Türkiye’nin büyükşehirleri içerisinde saymaya kalksanız belki de ancak dördüncü sırada aklınıza gelecektir Antalya… Fakat yurtdışına çıkıp, herhangi bir yabancıya sorsanız, Türkiye’yi bilmeyenler bile İstanbul’dan sonra Antalya’nın adını sayar.
Doğasından turizmine, tarihinden tarımına kadar Antalya neden yıllardır hak ettiği ilgiyi görmez, aslında bunu çözebilmiş değilim. Sanki biraz iki can damarından biri olan turizm gibi…
Normal zamanda ihmal edilen, ama cari açık finansmanı akla geldiğinde dönüp bakılan, ama aslında doğru kullanıldığında dış ticaret dengesinden ihraç edilen ürünlerin marka değerine kadar etki eden bu lokomotif sektöre benziyor.
Oysa film festivalinden uluslararası kongrelere, etkin tarım politikaları için pilot bölge olma kapasitesinden bölgesel fuarlara kadar birçok konuda Antalya merkez olabilir. Geçtiğimiz hafta sonu gittiğim bu ilde Antalya Expo Center’ın inşaatını gezdim; Anfaş yetkilileri ile de toplantılar yaptım.
Son derece büyük bir heyecan içinde, devam eden inşaatın şehirlerine, toplamda da ülkelerine katacağını faydanın peşine düşmüşler. 90’lı yılların sonunda binanın ilk kaba inşaatını da gezmiştim. O zaman da aynı fikirdeydim. Antalya doğru değerlendirilirse, Türkiye’nin önemli bir yüzü olabilirdi.
Şimdi 20 bin metrekare olan fuar ve kongre merkezini büyütüyorlar. Tam yüzde 100 kapasite artırımıyla 40 bin metrekareye yükseltiyorlar. Son derece efektif kullanılabilecek toplantı odaları, seminer salonları ile bezenmiş bir fuar merkezi haline dönüşüyor.
Bu şehrin, Türkiye’nin adını da aşarak dünyada İstanbul’dan sonra en çok tanınmasını fırsat bilip, daralan dünya pazarından daha çok pay alabilmek adına, Antalya’yı Avrupa’nın kaybettiği uluslararası fuarların merkezi yaparak, nefes alabiliriz.
Fakat iş burada bitmiyor. Geleceğe yönelik bazı aktivite düşüncelerini de dinledim. Doğru projeler üzerinde çalışmaya devam eden ekip yalnız bırakılmamalı. Buraya yatırım yapan insanlara sahip çıkılmalı. Neden?
Böylesine büyük bir gayrimenkul çılgınlığının yaşandığı ortamda, rahatlıkla paralarını gidip rezidans yapmaya, villalar dikmeye ve döneme uygun olarak para peşinde koşmaya yeltenebilirlerdi. Ama yapmamışlar. Fuar ve kongre merkezlerini büyütüyorlar. Bunun Antalya’yı ayağa kaldıracak önemli bir husus olduğuna inanıyorlar.
Esasen büyükşehir belediyesi de havalimanına son derece yakın bu noktaya tramvay getirerek ulaşımda bir atılıma girişmiş. Bu açıdan tebrik etmek gerekiyor. Üstelik bunu da o yöredeki insanlara anket çalışması aracılığıyla, yani halka sorarak yaptığını öğrendim. İnsanlar bir şeyin maliyetini üstleniyorsa, o tercihte söz sahibi olmalılar. Çılgınlıkları oldubittiye getirenlere ilham olmasını temenni ederim.
Sözün özü şu: Anadolu’nun hemen hemen tüm şehirlerinde gördüğüm gibi, Antalya’nın da taşıdığı kapasitenin altında seyretmesi sıkıntılı bir durum. Fakat bu ilin Türkiye’yi taşıyabilecek ve İstanbul’un yükünü azaltabilecek özelliği olması, ülke adına ikinci bir kayıp.
Bu nedenle Antalya siyaset üstü bir yaklaşımı hak ediyor. Eğer doğru kurgulanır, desteklenir ve profesyonelce işlere imza atılabilirse, iddia ediyorum Türkiye’nin iki numaralı büyükşehri olabilir. Elbette İstanbul’daki hataya düşmeden… Yani Antalya’yı Antalya olmaktan çıkarmadan…
Çok fazla ayrıntıya girmeyip tek bir örnek vereyim. Neden Rus-Türk ilişkilerini ve geleceğini, her iki tarafın da kendisini evinde hissedeceği Antalya’da kurgulamıyoruz?
Çetin Ünsalan