Türkiye ekonomisinde tansiyon yeniden yükseldi. Dolar aldı başını gidiyor; işsizlik patlıyor. Her ne kadar bunu iyimserlik içinde okumaya çalışanlar olsa da, uzun vadeli yaklaşımlarda haklı da olsalar, kısa vadede bu kimsenin sorununu çözmüyor.
Rusya pazarından beklentiler boşa çıkarken, bir tarafta AB’den geleceği hayali kurulan Avro’ların gelmeyeceğinin anlaşılması, öte tarafta FED’in faiz artırımının ne zaman yapılacağının bilinmemesi, operasyonların ekonomik yansımaları riskin şiddetini yükseltiyor.
Peki tüm bunlar sürpriz mi? Eğer iktidarın yalanlarına kandıysanız; sokakta kendi yaşadığınızı boş verip, başarılı ekonomi palavralarına inandıysanız sizlere sürpriz gelebilir. Fakat en başından beri uygulanan sistemin, bu sonuçları doğuracağını bilenler için hiç de beklenmedik bir durum değil.
Bir tarafta Cumhurbaşkanı gerçekleri konuşanları dış bağlantılı olmakla suçlarken, diğer tarafta ekonomik veriler, üretenleri çıldırtacak oranda zikzak çiziyor. Bu arada laf aramızda sıkışıp kalan yabancı finans yatırımcısına da kaçmanın yolunu açıyor.
Memleketini seven biri, faturayı ödeyeceğini bile bile ne yangına körükle gitsin? Kendinden başka kimsenin doğru olmadığına inananlar ise bunu anlayamazlar. Dikkatinizi çekerim kendisi gibi düşünenler demiyorum. Kendinden başka vurgusunun altını çiziyorum.
Oysa tüm çaba faturanın daha da büyümemesi için. Çünkü birileri çekip gittiğinde o faturayla kendisine oy verenler dahil, 77 milyon Türk vatandaşı muhatap olacak. Bırakın da en azından söz söylemeye hakkı olsun.
Netice itibariyle bunların hiçbirisi sürpriz değil. Ama çok önemli uyarılar… Daralan bir dünya ekonomisinde, insanlara satamayacağı malın yatırımını yaptırtmak, 220 milyar dolar nakit bulması gereken bir ülkeye, geri dönüşümü onlarca yıl alacak yatırımları devlet kasasından zorla finanse ettirmek mi vatanseverlik?
Kabul etmeliyiz ki, dünyada geriye dönük yaşanan 10 yılda asırlık bir fırsatı kaçırdık. Türkiye’nin katma değerli üretim kulvarına geçebilmesi için kullanılacak bir finansı, sahte bir refahta kullanmamızı ekonomik model olarak önümüze koydular. Bu nedenle çok büyük bir fatura ödeyeceğiz.
Ama bugünden bazı önlemleri alırsak, gerçekten samimiyetle ev ödevimizi yaparsak, ödememiz kaçınılmaz olan şişkin faturayı bir iki birim aşağıya çekme olanağımız var. Fakat kafa halen aynı çalışıyor. Ateşe körükle gidiyor.
Peki, yaşanan tüm dalgalanma, geleceğe yönelik beklentiler, ekonomik gerçekler, işsizlikten büyümeye, kapasite kullanımından sanayi üretimine her şey bize hangi uyarıyı yapıyor? “Akıllı olun.” Elbet bizde olunacak akıl kaldıysa. Baksanıza şu siyasetin haline? İnsanın aklını yitiresi geliyor.
Çetin Ünsalan
ulusalkanal.com.tr