Merkez Bankası’nın enflasyon konusundaki yaklaşım hatalarının sonu gelmiyor. Para Politikası Kurulu Üyeleri ya gerçekten bir faiz düşüşü için zorlama bir neden yaratma arayışı içindeler ya da daha kötüsü Türkiye’deki ve dünyadaki ekonomiyi okumakta büyük bir yanılgıya düşmüşler.
Çünkü faizin 100 baz puan düşürüldüğü toplantının tutanaklarından çıkan saptamalara baktığınızda, enflasyonun gıda başta olmak üzere belli başlı kalemlerde yükselişte olduğu, ama bunun geçici bir durum olarak değerlendirildiği belirtiliyor.
Öncelikle ortada bir itiraf var. Gıda fiyatlarındaki yükselişe atıfta bulunup, sonra da gıda fiyatlarını yok sayarak çekirdek enflasyon üzerinden faiz indirmek nasıl bir mantığın ürünüdür tartışılır.
Ayrıca ‘nasılsa düşecek’ yaklaşımı da büyük bir sapmaya gebe. Çünkü sadece gıda fiyatlarında değil, enerji başta olmak üzere emtia fiyatlarındaki sıkıntılar, gıda maliyetlerinin dünyada da yükseliyor olması, gübreye aynı gün fahiş zam gelmesi, gelişmiş ülkelerdeki yükselen enflasyon ve faiz arttırma eğilimi, varlık alımlarıyla birlikte azalan likiditenin dolar / TL kurunda yaratacağı tahribat, bunun enflasyona etkisi tamamen göz ardı edilmiş.
Merkez Bankası PPK ile, nasıl akıl dışı bir gerekçe yaratarak, talep üzerine faiz düşürdüyse, toplantıda konuşulanlar ve tutanağa yansıyanlar da büyük çelişkileri görmezden gelme eğiliminin ağırlık kazandığını bize anlatıyor.
Şu bir gerçek ki önümüzdeki süreçte enflasyonun, kağıt üzerinde bile düşürülmesinin zor olduğu bir döneme giriyoruz. Zaten bunun farkında olan Merkez Bankası da manşetten çekirdek enflasyon aşamasına geçti.
Tüm bunları alt alta koyduğumuzda ekonomik sorunlarımıza ilaveten, büyük sapmalara neden olabilecek sakat yaklaşımların da ekonomi gündemimizin ana belirleyicisi olacağını net bir biçimde söyleyebiliriz.
Zaten CDS’lerin, yani risk puanlarının 420 seviyelerine kadar yükselmesi de bunun en açık kanıtı. Paranın kıtlaşacağı bir ortamda, daha pahalı borçlanmak zorunda kalan bir ekonomiyi yönetenlerin, bunun fiyatlara etki etmeyeceğini ve enflasyonu körüklemeyeceğini düşünmesi, gerçekten akıl almaz bir tavır.
İşsizi, enflasyonu, borçları, ülkedeki krizi, geçim derdini, üreticinin içinde bulunduğu maliyet açmazını ve daha nicelerini görmezden gelerek bir ekonomiyi yönetmek mümkün değil. Sadece yönettiğinizi zannedersiniz ama büyük faturalarla gerçek önünüze gelir.
Bu PPK tutanakları bize anlatıyor ki, zaten zorlama bir faiz düşüşüyle risk yüzdemizi arttıranlar, çok kısa sürede dolar / TL kurundaki olumsuz sıçramayı da tetikleyecekler. Yetmedi, tüm gelişmeleri görmezden geldikleri için, çok kısa zamanda indirilenin kat be kat üzerinde faiz arttırmak zorunda kalacaklar.
Elbette tüm bu yanlışların faturasını ödeyecek kesim de belli. Vatandaşın ta kendisi… Hepsini geçtim de bu çılgınlık kokan tutum içinde bir sorunun yanıtını bulamıyorum. Neden?