Diyelim ki geleceğe dair güven duygusu içerisinde değilsiniz yatırım yapar mısınız? Sadece üretici olarak düşünmeyin, mesela işinizde sıkıntı yaşıyorsanız eve yeni bir bilgisiyar alır mısınız? Bir ev, otomobil, hatta yeni bir kıyafet? Esnafsanız stoktaki malınızı arttırır mısınız? Yanınıza bir eleman daha alır mısınız?
Normal hesap kitap bilen biri iseniz ve yapacağınız harcama olmazsa olmaz cinsinden değilse, bu soruya hayır yanıtını verdiğinizi duyar gibiyim. Peki sizin gibi milyonlar varsa ve önünü görmekte sıkıntı yaşıyorsa, size mal satmak isteyenler daha çok mal üretir, hatta ithalat yapar mı? Nasıl da yanıtı bilinen sorular değil mi?
Fakat Merkez Bankası’na göre bu mümkün. Son açıklanan kapasite kullanım oranlarına göre, Türk üreticisi kullanımını yükseltmiş. Belki oransal bazda önemli bir artış değil, sadece 0,9 ve zaten vardiya hesabı üzerinden sıkıntılı bir veri ama, neticede bir eğilimi gösteriyor.
Oysa TÜİK, yine aynı gün başka istatistikler açıkladı. Kapasite kullanımında artış olduğu söylenen reel kesimin güveninde düşüş olduğu duyuruldu. Alt segmentlere baktığınızda perakende sektöründe 0.7 ile yine çok küçük bir kıpırdanma olmakla birlikte durum sıkıntılı.
Neden derseniz; ülkenin neredeyse ekonomisinin tamamen teslim edildiği ve piyasaları finanstan iş hacmine, hatta istihdama kadar domine eden inşaat ve hizmetler sektörünün güveninde gerileme gözleniyor.
Peki üreten tarafta durum bu da asıl malı satacağınız kişinin ekonomiye güveni ne durumda? Yaklaşık bir hafta önce de tüketicinin ekonomiye olan güven endeksi açıklandı.
Aralık ayında orada da gerileme gözleniyor. Lakin bu da önemli değil. Genel fotoğrafa baktığınızda 100 biriminin nötr nokta olarak kabul edildiği hesaplamalarda tüketici güveni endeksi 65,2… Yani zaten çok gerilerde…
Şimdi burada ortaya birkaç ihtimal çıkıyor. Mesela belki de insanların kendi gerçeklerine yabancılaşarak tüketmesi bekleniyor. Bu durumda da bu kadar sorunlu birey varken kime nasıl kredi sunulacak? Bankacılık sektörü şüpheli alacak sayısının arttırılmasına gönüllü mü?
İhtimallerden biri de üreticimizin tamamen kontrolü kaybedip, tüketemeyeceği bir malı üretme eğilimine girmiş olması. Belki de satamayacakları malı, stok maliyetini de göze alarak rafa ürettiler. Bunlar mümkün mü? Ben üreticinin ekonomi bürokrasisinden daha akıllı olduğunu düşünüyorum. Bu nedenle ihtimali zayıf.
Yine bir ihtimal o ki, piyasaların gerçeklerinden koparak, yaranma yarışına giren kurumlarımız entegrasyonunu kaybetmiş ve çelişkili rakamlar açıklar hale gelmiş. Neticede algı yönetiminin bile tutarlılığı olması gerekmez mi? Ama yok… Uzun zamandır da sağlanamadı.
Peki güven olmadan, üretilenin satılacağı finansman olmadan, halkın alım gücünü kaybetmesine rağmen tüketeceği, tüketmese de üretenin üretmeye devam edeceği fotoğraf nasıl ortaya çıkıyor?
Tek kelimelik açıklaması var: Korku… Gerçekle yüzleşmeye korkuyorsanız, bu çelişkilere de düşersiniz, sorunu ağırlaştırarak öteleyen de olursunuz. Ekonomi yönetiminin kendine çeki düzen vermekten başka şansı yok. Çünkü bu hal, sorunu ağırlaştırırken, sıranın çözüme gelmesini engelliyor.
Yine de ısrarlıysanız, söyleyeceğim tek şey şu: Üstün başarınızdan (!) dolayı sizleri tebrik ederim.
Çetin Ünsalan