ABD devleti gerçekte neyin ne olduğunu çok iyi biliyor. Ama hem kendi siyasi hedeflerini gerçekleştirmek hem de içindeki Ermeni asıllılara bir kaymak bal çalmak için bu oyunu sürdürüyor. Başkan Ronald Reegan’ın danışmanı Bruce Fein, 1981 yılında bütünüyle tarihi belgelere başvurarak bir araştırma yapıyor.
Çıkan sonuç çok açık: Soykırım iddiaları bütünüyle asılsız! Hiçbir temeli yok! Bunu bildikleri için Ermeniler kendi arşivlerinin incelenmesine izin vermiyorlar. Fein, üstüne üstlük Ermenilerin doğrudan ya da dolaylı olarak iki milyon Osmanlı vatandaşının ölümüne neden olduğunun altını çiziyor. Ermenileri arşivlerini açmaya davet ediyor…
Bruce Fein, Osmanlı devletinin azınlıklara karşı çok büyük bir özen ile olağanüstü düzeyde hoşgörü gösterdiğini herkese hatırlatıyor. Azınlıkların büyük serbesti içinde yaşadığını ve dini vecibelerini hiçbir engelle karşılaşmadan yerine getirdiklerini vurguluyor.
Ermeni terör örgütlerinin Rusya ve Fransa ile yakın işbirliği içinde iki milyon Osmanlı vatandaşının ölümüne neden olduğunu, kendi kayıplarının ise 500 bin civarında olduğunu ve bunun ispat edildiğine işaret ediyor. Ermeni eylemlerinin tek kelime ile ihanet olduğunu, çünkü Osmanlıların sadece kendilerini savunmayaçalıştığını belirtiyor.
Fein oldukça açık sözlü, lafını esirgemiyor! ABD’deki Ermeni lobisinin bu kirli yalandan büyük mali ve siyasi kazançlar sağladığını, ortada bir sahtekâr lobisi olduğunu ve ABD hükümetlerinin bu lobiyi karşısına almak istemediğini anlatıyor. Son sözü konunun bamteline basıyor. Arşivler açıldığı an bu yalan çökecektir!
GuenterLewy’in piyasaya çıkan kitabı, “TheArmenianMassacres in OttomanTurkey, A Disputed
Genocide (Osmanlı Türkiye’sinde Ermeni Katliamları, Tartışılan Soykırım)” bu soruna tarihi gerçeklerle objektif olarak yaklaşıyor. Arşiv belgelerini tarayan Lewy, bulduğu tarihi bilgileri, uluslararası hukukun süzgecinden geçirerek bir sonuca ulaşmaya çalışıyor.
Lewy şunu söylüyor: Bir takım ölümler olsa da buna “soykırım” diyemeyiz. Çünkü soykırımın uluslararası hukuka göre bir tanımı var. Soykırım, bir grubun (etnik, dini, ulusal, ırksal) kasıtlı olarak kökünün (intentiontoannihilate of onegroup) kurutulmasıdır. Ama Osmanlı’nın son günlerine baktığımızda şunu görüyoruz. Bir takım Ermeniler güvenlik nedenleri ile bazı bölgelerden çıkarıldı (deportation). Çünkü savaşan bir taraf olan Osmanlı’nın düşmanlarına destek vermek için isyan çıkarıyorlar ve gerilla harbi yapıyorlardı. Burada hiç kimse, kasıtlı bir imhadan dolasıyla soykırımdan söz edemez!
Bu konu ile ilgili 31 Aralık 2014 günü bu sitede yayımlanan yazımda, Avustralya’da Tal Buenos adlı akademisyenin yaptığı konuşmayı çok önemli bulduğumu, okunması ve paylaşılması gerektiğini belirtmiş ve karşı taarruz için önemli ipuçları verdiğini vurgulamıştım. Buenos da kitabın yazarı Lewy ile aynı sonuca ulaşmıştı: Bir devletin isyan vakalarına verdiği tepkinin niyeti bir grup insanı yok etmek değil, egemenliğini muhafaza etmektir. İsyankâr grup ulusal, etnik, ırksal veya dinsel bir kimliğe sahip olsa da; egemeni tasfiye etme, devleti mevcut haliyle yok etme niyetinde olduğu andan itibaren bir siyasi grup haline gelir.
AXA SİGORTA Ermenilere soykırım tazminatı vermeyi talep ediyor. HSBC ve British Airways dünya çapında Ermeni yalanlarını desteklemek için yapılan güdümlü sempozyumlara sponsorluk yapıyor.
Türkiye ve dünyadaki tüm Türkler için 2015 yılı son kerte önemli. Çünkü Batı emperyalizmi, Ermenileri öne sürerek sözde olayların 100’üncü yıldönümünde Türkiye’yi diz çöktürmek istiyor. Bir avuç insan, sadece kendi olanakları ile çırpınıyor. Talat Paşa Komitesi Strazburg’a, Atina’ya çıkarma yapıyor. Avrupa’da duyarlı Türkler harekete geçti. Bir emekli amiralin gönderdiği bilgiye göre, Ege Üniversitesi’ndeki tüm doktorlar HSCB kredi kartlarını iptal ederek, banka hesaplarını kapatmış!
Bu konuda yüzde bir milyon haklıyız! Batı ve Ermeni talepleri bütünüyle uluslararası hukuka aykırı ve siyasidir; tarihi gerçeklerle bağdaşmamaktadır. Bu nedenle, Batı ve Ermeniler sürekli olarak arşiv araştırmasından kaçmaktadır. Düşünce özgürlüğü, hukuk ve demokrasi şampiyonları (!), parlamentolarından çıkardıkları yasalarla bu konunun tartışılmasını engellemek istemektedir. Çünkü gerçeklerden korktukları için yarasalar gibi karanlıkta yaşamayı yeğliyorlar. Her vesile ile Batı’yı bize dayatanlar, bu güruhun ikiyüzlülüğünü, sinsiliğini, sahtekârlığını da halkımıza göstermelidir.
Devlet, bu konuda Türkiye için kendisini paralayan, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (AİHM) 28 Ocak 2015 günü görülecek temyiz duruşmasının muhatabı olan Doğu Perinçek’i Strazburg’a göndermek için bir çare bile aramıyor! Perinçek orada olsaydı, çarpıcı demeçleri, sağlam muhakeme yeteneği ile AİHM’yi sarsar; verdiği mesajlar dalga dalga Batı dünyasında yankılanırdı…
İş başa düşüyor. Milletçe ayağa kalkmalıyız. Küçük de olsa herkesin yapabileceği bir şey vardır! Durumdan vazife çıkarmalıyız!
Amiral Soner Polat
ulusalkanal.com.tr