Ali Babacan zamanında bir tartışma vardı hatırlıyor musunuz? Gaz / fren tartışması... Ekonomide henüz gerçekler bu kadar ortaya çıkmamışken, bilhassa 2008 – 2009 dönemi krizinin hemen ardından gelişen süreçte hayatımıza girmişti.
Kimileri ekonomiye hız vermek için kredi musluklarının açılmasından, kimileri kısıtlanmasından, bazıları taksit sayılarının arttırılmasından, bazıları da kısılmasından bahsediyordu.
Herhangi birini yaparsınız ve sonuçta ortaya çıkan tablonun maliyetine de katlanırsınız. Fakat en kötüsü ikisinin arasında kalmanızdır. Esasen o zaman başlayan akıl karışıklıkları, şiddetin arttırarak günümüze kadar geldi.
Şimdi de hemen hemen aynı ama başlıkları değişik bir durumun içerisindeyiz. Taksitler... Bilhassa perakende sektöründeki alışverişlerde uygulanacak taksit tartışmaları, dışarıdan bakacağınız bir gözle size ekonomi hakkında fikir veriyor.
Kimileri buna ekonomiyi yönetmek de dese, taksit sayılarını azaltıp arttırdığınız sürelerin darlığı, esasen piyasaların her seferinde ayarlarını bozmaya neden oluyor. Çünkü bir satış sırasında yapacağınız uygulama, stok yönetiminden üretim hatlarının çalıştırılmasına kadar her noktayı etkiliyor.
Düşünsenize 12 taksit uygulaması olduğu için bir üretim stratejisi uyguluyorsunuz; sonra bir sabah kalktığınızda bakıyorsunuz ki, taksit sayısı sıfırlanmış. Tam buna göre bir metodoloji geliştireceksiniz, sonra taksit sayısı artıyor ve belki de elinizde hammaddeden üretim gücüne kadar birçok noktada hazırlıksız yakalanıyorsunuz.
Şimdi son olarak taksit sayılarıyla ilgili yeni bir uygulamaya daha geçildiği açıklandı. BDDK, mobilyada taksit sayılarını 12 aydan 18 aya, elektronikte 3 aydan 6 aya, 3 bin 500 TL üzeri TV’lerde de mesela 9’dan 12 aya yükseltti. Genel ortalamanın da 18 ay olduğu belirlendi.
Bu durum belirttiğim üretim veya ithalat kabiliyetini alt üs ettiği gibi başka gerçekleri de önümüze getiriyor. Bunlardan birincisi şayet bu hamle olumlu sonuç verirse piyasa rahatlar ama bu kez de enflasyon rakamlarınızda yükselişe neden olur.
Olumsuz sonuç verirse buna güvenen reel sektörün üzerinde ciddi bir stok baskısı oluşur. Şu anda dahi bilhassa dayanıklı tüketim ve beyaz eşyada bayiler kanalında anormal bir stok birikimi oluştuğunu bizzat sektör mensupları dile getiriyor.
Mesela bu hamle mevcut stokların eritilmesi için mi kullanılır, yoksa yeni satış baskılarını mı beraberinde getirir. Bunun hesabı yapıldı mı? Çünkü sektörlerde aşırı stok ve ödeme zorunlulukları, bilhassa bayilikle ilgili sistemlerde, malın ödeme günlerinde yok piyasaya piyasaya sürülmesine ve spot piyasa oluşmasına yol açar.
Spot piyasa da bayiyi daha rekabet edemez hale getirdiğinden kısır döngüye girersiniz. Şimdi taksitleri yine arttırıyoruz. Soru şu: Peki ne zamana kadar?
İkinci soru ise bence daha kritik. Bilhassa zorunlu alımlarda insanların gelecek gelirlerini daha çok ipotek altına alarak alışverişe yönelmeleri, gelecek projeksiyonu açısından nasıl yönetilecek? Bunun hesabı yapıldı mı?
Ve en önemli soru bence şu? Siz bu olanakları sunuyorsunuz ama 110 milyar TL’yi aşan batak ve bundan da fazla potansiyel sorunlu alacak varken, vatandaşın bu alışverişi yapmaya gücü var mı? Taksit taksit bir yere gidiyoruz; ama gittiğimiz yeri bilmiyor olmamız ise soruların ve sorunların sanırım en büyüğü...