CHP’nin eski Genel Başkanı Deniz Baykal, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile yaptığı görüşme sonrasında ülkenin gündemine bodoslamadan girdi. Bilindiği gibi, meşhur kaset vakası nedeniyle Deniz Baykal siyaseten büyük bir irtifa kaybetmişti. Görüşme sonrasında Tayyip Erdoğan’a yönelik övücü açıklamaları ister istemez kuşku yarattı. Dileriz ki Balyoz sürecinde sık sık gündeme gelen “bu onurlu görevi kabul edenler” oyununun içinde değildir!
Deniz Baykal’ın bilgili, deneyimli ve iyi bir politikacı olduğunu kabul etmeliyiz. Hitabet yeteneği ve entelektüel yapısı ile politikacı standartlarını yükselttiği de bir gerçektir. Ama sonuçta sistem( düzen) içi bir yıldızdır.
Anayasa ve yasalara rağmen Tayyip Erdoğan’ın Siirt seçimi için önünü nasıl açtığı bilinmektedir. Ama bunun nedeni şimdilik bilinmemektedir! Demokrasi masalını yutan safdiller olabilir. Demokrasinin en önemli ilkelerinden birisinin hukukun üstünlüğü olduğunu, hukuk paspas edilerek demokrasiye ulaşılamayacağını taşra politikacıları bilmeyebilir, ama Deniz Baykal gibi bir siyaset duayeninin bunu kavrayamadığını düşünemeyiz!
Rahmetli Ecevit’in, “güvenilmez olduğunu!” belirterek milletvekili adayı yapmadığı iddia edilen Kılıçdaroğlu’nu, eline dosyalar verip, televizyon televizyon dolaştırarak niçin parlattığını da henüz bilmiyoruz.
Onur Öymen’in, Dersim konusunda Kılıçdaroğlu ile girdiği ve Cumhuriyet değerleri söz konusu ise yüzde yüz haklı olduğu tartışmada, Baykal’ın nasıl ikircikli davrandığını, “ne şiş yansın ne de kebap” idare-i maslahatı ile Sayın Öymen’in arkasında durmadığını biliyoruz.
Aydınlık’ın haberine göre Baykal, “Fethullah okulunun Fas ile Türkiye arasında bir gönül köprüsü kurduğunu” ifade etmiştir. HDP’ye (PKK) baraj atlatan Gürsel Tekin ile çarşaf açılımları yaparak, Atatürk devrimlerine yeni bir boyut kazandıran (!) Baykal değil miydi?
Gelin, şu meşhur kaset olayında, birlikte bir mantık değerlendirmesi yapalım. Baykal, yakın çalışma arkadaşı bir bayan ile bir odada buluşuyor. O bayan daha sonra CHP milletvekili olur!
Muhtemelen Baykal yakın takiptedir. Tertipçiler o odaya gizli bir kamera yerleştiriyorlar. Görüntüler yayımlanıyor. Baykal’ın üzerinde sadece külotu var! Görüntüler burada kesiliyor!
Şimdi düşünelim… Evlisiniz, önemli bir parti liderisiniz, kamuoyu sizi yakından tanıyor. Büyük bir risk alarak, kendinize göre çeşitli engelleri aşarak bir bayan ile bir odada gizlice buluşuyorsunuz.
Külotunuza kadar soyunuyorsunuz. İç çamaşır reklamında oynayan bir manken değilseniz, bunun mutlaka devamı, ileri safhaları olmalı!
Okyanus ötesine teşekkür ediyorsunuz! Niçin? Başkalarının tuzak kurduğunu düşünüyorsanız, Okyanus ötesine teşekkür niye? Filmin devamını koymadıkları için mi? Acaba, kasetçileri bildiğiniz ya da tahmin ettiğiniz için mi Okyanus ötesine teşekkür ediyorsunuz? Ortada garip bir durum yok mu? Her şey normal ise niçin istifa ediyorsunuz?
Hayatın önemli dönüm noktalarında radikal kararlar alınır. Bu kararları alamıyorsanız, lider olamazsınız!
Ya, “Evet görüntülerdeki kişi benim, bu benim özel hayatımdır. Devamı varsa, başka kasetler varsa onları da koyun! Özel hayatım ile ilgili olarak sadece kendi eşime hesap veririm. Ancak Ana Muhalefet Partisi Lideri’ne bile böyle bir gayrı ahlaki tuzak kurulabiliyorsa, Türkiye’deki hiç kimsenin özel yaşantısının güvencesi kalmamış demektir.”
“Eğer bu bir yabancı devlet operasyonu ise, Türkiye’deki siyaseti kendi istek ve emellerine göre dizayn etmeyi hedeflediğinden, doğrudan Türkiye’ye yönelik düşmanca bir harekettir. Düşman bu eylemini, Türk yetkililerini kullanarak yapmışsa bu vatana ihanet suçudur.”
“Bütün Türkiye’de bu konuyu lanetleyen mitingler düzenleyerek, halkı özel yaşamı hedef alan tüm tehditler konusunda uyaracağım. Kimse beni kasetlerle, tehditlerle yıldıramaz! Buradan herkese meydan okuyorum.” dersiniz.
Ya da, “Evet, görüntüler bana aittir. Atatürk’ün makamında oturan bir kişi olarak, toplum karşısına böyle bir görüntü ile çıkmamalıydım. Başta eşim, ailem ve CHP’liler olarak olmak üzere tüm milletimizden özür dilerim. CHP Genel Başkanlığı ve milletvekilliğinden istifa ediyorum.” dersiniz.
Sayın Deniz Baykal’ı tenzih ediyorum ama bunun dışında başka bir yol yoktur. Başka bir yola girerseniz, topal ördek olursunuz. Milletvekili yemini konusunda partinize tükürdüğünü yalatır, Afrika’nın ücra köşelerinde cemaat elçiliği yaparsınız. Sonunda, ne olduğunu anlamadan kendinizi seçim sonuçlarının şokunu atlatamayan Cumhurbaşkanı’nın yanı başında dert ortağı olarak bulursunuz! Bütün değerlerin sıfırlandığının farkına bile varmazsınız!
Denizler gibi dalgalanırsınız. Bir dalganın tepesine çıkarsınız, bir dalganın çukurunda kaybolursunuz!
Harp gemileri denizaltı tehlikesi bulunan sularda, denizaltının savuracağı torpilden (torpido) sakınmak için zikzak yaparlar. Siz denizin her yerinde zikzak yaparsınız.
Nazım Hikmet’in “Lodos” şiirindeki dizeler ile bu yazımıza son verelim.
Kim bilir kaç milyon ton ağırlığında
ummanda çalkalanmakta su,
En yalnız dalganın üzerinde
boş bir konserve kutusu.
Amiral Soner Polat
ulusalkanal.com.tr