Türkiye’de oluşturulan, bilhassa ekonomideki ‘başarılı’ palavrasının temel taşını hangi veriler oluşturuyor? TÜİK istatistikleri… İşsizlik buna göre düşüyor, sanayi kapasitesi, hane halkı alım gücü, enflasyon ve aklınıza gelen iktidarın önümüze koyduğu tüm veriler TÜİK araştırmaları sonucu manşetleri süslüyor.
Onlar Türk Milleti’nin mutluluk kaynağı… Elbette millet aslında ne yaşadığının farkında olduğu için iktidarları daha çok mutlu ediyorlar. Fakat sunulan bu istatistikler ve yapılan araştırma sonuçları insanlara ‘sorun sende’ baskısı yaratıyor.
Onlara göre Türk Halkı gırtlağına kadar borçlu, evinin damını bile onaramıyor, ama mutlu… Devlet İstatistik Enstitüsü geriden gelirdi, hem de çok geriden. Veriler eksik, yetersiz ve günün koşullarına ayna olmaktan çok uzaktı. TÜİK kuruldu ve kurulduğu günden bu yana ülkeye mutluluk geldi.
Bugüne kadar - arada göstermelik bir iki istisnayı saymazsanız - her şey mi bu kadar iyi gider? Her araştırma mı olumlu sonuç verir? Bu arada ülkede terör saldırılarından işçi ölümlerine, açıklanan oranlara inat çarşıda ateş pahası ifadesini aratmayacak yüzdedeki artan fiyatlara, dünya krizine ya da soygununa, ülkedeki tahsilât probleminden iş bulamayan insanlar gerçeğine kadar hiçbir şey bu rakamları etkilemiyor?
Sonra da koca koca adamlar çıkıp, ‘TÜİK rakamları gösteriyor ki’ diye başlayan cümlelerle insanların gözünün içine baka baka yanıltıcı açıklamalarda bulunuyor. Her zaman söylemişimdir, istatistik hayattan daha gerçek değildir.
Tüm bunları bir gazeteci olarak yıllardır söylememize rağmen, inanmayanlar ya da korkudan tersine inananlar oldu. TÜİK tartışılamazdı, bilimsellik vardı, burada çalışan kişilere ve çalışmalarına güvenmek kaçınılmazdı. Bu yoğun gündem içinde bir iki cümleyle yazılarımda atıfta bulunduğum, ama detay veremediğim TÜİK fotoğrafını ortaya koymak gerekiyor. İşte kaynak gösterilen ‘başarılı ekonomi palavrasına’ temel teşkil eden istatistikleri açıklayan kurumun durumu:
Büro Çalışanları Hak Sendikası'nın TÜİK personeli ile yaptığı ankete göre: Çalışanların yüzde 36’sı verilerin doğru olduğuna inanmıyor; yüzde 28’inin doğruluğu konusunda fikri yok. İnsan kendi yaptığı işten emin olmaz mı? Demek ki bu 28’in de yanıtı ‘hayır’ anlamına geliyor. Personelin yüzde 79'u psikolojik baskıya (mobbing) maruz kaldığını belirtiyor. Ankete yanıt veren 321 personelin yüzde 57’si bu kurumdan çalışmaktan dolayı mutsuz. Yine sonuçlar gösteriyor ki kendilerini güvende de hissetmiyorlar.
‘Peki neden’ diye düşünebilirsiniz? Çünkü iş güvencesi olmadan çalışıyorlar. Çalışanların yüzde 79’u 4/C’li, yüzde 11’i kadrolu, yüzde 10’u da kadro karşılığı sözleşmeli personel… Yani söyleneni yapmayanın kapının önüne konulma riski çok yüksek.
Mutluluk dağıtan bu mutsuzların kendi açıkladıkları verilere de güvenmediğini dikkate alırsanız tüm bunlar bir kez daha kanıtlıyor ki, kurumları kanalıyla ülkeye doğruyu söylemiyorlar. Neden mutsuzlar? Tolstoy şöyle diyor: “Bil ki; yaşadıklarınla değil, yaşattıklarınla anılırsın. Ve unutma; ne yaşattıysan elbet bir gün onu yaşarsın.”
Çetin Ünsalan
ulusalkanal.com.tr