Batı dünyasında devlet adamları jeopolitik ile iç içe yaşar. Bu yönde bir boşluk varsa, devlet mutlaka o boşluğu doldurur. Aslında jeopolitik gizli bir disiplindir. Batı dünyası bu tür bilgilerin Doğu’ya yayılmasını doğrudan ya da dolaylı yöntemlerle engeller. Doğu ise doğası gereği sömürü hedefi olmadığından, bu alana fazla önem vermez. Bu nedenle uluslararası meselelerde Batı kaybetse bile her maça avantajlı başlar. Şimdi bazı açıklamalarla konuyu açalım:
DEMEÇLER KARGAŞASI
Soçi’deki 10’uncu Astana müzakere sürecinden sonra Rusya Temsilcisi Aleksander Lavrentiyev şunu söyledi: “Suriye’de sivil halkın evlerine dönüp barış içinde yaşamasını sağlayacak şartlar oluştuktan sonra biz Rusya olarak Türk askerinin Suriye topraklarından çekilmesinde ısrarcı olacağız.”
Aynı toplantıda Suriye’yi temsil eden Beşar Caferi’nin sözleri de ilginçti: “Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyindeki askeri varlığı işgaldir. Bu bölgeleri geri alacağız. Gerginliği azaltma bölgelerinde zaman çizelgeleri var. Suriye’nin onayı olmadan bunlar uzatılamaz!”
Dışişleri Bakanı Mevlut Çavuşoğlu: ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo ile “İdlib konusu dâhil diğer alanlarda hangi adımları atabiliriz, bunları da değerlendirdik!” Hâlbuki ABD’nin müdahalesini engellemek için Astana ortakları İdlib’e müdahale kararı almış ve süratle uygulamışlardı.
Bu demeçleri bir bütün olarak değerlendirdiğimizde, Türkiye’nin jeopolitik bir kurgusu olduğunu söylemek fazla iddialı olur! Aslında aynı şey Rusya için de geçerlidir. Rusya’nın eylemlerinde jeopolitik bir bütünlük değil, kısa dönemli siyasi çıkarlar söz konusudur.
JEOPOLİTİK YASALAR
Bölgesel bir soruna müdahil olan küresel aktörler bir süre sonra bir uzlaşma arayışına girer. Tek istisna, bir dünya savaşını göze almalarıdır. Suriye’de de böyle oldu. ABD ve Rusya, belirli bir süre sonra asgari müştereklerde buluşmaya çalıştı. Kendi çıkar alanlarını garanti altına alan Rusya, ABD’yi de tatmin eden bir çözüm aradı. ABD’nin aşk ve imanla bağlandığı PKK/PYD konusunda çok dikkatli oldu. Peki, bir uzlaşma olur mu? Böyle bir uzlaşma, ancak ve ancak bölge ülkelerinin canını yakarak sağlanabilir. PKK/PYD’in ABD’nin istediği koşullarda Suriye’ye entegre olması ile bir anlaşma sağlanabilir. Ama böyle bir anlaşmayı ne Türkiye ne de Suriye kabul eder.
NE ANLAŞILMIYOR?
Eğer, Türkiye El Bab, İdlib ve Afrin harekâtı ile ABD’nin terör koridorunu kesmeseydi, bugün ABD, IŞİD, El Nusra ve PKK ile birlikte Suriye’nin kuzeyi boyunca Türkmen Dağı bölgesine kadar mutlak bir hâkimiyetkurardı. Bu durumda, Suriye’nin birlik ve bütünlüğünü sağlaması çok daha güç olurdu. Hâkim tepelere yerleşen terör örgütleri hemen aşağıdaki Rus üslerine füze ve roket yağdırırdı. SSCB döneminde Ruslar Afganistan’dan hangi koşullarda çıkmak zorunda kaldı? Bu konuyu incelemenin tam zamanı!
Diğer taraftan, Suriye, Rusya ve İran devlet otoritesini tanımayan, açıkça ABD’nin piyonu olan PKK/PYD’ye şimdiye dek niçin göz yumdu? Bu konuda çene savaşlarında oldukça başarılı olan bu üçlü, iş silah çekmeye gelince arazi oldu! Kimse kimseyi kandırmasın! Çünkü karşılarında ABD’nin olduğunu biliyorlardı. Ama Türkiye doğrudan tehdit altındaydı. Kilis başta olmak üzere sınır beldelerimiz IŞİD ve PKK’nın roket ve füze eğitim alanına dönmüştü. Bıçak kemiğe dayandı ve Türkiye, ABD falan dinlemeden Suriye’ye girdi! Doğru soru şudur: “Türkiye ABD’yi durdurmasaydı, Avrasya güçleri Fırat’ın batısında ABD’nin karşısına çıkabilecek miydi?”
YENİDEN JEOPOLİTİK
Aslında stratejik açıdan bakarsak, Türkiye, Rusya, Suriye ve İran’ın askeri eylemleri birbirlerini bazen doğrudan bazen dolaylı olarak ya destekliyor ya da tamamlıyor. Hedef alınanların neredeyse tamamı Suriye’deki yıkıcı ve bölücü unsurlar! Ama genel bir jeopolitik bir çerçeve olmadığından, atılan adımları ülkeler farklı değerlendiriyor. Rusya küresel bir aktör olduğundan, bölgesel bir güç merkezi olan Türkiye’nin bölgesel jeopolitik yasalar kapsamında Suriye ile ortak bir strateji geliştirmesi zorunluluk arz ediyor. Türkiye bu adımı atabilirse, kısa dönemde inisiyatifi ele geçirir; atamazsa dünya çapında baskı ve tehditlerle baş başa kalır. Avrasya’nın jeopolitik fukaralığı olmasaydı, ABD çoktan pılını pırtısını toplayarak bölgeden gitmek zorunda kalırdı.