Asrın tertibine devleti bulaştırarak kirlenmeyi uluslararası alana taşımak ya da içteki çürümeyi dışarıya yaymak

Soner Polat Yazar ulusalkanaliletisim@gmail.com

Gerçeklerin yedi canlı olduğuna kalben inanıyorum. Yerin yedi kat dibine gömseniz de bir yolunu bulup mutlaka açığa çıkıyorlar; bazen kısa bazen uzun zaman sonra “Ben buradayım!” deseler de hem sonsuzluğu hem de ölümsüzlüğü bünyesinde barındırıyorlar.

Ülkelerinde hukuk ve adaletin kırıntısını bile bulamayan 250 Balyoz mağduru, içleri kan ağlayarak Birleşmiş Milletler Teşkilatı’na başvurmak zorunda kalmıştı. Adalet Tanrıçası Themis’in Türkiye’de ağır bir tecavüze uğradığını ilk bakışta kavrayan BM Keyfi Tutuklamalar Çalışma Grubu, Türk Hükümeti’nden bu konudaki savunmasını istemişti.

Hafıza-i beşer nisyan ile maluldür! Bu nedenle geriye gidip kısa bir hatırlatma yapalım. Adalet Bakanlığı’nın Fransızca dili ile 12 Aralık 2014’te BM’ye gönderdiği savunma metninde, “belgelerin ıslak imzalı olduğunun!” belirtildiği bazı basın organlarında yer aldı. Soğuk ve kasvetli cezaevlerinde şaşkınlık içerisindeydik. Kirli bir tertibin devletçe desteklenebileceğine inanmak istemiyorduk!

Ancak CHP Muğla milletvekili Prof. Dr. Nurettin Demir, 22 Şubat 2013 günü bu konuda Bakanlığa 1206 sıra numaralı bir soru önergesi vermiş ve “gerçek dışı bilgilerin BM’ye gönderildiğini iddialarına karşı cevap beklediğini” kamuoyuna duyurmuştu. Bu duyarlı girişim bizi kuşkulandırsa da yine de bu kadar ciddiyetten uzak ve pervasız bir davranışın devlet çapında itibar görmeyeceğini düşünüyorduk.

Neticede Bakanlığın görüşleri BM’ye ulaştı. Tabii, dünyada hâkimler de vardı. BM Çalışma Grubu bu kadar açık, kesin ve net hukuk katliamına kayıtsız kalamazdı. BM Keyfi Tutuklamalar Çalışma Grubu, hem Türk Hükümeti’ne hem Türk Adalet sistemine hem de Türkiye’nin bütünlüğünü hedef alan Ergenekon, Balyoz ve benzeri davalarda siyaset yapan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) unutamayacağı bir ders verdi: “Sanıklar adil yargılanmamış ve keyfi olarak tutuklanmışlardır!” Balyoz sanıklarının avukatı insan hakları savunucusu Jared Genser BM’nin bu çıkışını, “Bu karar, sözde yargılamada adalet adına açık bir zaferdir.” şeklinde kısaca özetledi.

Enkazın altında kalacağını ve büyük itibar kaybına uğrayacağını fark eden AİHM, alelacele çıkardığı “Cem Gürdeniz Kararı” ile derhal çark ederek kendine yeni bir mevzi kazdı: “Ben BM kararını kabul ediyorum. Bu karar doğrudur ve bu nedenle aynı konuda ben ayrı bir karar vermeyeceğim!” Aslında AİHM, bu yeni kararı ile siyasete devam edeceğini ilan etmiş oldu. Bu kadar açık bir hukuk tecavüzünde bile karar alamıyorsanız, siz ne işe yararsınız!

Türkiye’de ise bu karardan tam 11 ay sonra Anayasa Mahkemesi, “Hak ihlali yapıldığını!” gördü. Diğer bir ifade ile Türk hukuksistemi, dünyanın öbür ucundan kavranan bir hukuk rezaletini bir türlü görmek istemedi. Sonunda cezaevleri boşaltıldı ama Balyoz mağdurları hâlâ “bu mahkeme benim, o mahkeme senin!” hukuku aramaya devam ediyorlar.

Gerçeklerin peşinde koşma konusunda inatçı olan Balyoz mağdurları bu süreçte boş durmadılar. Aynı zamanda hukukçu kimliği de olan Emekli Albay Mustafa Çalış, bilgi edinme yasası kapsamında Adalet Bakanlığı’na başvurdu ve BM’ye gönderilen savunma metnini talep etti.

Adalet Bakanlığı, “Sayı: 98935694-3-10-38-2006 BİMER-297433617” yazısı ile Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü Daire Başkanı Dr. Nurdan Okur (Diretrice générale, Ministére de la Justice, Direction générale du droit international et des relations extérieures) tarafından imzalanan ve 44 sayfadan oluşan Fransızca metni gönderdi. Maalesef savunmanın Türkçe çevirisini Bakanlıktan alamadığımız için kendi çabamızla Fransızca metnin İngilizce ve Türkçe tercümelerini yaptırdık. Gelin siz de bu asrın ayıbını gözlerinizle görün! Üç dilde, hep birlikte Bakanlığın ne dediğine göz atalım:

FRANSIZCA: “L’un de ces plans d’action, Oraj (orage), signé par İ.F. (İbrahim Fırtına S.P.), Général d’armée des forces aériennes et commandant des académis militaires…”

“Le parquet d’Istanbul se référait aussi aux documents concernant un autre plan d’action, dénommé Suga (belle poupée), signé par l’amiral Ö.Ö. (Özden Örnek S.P.), commandant de la flotte de guerre…”

İNGİLİZCE: “One of these action plans, Oraj (‘storm’), signed by I.F. Army General of Air Forces and Military Academies Commander…”

“The İstanbul Public Prosecutor was also referring to documents concerning another action plan entitled “Suga”, signed by Admiral Ö.Ö., Commander of the Fleet…”

TÜRKÇE: “Bu eylem planlarından biri “Oraj”, Hava Orgeneral İ.F. Harp Akademileri Komutanı tarafından imzalanmış…”

“İstanbul Savcılığı Suga adlı bir başka eylem planına işaret etmekte, Donanma Komutanı Oramiral Ö.Ö. tarafından imzalanmış plan…”

Dr. Nurdan Okur, bu belgeyi Adalet Bakanı adına imzalamış gözüküyorsa da, muhatabın BM Teşkilatı olması ve konunun uluslararası bir mahiyet taşıması nedeniyle, aslında devlet adına imzalamıştır. Eğer İ.F. ve Ö.Ö. tarafından imzalanmış ıslak imzalı Oraj ve Suga planları var ise diyebileceğimiz bir şey olamaz! Ama eğer ortada ıslak imza yokken, böyle bir belge devlet adına imzalanarak gönderildi ise bu büyük bir skandaldır ve hiçbir ciddi devlet bu ağır yükün altından kalkamaz! Hiçbir şey olmamış gibi davranan devleti de dünyada kimse ciddiye almaz!

Cemaate yönelik operasyonların tozu dumana kattığı bugünlerde bu konuyu Ana ve Yavru Muhalefet Partilerine hatırlatmak istedim. Hepsi bu!

Amiral Soner Polat

ulusalkanal.com.tr

Tüm yazılarını göster