Avrupa’dan ve Eski Sovyetler Birliği’nden Türkiye’ye gelip müzik eğitmeni olarak önemli işler yapmış, birbirinden değerli piyanist ve kemancılar yetiştirmiş, Türkiye’deki çok sesli müzik kültürüne damgasını vurmuş nice değerli hocalar vardır.
Önümüzdeki haftalardaki yazılarımda bunun tam tersini anlatan - yakın geçmişe ait olsa da - neredeyse tamamen unutulmuş ilginç bir yaşam öyküsünü kaleme alacağım.
Van’da başlayan, daha sonra İstanbul, Edirne, Aydın ve Ankara’dan sonra Avrupa’da, Brüksel’de ve Hannover’de devam eden bir Türk-Alman müzik ailesinin sıra dışı hikayesi bu.
Anadolu Türk kültürünün mayası olan mütevazilik ve çalışkanlığı Avrupa’nın köklü keman ve müzik eğitimi geleneği ile birleştirmiş, Türkiye’den Avrupa’ya gitmiş ve alışılanın zıttı, orda olağanüstü işler becermiş, Almanya’nın çok sesli müzik kültürüne damgasını vurmuş keman ustası Atila Aydıntan’ın yaşam öyküsü.
…
BABA ZİYA AYDINTAN
Atila Aydıntan, müzik eğitmeni ve besteci Ziya Aydıntan’ın oğluydu. Ziya Aydıntan ise Vanlı köklü bir ailenin (Yüzbaşı Oğulları) evladıydı. Ziya Aydıntan küçük yaşta babası ve dedesinden devraldığı hat sanatı merakının yanında, bir de memleketi Van’da ilahiler okunan ortamlarda ve Ermeni müzik cemiyetlerinde bulunarak müzik aşkına kapılmıştı. Aile 1915’de Türklerin düşman tarafından o bölgeden kovulmasıyla birlikte, önce Diyarbakır’a ve sonunda İstanbul’a göç etmek mecburiyetinde kalmıştı. Bu çetin, insani trajediyle dolu serüveni anne Münevver Hanım’ın kendi başına sırtlaması gerekiyordu. Baba Mehmet Akif Bey Van’ı savunmak üzere memlekette kalmıştı ve bir çatışmada yaralandıktan sonra şehit olmuştu.
Ziya Aydıntan’ın Van’da başlayan müzik tutkunluğu, bu sefer Edirne’de, marangozculuk bölümüne girdiği yatılı sanat okulunda alevlenir. Yunan işgalinden sonra yatılı okula gelen Yunan müzik hocasıyla nota okumayı ve Mandolin çalmayı öğrenir. Okulu tamamladıktan sonra marangozcu olarak, Yunanların harabe bıraktığı İzmir’de işe başlar. İzmir’i yeniden inşa eden çalışkan sanatkar ordusunun bir parçası olan Ziya Aydıntan, musiki çalışmalarını sürdürmeye devam eder ve gitgide ustalaşarak mandolin çalgıcısı olarak adını duyurmaya başlar. Ve müzik çalışmalarındaki başarısı onu İzmir’den Aydın’a götürür. Marangozluğun yerine mandolin ve müzik öğretmenliği geçmeye başlar. Nihayetinde Ziya Aydıntan Ankara’da Musiki Muallim Mektebinin sınavlarını kazanıp yeniden öğrenci olmaya karar verir. Cumhuriyetin bir eseri olan bu yeni müzik eğitimi kurumunda profesyonel müzik eğitimi alıp, 1929’da ilk mezunlardan biri olur. Ekrem Zeki Üngör’den keman eğitimi alan Ziya Aydıntan daha sonra gittiği İstanbul’da bir de gitara merak salar ve sonunda farklı dallarda ustalaşıp özellikle müzik eğitimi ve metodu alanında kalıcı eserler ve metotlar üretir. Günümüzde öğrenciler halen onun gitar metodu ve müzik teori çalışmalarından faydalanmaktadır. Bununla birlikte Ziya Aydıntan’ın, Cumhuriyetin ilk nesillerinin ruhunu bugüne taşıyan, sayısız Türk gencinin okuduğu ve özümsediği “Atam”, “Akıncılar” ve “İleri” gibi çok sesli koro eserleri, besteleri vardır.
