Kış aylarına girilirken arka arkaya yapılan zamların etkisiyle vatandaşın doğalgaz ve elektrik fiyatlarına yönelik korkusu artıyor. Bir yandan enflasyon önlenemez bir biçimde yükseliyor; öte yandan açıklanan istatistikler bile dikiş tutmuyor.
Metropoll Araştırma Şirketi’nin son yaptığı çalışmaya göre seçmenlerin yüzde 84,5’i hayat pahalılığından yakınıyor ve bunun devam edeceğine dair düşüncesini ortaya koyuyor. Millet fakru zaruret için harap ve bitap düşüyor.
Sadece vatandaş mı? Sanayici de canının yandığını yüksek sesle dile getirmeye başlıyor. Tüketici ve üretici arasındaki enflasyon makası acılırken, dolar cephesinde TL aleyhine gelişmeler alım gücünü daha da azaltıyor.
Şimdi herkes yapılan zamların ardından doğalgaz faturasının ne kadar geleceğini merak ediyor. Böylesi bir ortamda iki gün öncesine kadar doğalgaz bulunduğunun ve artık faturaların düşeceğinin reklamını yapanlar ne öneriyor?
Öneri, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez’den geldi. Bire bir aktaralım:
“Daha çok kullananların biraz daha tasarrufa riayet etmesini istiyoruz. Evlerimizde özellikle 1 derecelik sıcaklık değişikliği, yani 23 yerine 22 derecede evinizi ısıtmanın aylık faturanıza etkisi yüzde 7 olur. Yazın da eğer klimayla soğutuyorsanız, 18 derecede soğutacağınıza 19 derecede soğutmuş olsanız yüzde 7 faturanıza katkı var. Bunu 7’den 70’e herkesin yapması gereken, adeta bir vatandaşlık görevi olduğunu düşünüyoruz. Hem bu kaynaklarda dışa bağımlıyız hem de gereksiz yere bu enerjiyi üretebilmek için kaynak tüketiyoruz.”
Vatandaşa bunu önerirken Bakanlık düzeyinde harcamaları en çok artanlardan biri olmasının çelişkisini bir kenara koyun, bu yaklaşımın ne kadar sakat olduğunu gösteren iki temel yaklaşımdan söz edeceğim size.
Öncelikle Enerji Bakanı’nın tasarruf ile kısıntı arasındaki farkı bilmediğini anlıyoruz. Çünkü bir Bakan’ın hem ekonominin çok iyi olduğunu anlatan bir iktidara mensup olması, hem de kısıntı önermesi kendi içinde bir çelişkidir.
Yetmedi, enerjide dışa bağımlılığa atıfta bulunurken yeni dış kaynaklı nükleer santrallerden söz etmesi, jeotermal enerjinin olduğu bölgelere törenle doğalgaz getirilmesi zaten büyük bir plansızlığın ve çarpık zihniyetin ürünüdür.
Fakat bunlardan daha kötüsü var. Dedim ya, kısıntı ile tasarrufun arasındaki farkı bilmeyenlerin, vatandaşın hem faturasını arttırıp hem de ona akıl vermesi zaten oldukça rencide edici.
Ama bundan da kötüsü öneri olarak doğalgazı kesin demek yerine, yalıtım meselesini gündeme getirmemiş olmasıdır. Oysa tüm dünya biliyor ki doğru yalıtılmış evler ya da sanayi kuruluşlarıyla enerjiyi verimli kullanmak mümkün.
Üç kamu bankasını, zorlama faiz düşüşüyle ekonomiyi esir alarak düşürdükleri faizlerle konut sektörüne destek vermeye teşvik etmek yerine, insanların binalarını yalıtım yapmasını sağlayacak sübvansiyon ve kredi mekanizmaları oluştursak, zaten doğru bir tasarruf tanımını da kendiliğinden yapmış oluruz.
Ama ne yazık ki çözüm yerine günü kurtarma anlayışının burada da karşımıza çıktığını görüyoruz. Dünya yenilenebilir enerjiye dolu dizgin yatırım yapıp, kullanırken de verimliliği konuşurken, bir ülkenin Enerji Bakanı çıkıp kısıntı yapma konusunda akıl veriyorsa, sizin zaten herhangi bir soruna ihtiyacınız yok demektir.
Sorunun bizzat kendisi, konunun patronajını yürüten anlayıştadır. Bu tıpkı geçinemeyen, evine ekmek götüremeyen insanlara, porsiyonları küçültün önerisi gibidir. Yani mesele para değil, mantalite sorunudur.