Enflasyon rakamlarında sürpriz yaşanmadı. Biraz ekonomiyi bilen, sahayı takip eden herkesin de rahatlıkla tahmin edebileceği gibi Temmuz ayında da enflasyon yükselmeye devam etti.
Bazen bazı şeyler unutuluyor. Yılın ilk yarısında ne söyleniyordu? Mayıs ayından itibaren enflasyon düşme eğilimine girecekti. Elbette böyle olmayacağı çok belliydi ve olmadı.
Fakat bundan daha kötüsü, Merkez Bankası başta olmak üzere, bu geçersiz öngörüyü kamuoyuyla paylaşanların çıkıp bunun hesabını vermiyor olması… Türkiye’de bu, alışkanlık haline geldi.
Yani resmi ağızdan ekonominin manipüle edilmesi, gerçekleşmediğinde de herhangi bir sorumluluk alınmaması…
Oysa insanların maaş artışlarından yatırım maliyetlerine kadar bir kriter ortaya koyuyorsunuz. ‘Pardon’ deyip işin içinden çıkamazsınız; bu sinema filmi ya da tiyatro oyunu değil.
Şimdi enflasyon faiz sınırına yanaştı. Temmuz ayı itibariyle tüketici enflasyonu yüzde 18,95 oldu. Elbette bunun da hiçbir geçerliliği yok. Fakat resmi rakamlarda bile faiz oranıyla bire bir noktaya gelindi.
Önümüzdeki süreçte bir faiz artışı gerekirse üretici bu maliyeti nasıl sırtlayacak? Gerekir de yapılmazsa, dolar kurundaki maliyeti göğüsleyebilecek mi? Çünkü ortada aylık bazda tüketimin yüzdeyle iki katı artan bir üretici maliyeti var.
Temmuz itibariyle üretici enflasyon yüzde 44,92 oldu. Yani yükselmeye devam etti. Üreticiler ne diyordu? Aradaki farkı fiyatlara yansıtmaktan başka çaremiz yok. Yansıtamadıkları çok net gözüküyor.
Çünkü tüketici ile üretici enflasyonu arasındaki yüzde 25 fark, tüm haşmetiyle ortada duruyor. Yani yansıttıkları da bir işe yaramamış. Aksine aylık bazda maliyetleri de, piyasaya yansıdığı kabul edilen fiyat artışlarının iki katı oranında yükselmiş.
Şimdi tüm bunları alt alta koyduğumuzda artık bir şey yapılması gerektiğini çok net anlıyoruz. Bir kere bu maliyet farkları ortadayken, enflasyon düşecek masalını kenara koyalım. Ekonomi yönetimi de artık bu lafı bıraksın.
Çünkü bugün itibariyle resmi rakamlara göre bile potansiyel enflasyon yüzde 45’dir. Neden? Zira üreticinin maliyetini fiyatları öyle ya da böyle bir şekilde yansıtacağı, yansıtmak zorunda olduğu belli.
Üstelik bunda dolar kuruyla ilgili ekstra bir baskılama yok. İç piyasa tıkanmış vaziyette ve olası fiyat artışı siparişleri tamamen bitme noktasına getirebilir. O zaman geriye tek bir çare kalıyor.
Sermayeden yemek… Yani borçlu bir reel sektöre sermayesini eritmek dışında seçenek bırakmıyoruz. Bu ne demek? Hoşgeldin işsizlik… Aylardır rakamlar üzerinden ortada olan bu alarmı okumazsanız; o gelir size okuma yazma öğretir merak etmeyin.