Vatandaş ağzını açacak oluyor, bir ses yükseliyor: Provokatör… Kendi milletvekilleri bir şeye itiraz ediyor, bir ses yükseliyor: Hain… Muhalefet yasayı hatırlatıyor; bir ses yükseliyor: Darbeci…
İyi olan her şey kendilerinden, kötü tüm gelişmeler düşman güçlerden. Kim o düşman güçler belli değil? Sürekli bir lakap takılıyor. Çapulcudan lobiye kadar… Şu kişi denilemiyor. Hep bir suçlama duygusu…
Herkes ve her şeyden önemli olduğunu düşünme, dünyanın kendi etrafında döndüğüne inanma, büyüklenme, aşağılama, hakaret ya da haddi aşan övgü… Boş salonlara konuşup, dünyaya ders verdiğine inanma… Örnekleri o kadar çok olabilir ki…
Yanlış anlaşılmasın isim isim bir yapıdan bahsetmiyorum. Belki de her biri kendi içinde son derece sağlıklıdır. Ama bir araya geldiklerinde ‘umacı’ yaratma ya da had aşacak düzeyde ‘böbürlenme’ duygusuna kapılan bir iktidar yaklaşımına atıfta bulunuyorum.
Kimden, nereden kaynaklandığını bilemem. O uzmanların işi… Son olarak dünya çapında bir ekonomik hamlenin sonucu olarak, kendi yaptıkları 12 yıllık hataların neticesinde yaşanan durumu bile buna bağladılar.
Doların yükselişinin TL ile veya Türk ekonomisinin açıklarıyla, yapısal sıkıntılarıyla, yanlış ekonomik model uygulamasıyla ilgisi yokmuş. FED’in parasal genişlemeyi sonlandırmasından faiz artışına, uyguladığı yeni politikayı ve resmi rakamlara göre 402 milyar dolar açıkta yakalanmayı, tüketen bir toplum yaratmayı görmezden gelip son bombalarını patlattılar.
Hem de bunu ekonomiyi bildiğini düşündüğümüz, zaman zaman da aklı başında analizler yapabilen bir mensupları üzerinden dile getirdiler. Dolar ile ilgili yaşanan süreç, seçim ile ilgiliymiş. Kendilerini köşeye sıkıştırmak için yapılıyormuş. Bu yaklaşım artık pes noktası…
Ya bizi de kendileri gibi saf zannediyorlar ya da gerçekten aşırı bir yorgunluk halindeler ve sağlıklı düşünemiyorlar. Bir gün kahraman, öteki gün gariban olunabilir mi? Bir gün milli değerlere sahip çıkılıp, öteki gün terörist ile masaya oturulabilir mi?
Uçağa binerken başka, inince başka konuşulabilir mi? Sabah başka söyleyip, akşam söylemediği ifade edilebilir mi? Kurgulanmış toplantılarda bir ülkeye meydan okunmuş gibi yapılabilir mi? Bilmiyorum… Ama yaşadığımız bu…
Bu ne olabilir diye araştırırken bipolar bozukluk hali karşıma çıktı. Doğru mu değil mi bilemiyorum. Ama tanımı ortaya koyayım, takdir sizin olsun. Tekrar ediyorum kişi üzerine değil, bir iktidar yapısı üzerine yazıyorum. Üzerine alınan olursa üzerine alınanın sorunu, ben kimseyi kast etmedim.
Çünkü Bakırköy Mazhar Osman Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi doktorları bipolar bozukluk yani ikiuçlu duygudurum bozukluğunu anlatırken dikkat çektikleri bir iki emare var.
“• Kişi kendini aşırı mutlu ve taşkın, enerjisini artmış hisseder, bazen de aşırı öfkeli olabilir.
• Konsantrasyon kaybı vardır, dikkati çabuk dağılır.
• Kendine güveni artmıştır.
• Kendini güçlü, önemli, diğerlerinden üstün görür.
• Fazla para harcama, hediyeler alma, ısmarlama, aşırı miktarlarda iş yapma (planlar ve projeler) gibi davranış değişiklikleri görülebilir.
Daha ağır durumlarda gerçekte olmayan sesler duymak, nesneler görmek gibi halüsinasyonlar ve dış gerçeklikle ilişkisiz yanlış inanışlar ve düşünceler (şüphecilik, takip edildiğini düşünmek, kendini önemli ve üstün özellikleri olan biri zannetmek vb.) görülür.”
Nedense aklıma faiz lobisinden Kabataş olayına kadar birçok örnek geldi. Sizce de garip bir tesadüf değil mi?