Türk reel sektörü ve bağlantılı olarak ekonomisi bugün büyük sorunlarla boğuşuyor. Çözüm olarak da belki biraz da ‘sor alma’ özelliği taşıyan kredilerden, teşviklerden bahsediliyor. Şunu kabul etmek lazım ki, bugün Türk reel sektörü büyük bir maddi sıkıntı içinde.
Fakat sorunun gerçek nedeni burada mı tartışılır. Son iki gündür radyo programımda ağırladığım iki konuktan bahsedeceğim. Bunlardan biriyle dünü, diğeriyle de bugünü ve yarını konuştuk. İkisi birbirinden habersiz aynı şeyi anlattı esasen dinleyicilere.
İsimlerden biri Demirkan Barlas... Yarım asrı aşan tecrübesiyle Türk reel sektörünü değerlendiren duayen isim İbrahim Bodur’dan, Yaşar Ailesi’nden örneklerle hem yarının sırrını hem de kurtuluş reçetesini paylaştı. Üzerinde durduğu temel konu ise ‘değerler’di.
Türk reel sektörünün sorunlarını aşması için paradan çok değerlere ihtiyacı olduğunun altını çizdi. Bir diğer isim ise 16D Ortağı Aykut Yıldırım’dı. Hepsi konusunda başarılı KOBİ’lerin, farklı meslek dallarında, tüzel kişiliklerini koruyarak tek bir yapı altında ortak hareket etmesini ahlattı. Buluştukları temel ise değerler üzerine kuruluydu. Ortadaki başarı, bugün Türk reel sektörünün yaşadıklarından çok öte bir noktada ise, bu da bir işaret sayılabilirdi.
Esasen iki konuğumun da anlattıklarından çıkardığım sonuç şuydu: Türk reel sektörünün temel problemleri değerlerini kaybetmekle başlamıştı. Çalışan işveren ilişkisinden bilgiyi verilen öneme, dürüstlükten ticari ahlaka kadar dünü başarılı kılan gerçek buydu. Hatta Demirkan Barlas, ‘onlar 50 kişiydiler ve bu ülkeye çok şey kattılar’ diyerek, İbrahim Bodur’u, Nejat Eczacıbaşı’nı, Asım Kocabıyık’ı ve nicelerini saydı.
Belki de son 30 yılda iktidarların bu ülkeye yarattığı en büyük problemin bu aşınan değerler olduğunu gösteriyordu. Yani değerler aşındıkça ucuzlaşan, firma sahiplerinin işadamı olamadığı bir manzara ortaya çıkıyordu. Bugün geldiğimiz noktada aşırı borçlanmadan üretimsiz yapıya kadar her şey ülke sathında yitirilen değerlerden kaynaklanıyordu.
Sorun buydu belki ama, 16D örneğinde Aykut Yıldırım’ın anlattıkları da, yine değerler üzerine kurulu bir yapıyla, bugünkü sorunların aşılabileceğinin habercisi gibiydi. Kabul ediyorum ki önümüzde çok büyük problemler, acil ihtiyaçlar var.
Fakat sorunun kendisinin de, çözümün de değerler başlığı altında görmek zorundayız. Bir babanın, babalığı sadece çocuğuna harçlık vermekten ibaret saydığı bu çarpık zihniyeti terk etmek durumundayız. Aksi takdirde hüsrana doğru koşuyoruz.
Her iki konuğumu da dinledikten sonra Cumhuriyet’in kuruluş yıllarındaki mucize üzerine düşünmeye başladım. Evet, doğru bir planlama, doğru modelleme, üretim kaynaklı bir ekonomi, eğitimin sanatın geliştiği bir fotoğraf ortaya çıkmıştı. Ama biraz kafa yorduğunuzda bu başarının da sırrının ortak değerler üzerine şekillendiği hemen anlamak mümkündü.
Her şeyin fiyatının arttığı ama değersizleştiği bu ülkenin kaderini değiştirmek istiyorsak, tekrar değerlerimize sarılmak durumundayız. Hem bize ait olanlara, hem de tüm dünyaca kabul edilen değerlere.
Çalmadan, çırpmadan, kurnazlık yapmadan, bilgiye ve mesleğe önem vererek yükselen bir değer olabiliriz. Tam tersini yaparak nasıl ucuzlaştığımızı görüyoruz. O zaman çözüm istiyorsak, önce değerlerimizi, toplum olmayı, birlikte kalkınmayı esas alan yaklaşımlara sarılmalı, siyasetin hayatımızdan çaldığı bu kavramlara sahip çıkmalıyız. Sonrası mı? Siz sağlamsanız, sorunlar çözülmek içindir.
Ne güzel özetlemiş aslında Ahmet Hamdi Tanpınar bu gerçeği: “Cahilsin, okur öğrenirsin. Gerisin, ilerlersin. Adam yok, yetiştirirsin. Paran yok, kazanırsın. Her şeyin bir çaresi vardır. Fakat insan bozuldu mu, bunun çaresi yoktur.”
ulusal.com.tr