Kaşıkçı cinayeti dünyanın en büyük diplomatik skandallarından biri olarak tarih kitapları içindeki yerini aldı. Kişi hak ve hürriyetinin olmadığı, mutlakıyetle yönetilen bir ülkeye ait konsolosluk içinde yapılan infaz, cinayetin bir devlet kararı olduğunu şüpheye yer bırakmayacak şekilde gösteriyor. Bütün dünyada yankı uyandıracağı bilinen böyle bir cinayeti mutlakıyetle yönetilen bir ülkede ara ve hatta üst kademelerin azmettirmesi hayatın olağan akışına uygun düşmüyor. Ülkeyi fiilen Veliaht Prens Muhammet bin Selman yönetiyor. Onun bilgi ve onayı olmadan böyle bir eylem gerçekleştirilebilir mi?
KONSOLOS YARGILANABİLİR Mİ?
Konsoloslukların statüsü Büyükelçiliklerden farklıdır. Dilerseniz, 24 Nisan 1963 tarihli, “Konsolosluk İlişkileri Hakkında Viyana Sözleşmesi”nin 41’inci maddesine göz atalım: “Konsolosluk memurlarının tutuklanmaları veya gözaltına alınmaları, ancak ağır bir suç halinde ve yetkili adli makamın kararı ile olur. Aleyhine cezaî bir dava ikame edilen konsolosluk memuru yetkili makamların önüne çıkmak zorundadır. Bir konsolosluk memurunun gözaltına alınması kaçınılmaz olduğu takdirde, aleyhine ikame edilecek dava en kısa zamanda açılmalıdır.” Peki, daha önce dünya genelinde konsoloslar ve konsolosluk memurları hakkında bu tür davalar açılmış mıdır? Evet, bu konuda çok sayıda örnek vardır.
CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN’IN MAKALESİ
Konu hakkında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “The Washington Post”ta yayımlanan makalesi de ilginç konulara değiniyor: “Kaşıkçı’yı öldürme emri Suudi hükümetinin üst düzey yetkilileri tarafından verildi. ABD de dâhil dost ve müttefik ülkelerle kanıtları paylaştık. Suudi Arabistan ile iyi ilişkiler içindeyiz. Kral Selman’ın bu işin içinde olduğunu bir an bile düşünmedim. Cinayetin Suudi Arabistan’ın resmi politikası olduğunu düşünmüyorum. Bu cinayet iki ülke arasında bir problem konusu olarak düşünülemez. Bundan böyle hiç kimse bir NATO ülkesinin topraklarında böyle bir cinayet işlemeye cesaret edememeli! Cinayet “Konsolosluk İlişkileri Hakkında Viyana Sözleşmesi”nin açık ve kaba bir ihlalidir. Suudi Arabistan 18 şüpheliyi tutukladı ama Türkiye’den kaçan Konsolos hakkında hiçbir işlem yapmadı! Suudi savcının işbirliğini reddetmesi çok üzücü!”
DİĞER ÜLKELER NE YAPIYOR?
Cinayet konusunda Suudi Arabistan ile yakın ilişkileri olan ülkelerin duruşuna göz atmak faydalı olacaktır. Kaşıkçı ABD’den Türkiye geldiği için bu ülkenin duruşu önem arz ediyor. ABD’de farklı görüşler ortaya çıksa da yönetimi temsil eden Başkan Trump, cinayeti kınamakla birlikte, işbirliği içinde olduğu Veliaht Prens’le çalışma isteğini güçlü şekilde hissettirdi. Topal ördek durumuna düşen Veliaht Prens’ten ABD daha fazla taviz koparabileceğini hesaplıyor. İsrail Başbakanı Netanyahu, Bulgaristan’da neredeyse fotokopi gibi aynı açıklamayı yaptı. Fotokopinin ikinci nüshası, Trump ve Netanyahu’nun yol arkadaşı Mısır Devlet Başkanı Sisi oldu. Rusya cinayetten ziyade, Suudi Arabistan ile olan silah satışı ve enerji ilişkilerini merkeze koydu. Avrupa ülkeleri ve bütün dünyadan daha sert tepkiler geldi. Küresel düzeyde, cinayetten Veliaht Prens’in sorumlu olduğu yönündeki görüşler ağırlık kazandı.
SONUÇ VE DEĞERLENDİRME
Dünya ne derse desin, bu sorunda kilit ülkeler Türkiye, ABD ve Suudi Arabistan’dır. İlgili Konsolosluk mevzuatı, Türkiye’nin bu mevzuat karşısındaki tavrı, ABD’nin olaya yaklaşımı, son günlerde Türkiye-ABD ilişkilerinde görülen yumuşama, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın makalesi ve Suudi Arabistan’ın duruşu göz önüne alındığında, cinayetin orta ya da üst düzey bir ya da birkaç kişi üstüne yıkılarak kapatılacağı düşüncesi ön plana çıkmaktadır. Veliaht Prens’in içte ve dışta siyasi olarak büyük bir zemin kaybettiği sabittir. Ancak ABD’nin etkisi, İsrail ve Mısır’ın desteği ile Muhammet bin Selman’ın konumunu muhafaza edeceği anlaşılmaktadır. Veliaht Prensi koltuğundan indirecek son tren kaçırılmıştır. İkinci bir tren yoktur. Olayları geriye çevirme şansı kalmamıştır.
Görüldüğü gibi uluslararası ilişkilerde hiçbir etik değer yoktur. Ülkelerin değişmeyen dostları, düşmanları, uğruna bedel ödeyeceği ilkeleri yoktur. Ülkelerin sürekli çıkarları vardır. Uluslararası ilişkileri kendi doğası içinde değerlendirmek gerekir. Devletlerin kişisel olayların türevi olduğunu düşününler çoğunlukla yanılır. Kamuoyu önünde kişiler, münferit olaylar, hukuksal tartışmalar ön plana çıksa bile perde gerisinde devletlerin olayları kendi çıkarlarına göre yönlendirme girişimleri ağır basar. Gerekirse devletler arasında pazarlıklar yapılır. Kamuoyunun bundan haberi bile olmaz. Tecrübeli bir gazeteci olan Cemal Kaşıkçı bütün bunları bilmeliydi! Allah rahmet eylesin...
Amiral Soner Polat
ulusal.com.tr