Değerli müzikolog Kaan Öztutgan’ın çok önemli bir çalışması, Cumhuriyet tarihinin bu değerli müzik insanının, acılarla, müzik aşkıyla ve eğitmenlik tutkusuyla dolu hayatını detaylı olarak anlatmaktadır. Cumhuriyetin eğitim ve müzik tarihiyle ilgilenen herkese önemle tavsiye edilir:
https://www.pegem.net/dosyalar/dokuman/26122016091236ziya.pdf
…
HARİKA ÇOCUKTAN PARLAK SANATÇIYA
Atila Aydıntan 4 yaşındayken ablası Sumru ile beraber baba Ziya’dan keman dersleri almaya başlar. Babaları tarafından çok yetenekli ve müzisyenliğe yatkın görülen 4 yaş büyük ablası Sumru’yu kısa zamanda geçer küçük kardeş. Sumru ne kadar yetenekli olsa da, Atila kemanda harika çocuk olarak tanımlanabilecek bir beceriye sahiptir.
Atila üç yılda o kadar ilerler ki, ailesi sıra dışı yeteneğe sahip evlatlarının daha iyi keman eğitimi alabilmesi için 1949’da Ankara’ya taşınmaya karar verir. Köklü müzik eğitim kurumları ve Cumhuriyetin en önemli orkestrası Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası (CSO) oradadır.
Baba Ziya, Atila’nın o zamanlar Ankara’nın en önemli keman hocası olan, Suna Kan ve Gülden Turalı gibi çok değerli kemancılar yetiştirmiş Liko Amar’dan dersler almasını istemişti. Ancak Budapeşteli Alman hoca, üstün yetenekli de olsa, artık küçük çocuk öğrenci kabul etmiyordu. Böylece küçük virtüöz adayı, konservatuvarda hocalık da yapan CSO’nun 2. keman grup şefi İzzet Zeki Albayrak’ın öğrencisi oldu. İzzet Zeki Bey sadece öğretmenliğiyle değil, insanlığıyla da hatıralara kazındı. Atila’yı dinledikten sonra derhal yoğun derslere başlamıştı ve bu öğrencisinden beş kuruş para almayacağını belirtmişti. Çocuklarının yeteneği için bunca yük üstlenmeye hazır öğretmen anne ve babaya önemli bir destekti bu. Anadolu’nun asıl zenginliği olan insan ve sanat aşkının şahane örneği.
Atila’nın olağanüstü müzikalitesi, yeşerebilecek ortama kavuşmuştu. İlkokuldan liseye kadar İzzet Zeki Bey’in çalıştırması ve yönlendirmesiyle, harika ve etkileyici bir keman virtüözü olmuştu. Ankara’da verdiği konserlerle adını duyurmaya başlamıştı ve dönemin o güzel geleneklerinden biri haline gelmiş Fakülte Konserleri’nde* muhteşem müzisyenliğiyle Ankaralı birçok genci müzik sevdalısı yapmıştı.
Türk piyanistlerin atası, Ankara’nın müzik otoritesi Mithat Fenmen de Atila Aydıntan’ı çok destekledi. Ne kadar çok beğenmiş olması lazım ki, henüz 12 yaşındaki keman dehasına oda müziği konserinde eşlik etmişti büyük usta Fenmen.
Atila Aydıntan’ın Ankara’dan Avrupa’nın kalbi Brüksel’e, oradan Hannover’e giden yolunu, kemancı ve keman eğitmeni olarak olağanüstü başarılarını önümüzdeki hafta bu köşede okuyabilirsiniz…
* Fakülte Konserleri; CSO’nun cuma akşamları Devlet Operası’nda verdiği konser programının, ertesi gün üniversitenin Tarih ve Coğrafya bölümünün salonunda öğrencilere ücretsiz olarak tekrarlanması. (Yeniden ve büyük çapta canlandırılmaya layık bir gelenek kanımca.)