1. Ordu’dan 1 numaraya

Ufuk Akkaya Yazar ulusalkanaliletisim@gmail.com

“Ergenekon şemasında 1 numara Çetin Doğan.” Bu bilginin sahibi Eski EGM İstihbarat Dairesi Başkanı Sabri Uzun. Peki, Eski 1. Ordu Komutanı Emekli Org. Çetin Doğan Ergenekon'da mı yoksa Balyoz'da 1 numara? Neden 2001’de polis içindeki F tipi ekip tarafında hazırlanan şemada 1 numara gösterildi?

E. Org. Doğan bu sorulara şöyle yanıt verdi:

Ergenekon şemalarının varlığını gazetelerden öğrendim. Ergenekon’un 1 Numarası olarak şemaya yerleştirilmem, Ağustos 2001 tarihinde 1. Ordu Komutanlığı’na atanmam sonrasında olmuştur. Kara Kuvvetleri’nde bir-iki istisna dışında 1. Ordu Komutanlığı’na atananlar, kadro müsait olduğu takdirde Ordu Komutanlığı görevlerinin sonunda Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na atanmışlardır. Askerlik hayatım boyunca albaylıktan itibaren hep belli çevrelerin hedefi oldum. Benim de 1. Ordu Komutanlığı’ndan sonra Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na atanabileceğimi düşünenler, kendilerince bir engelleme yoluna gittikleri anlaşılıyor. Oysa benim dört yıllık orgenerallik süremin sonunda, Kara Kuvvetleri Komutanlığı kadrosu boşalmayacağından, 30 Ağustos 2003 tarihinde emekli olacağım başından itibaren belliydi. Ergenekon Şeması, daha sonra bu adla bir dava kurgulanması cazip fikir olarak kabul görünce, söz konusu şema da değiştirildi.”

YURT ATAYÜN’ÜN GAYRETİ

Doğan, emekli oldu ancak Ergenekon tertibine dahil edilmesi girişimleri hiç bitmedi. Çetin Doğan bu gayretleri anlattı:

“Ergenekon davasını kurgulayanların bütün gayretlere rağmen davanın sanığı yapılamadım. Bu gayretler gerek Ergenekon iddianamesinde ve gerekse Balyoz iddianamesine dayanak yapılan TEM Şube Müdürü Yurt Atayün ve arkadaşlarının hazırladığı 516 sayfalık ‘Fezlekede’ bu yoldaki gayretler çokça görülüyor. Ergenekon İddianamesinin 1595. ve 1618-1621 sayfalarında hakkımdaki isimsiz, imzasız pehlivan hikâyesine benzeyen uzun bir ihbar mektubunun tamamı pasajlar halinde serpiştirilmiş. Başka sayfalarda da şahısların yaptığı telefon görüşmelerinde ismimin geçtiği bölümler iddianamede yer alıyor.”

“DETERJAN” VE “GÖKKUŞAĞI” SÖZCÜKLERİNİN SIRRI

Sadece Çetin Doğan değil; hedef, Balyoz dosyasının Ergenekon davası ile birleştirilmesiydi. Bunun için de iki sözcüklük bir operasyon tertiplendi. Doğan “deterjan” ve “gökkuşağı” sözcüklerinin gizemine dikkat çekti:

“Balyoz davasının Ergenekon davasın birleştirilme gayretine de bir örnek verelim. El-Kaide’nin 2003 yılında gerçekleştirdiği Sinagog saldırılarının Balyoz Darbe Planı ile bağlantılı olarak gerçekleştirildiği yönünde polis fezlekesinde çok ilginç bir değerlendirme yer almaktadır. Değerlendirmenin dayanağı dönemin 1. Ordu Harekât Başkanı Süha Tanyeri’nin orijinal not defterinin bir sayfasının en altına ‘Deterjan’ ve ‘Gökkuşağı’ kelimelerin el yazısı ile yazılmış olması. Meğer patlayıcıların hammaddesi Gökkuşağı Deterjan fabrikasında imal edilmiş! Başka hiçbir kanıt yok. Üstelik not defterine yazılan bu kelimeler dikkatle bakıldığında Sayın Süha Tanyeri’nin el yazısı olmadığı da anlaşılıyor. Nitekim sonradan yapılan analizde belirtilen kelimelerin Süha Tanyeri tarafından yazılmadığı ekspertiz (uzman incelemesi) raporu ile de kanıtlanmıştır.”

28 ŞUBAT’TA REFAH İLE ABD ARASINDAKİ BUZLAR ERİDİ

“28 Şubat ABD’nin bilgisi dâhilinde yapıldı.” İddia sahibi o dönemin Adalet Bakanı olunca iddia da önem kazanıyor. Ancak bu güne kadar kimse dönemin askerlerine bu iddiayı sormadı. Çetin Doğan da 28 Şubat sürecinin Genelkurmay Harekât Başkanı, aynı zaman da Batı Çalışma Grubu başkanı. Biz de Eski Adalet bakanı Şevket Kazan’ın iddiasını E. Org. Doğan’a sorduk. İşte yanıtı:

“Bu tamamen asılsız bir iddiadır. 28 Şubat sürecinin ABD ile bağlantısı olsaydı birçok şeyin sızmış olduğu gibi bu konuda da sızıntı olurdu. Kaldı ki o dönemde Refah Partisi ve ABD arasında buzların eridiğinden bile bahsedebiliriz. Erbakan ilk defa o dönemde Amerikan Büyük Elçiliğince düzenlenen 04 Temmuz kutlamaları için verilen resepsiyona katıldı. 1991–1997 yıllarında Genelkurmay temsilcisi olarak ABD yetkilileri ile Türkiye’de ve Washington’da yapılan birçok toplantılara katıldım. Bu toplantılarda Türkiye’nin iç politikası hiçbir zaman görüşme konusu yapılmamıştır. Sadece bir defa, kahve sohbeti esnasında, Sayın Demirel’in Cumhurbaşkanı olmasının ardından boşalan DYP Parti Başkanlığı ve Başbakanlık koltuğuna kimin oturacağı konusunda bir tahminde bulunmam istendi. Ben de askerlerin günlük siyasetin dışında olması sebebiyle yanılabileceğimi, ancak sahip olduğu etiket ve görünüşü ile ‘Babanın sevgili kızı olarak tanınan’ Sayın Tansu Çiller’in öne çıktığını söylemiştim.”

Ufuk Akkaya

Twitter: @ufuk_akkaya

ulusalkanal.com.tr

Tüm yazılarını göster