Haftanın ilk günü ana gündem maddesi enflasyon rakamı… Muhtemelen bazılarınız bu yazıyı okuduğunda Haziran 2021 enflasyonu açıklanmış olacak. Merkez Bankası Başkanı’nın sözlerinden anlıyoruz ki, yükseliş trendi devam edecek.
Fakat merak etmeyin; Merkez Bankası PPK Toplantısı’nın notlarına baktığınızda enflasyondaki iyileşme sürüyormuş ve Kavcıoğlu’nun açıklamasına da bakılırsa belirgin düşüş üçüncü çeyreğin sonunda başlayacak.
Ne garip değil mi? Merkez Bankası enflasyon ve dolar tahminlerini yıl sonu itibariyle yukarı yönlü revize ediyor; ama açıklamalarda enflasyon düşecek. Geçtim hayatın gerçeklerini kendi içinde bile çelişki yaşayan bir fotoğrafa bakıyoruz.
Temmuz ayı itibariyle doğalgaz ve elektriğe fahiş zam geldi. Sadece bu mi dediğinizi duyar gibiyim. Elbette değil. Ama doğalğaza zam geldiyse, elektrik fiyatları önümüzdeki süreçte biraz daha artacak demektir.
Elektrik ve doğalgaz fiyatlarının artması da, hayatımızdaki her ürünün yine gelecekte fiyatının yukarı yönlü seyredeceğinin habercisi. Çünkü üretimin içindeki en büyük maliyetlerden birini enerji oluşturuyor.
İnsanlara da geçinecek seviyeyede zam vermemek için de her şeyin yapıldığı malum. Tüketici olarak da giderlerimiz artarken, gelirlerimiz güdükleşiyor. Yani daha golü baştan yiyoruz.
Sadece gıda enflasyonu yüzde 30’ların üzerine çıkmış vaziyette. Pazarda fiyatı iki haneli olmayan meyva yok. BETAM’ın araştırmasına göre iki tane enflasyon var. Zenginin ve yoksulun enflasyonu.
Araştırma sonuçlarına göre 2003’ten Mayıs 2017’e kadar yoksulun enflasyonu yüzde 230 arttı. Zengin enflasyonu ile bile arasında yüzde 21,5 aleyhine fark var. Mayıs 2017’den bu yana yaşadıklarımızı üzerine ilave edin.
Hayatın ne kadar pahalı hale geldiğini, belki de bu dönem aralığını aratacak kadar büyük bir enflasyon yaşadığımızı buna ekleyin. Hem dolar maliyeti, hem girdi fiyatlarındaki maliyet, hem de hep suçlanan aracıların paralı yollara mahkum edilerek maliyetlerinin arttırıldığı, günün sonunda kimsenin para kazanamadığı ama fiyatlara da yetişemediği bir ekonomi yarattık.
Enflasyonu dizginlemek için kredi kartı taksit sayılarıyla oynuyorlar. Peki o zaman adama sormazlar mı? Pandemi sürecinde insanların cebine para koymak yerine, neden tüketici kredilerine yüklendiniz ve hem borcu, hem tüketimi körüklediniz?
İnanın para bassanız maliyeti daha az olurdu. Çünkü bir de bu paraların yurtdışından gelme özelliği olduğu için maliyetleri çok yüksek. Şimdi çıkmış bize enflasyonun düşeceğini anlatmaya çalışıyorlar.
Hem de inandırıcılığını tamamen yitirdiği için TÜİK’in yapısını değiştirip, itibar kurtarma operasyonunu yaptıkları bir süreçte. Bu haliyle itibar kazanır mı; o da ayrı bir tartışma konusu.
Fakat tüm bu gerçekleşmelerin içinde en tehlikelisi ne biliyorsunuz? ‘Enflasyon dediğin ne ki’ yaklaşımı… Mücadelenin birinci sırasına koyup, tamamen rakam peşinde koşup, sokağın enflasyonunu yok sayan bu zihniyet için elbette enflasyon dediğin ne ki?
Oysa Türkiye enflasyonu mumla arayacağını bir sürece girdi. Çünkü artık sorunumuz enflasyon değil. Hem fiyatların arttığı, hem piyasaların daraldığı, hem işsizliğin yükseldiği ortamı anlatan stagflasyon…