Ekonomide merakla beklenen program açıklandı. Bir programdan çok hedefler üzerine kurgulanmış bir rakamlar manzumesi demek daha doğru. Dengeleme, değişim ve disiplin başlığıyla Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın açıkladığı hedefler ne anlatıyor?
Öncelikle madem rakamlar üzerine kurgulandı; temenniyle buradan başlayalım. Umarım bu sefer yanılmazlar. Yanlış okumadınız, yanılmazlar diyorum zira bugüne kadar orta vadeli programlarda, ara revizyonlara rağmen tutturulabilen neredeyse hedef yok.
Bundan yola çıkılmış olacaklar ki bu seferki plana, YEP yani Yeni Ekonomik Program adı verildi. Yani adını değiştirip, eski tutturulmayan hedefleri çöpe atarak, yeni bir başlangıç yapma niyeti olarak okuyabiliriz.
İsim değiştirerek bu işler oluyor mu bilmem; ama umarım oluyordur. Zira gelecek süreç gerek siyasi, gerekse ekonomik açıdan zorlu sınavları önümüze koyuyor. Dünyadaki ekonomik gelişmelerin de, jeopolitik risklerin de aleyhimize olduğu bir süreçte bu kez yanılma lüksümüz yok.
Elbette böylesine bir programı niyet okuyarak analiz edemeyiz. O zaman 2021 yılına kadarki hedeflerin bize ne anlattığına bakmamız gerekiyor. Türkiye ekonomisinin büyüklüğü geçen yıl 851 milyar dolar olarak açıklandı.
Dolar kuru karşısındaki yıpranmamız dikkate alındığında, bu yılın birinci çeyreği itibariyle 763 milyar dolara iniyoruz. Gariptir ikinci çeyrek büyümemiz açıklanmışken, neden baz alınan kriter birinci çeyrek olmuştur? Cevabı belli; zira oradaki elde edilen büyüme daha yüksek, dolar kuru daha düşük. Baz alınan dolar kuru 3,65...
Hadi diyelim ki bu anlaşılabilir masum bir siyasi kurnazlık; görmezden gelelim. Peki 2021 yılının ikinci çeyreğinin sonunda ekonomimizin büyüklüğü ne olacak? Dikkatinizi tekrar çekerim, önümüzdeki yıldan itibaren tüm hedeflerde ikinci çeyrek baz alınmış, sadece bu sene birinci çeyrek. Neyse, dedim ya görmezden gelelim.
2021 yılında Türkiye’nin 926 milyar dolarlık bir ekonomi olması hedefleniyor. Peki bu ne anlatıyor? Bu hedefle 2023 yılında en büyük 10 ekonominin arasına girilme olanağı kalmadığı resmen kabulleniliyor.
Garip bir şekilde de dolar / TL hedefi açıklanmıyor. Fakat büyüklüklerden yola çıkarak yapılan hesaplamalar, 2021’de ortalama dolar kurunun 6,20 olacağını gösteriyor. Bununla birlikte kişi başına milli gelirimiz 11 bin doları bile bulmuyor.
Şu an 10 bin 602 dolara inanıyorsanız, 11 bin dolar da sizin için bir anlam ifade edebilir. Fakat burada da nüfusumuzu 4 milyon kişi gibi mütevazı bir artışla öngörmemiz gerekiyor. Türkiye ve artmayan nüfus...
Sizce bu ikisi yan yana inandırıcı duruyor mu? Sadece gelen mültecilerle bile bugün bu nüfus sayısını çoktan yakaladık. Varın Türkiye’nin tek düşmeyen üretim gücüyle gerisini siz düşünün.
İhracatımız 2021 ikinci çeyrek sonunda 204 milyar dolara, ithalatımız da 267 milyar dolara ulaşıyor. Yani 63 milyar dolarlık bir dış ticaret açığı, 24 milyar dolarlık bir cari açık hesap ediliyor. Öylesine büyük bir mucize yaratacağız ki, üretimimiz içindeki ithalat payı birden dramatik seviyelerde düşecek. Elbette bunu yapmak mümkün, ama 3 yıl içinde değil.
Zaten halen 2021’de yüzde 10,8 oranında bir işsizlik öngörüldüğüne göre, mucizevi bir yerlileşme ile arttırılmış istihdamın öngörülmediği de açıkça kendisini ortaya atarak, kurgunun inandırıcılığını çökertiyor.
Tüm bunlar olurken de enflasyonu yüzde 6 seviyesine düşürüyoruz. Oysa sadece bugünkü gibi dolar 2021 seviyesinde aynı kalsa da, yani hiçbir yıpranmaya neden olmasa da enflasyonun iki haneli olacağını çocuklar bile görür.
Velhasıl kelam, adı değişik, kendi aynı yaklaşım içerisinde açıklanan bu program hiçbir yanıyla tatminkar değil. Ne gerçekçi bir değişimin haberini veriyor; ne de yönetilebilir bir ekonomi adına ipuçları sunuyor.
Bence bu olmamış. Gerçeklerle yüzleşmeyen hiçbir yaklaşımın Türkiye’nin sorunlarını çözebilmesi mümkün değil. Yani bir program açıklayacaksınız, hem hiç yanlış yapmadık mesajı verip, hem de her şey güzel olacak imajı sunacaksınız.
O zaman adama sorarlar: Hiç yanlış yapmadıysanız, bugün neden bunları yaşıyoruz? Hatta yarın nasıl sorunlarımızı aşmış olacağız? Ve son soru: Madem her şey yolunda bu yaşadığımızın sebebi ne? Pardon; onun yanıtı belli: Dış güçler... Rahmetli Levent Kırca’yı anasım geldi; hem de onun ironik üslubuyla: Çok yaşa sen baba?