Irak’ta askeri dengeyi değiştiren milis ağırlıklı Haşdi Şabi’ye yönelik suçlamalar giderek artıyor. Batı devletlerinin doğrudan hedefinde olan bu yapıya karşı Türkiye’de de ön yargılar var! Bu yapılanmanın daha çok İran’ın güdümünde olduğu söylentileri dillendiriliyor. Ancak kabul etmeliyiz ki Irak’ta işgal sürecini iki bölüme ayırırsak, “Haşdi Şabi öncesi ve sonrası olarak” isimlendirmek çok da yanlış olmaz!
SİLAH VE İŞGAL
Herhangi bir toprak parçasında bir işgal varsa, belirleyici olan silahtır. İşgal sonrası düzeni belirleyen en önemli vasıta da silahtır. Emperyalist merkezler bu konuları çok iyi bilirler. Bu nedenle Irak’ta güçlü bir ordu kurulmasını bilerek ve kasten engellediler. Irak ordusundan ziyade peşmergenin askeri yeteneğini artırmak istediler. Çünkü siyasi hedefleri, bağımsız bir Kürdistan’ın kurulması ve Irak’ın tercihen üçe bölünmesiydi.
Batı’nın büyük yaygara koparak kurduğu Irak ordusu, IŞİD karşısında savaşmadan dağıldı. IŞİD Bağdat kapılarına dayandı. Başbakan Nuri El Maliki istifa etmek zorunda kaldı. IŞİD tehdidi bahane edilerek Kürt bölgesi genişletildi. PKK, Irak’ta daha rahat hareket etme imkânına kavuştu. Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi (KIBY), coğrafi ve fiziki olarak Suriye’deki Cezire terör kantonu ile buluşturuldu.
GELİŞMELERİN TÜRKİYE’YE ETKİSİ
Zayıf Irak ordusu ve güçlendirilmiş peşmerge, hangi açıdan bakarsak bakalım Türkiye’nin siyasi hedeflerine büyük bir darbe vurdu. IŞİD, Türk Konsolosu’nu esir aldı. Türkmen şehri Telafer düştü. PKK, Sincar bölgesine yerleşti. Barzani, bağımsızlık ilan edebilecek kadar küstahlaştı. Emperyalist planlar tıkır tıkır işledi. Gelişmeler Türkiye’nin ve bölge ülkelerinin güvenliğine doğrudan tehdit oluşturmaya başladı.
İran bu kötü gidişi iyi okudu! Askeri teşkilatlanmasının doğasında zaten yurtdışı görevler için yetişmiş birlikler vardı. Irak ile eşgüdüm içinde, çoğunluğu Iraklılardan oluşan ve Irak’taki askeri dengeleri kökten değiştirecek güçlü bir milis gücü örgütledi. Haşdi Şabi ismi verilen bu yeni yapılanma, Irak Meclisi’nin kararıyla Irak’ın yasal savunma güçleri içine alındı.
İşte ne olduysa bundan sonra oldu. ABD’nin bütün planları bozuldu. Haşdi Şabi, Irak ordusu ile birlikte IŞİD’in denetim altına aldığı topraklara girdi. ABD, toprakların hukuki sahibi Irak’a rağmen bu bölgeleri istediği etnik, dini ve mezhepsel gruplara veremedi. Giderek harekât ve manevra kabiliyetini kaybetti. Üslendiği belirli bölgelerde sıkışıp kaldı. Barzani’nin bağımsızlık rüyasına Haşdi Şabi kesin olarak son verdi.
TÜRKİYE VE STRATEJİ
Bir askeri güç kimin ya da kimlerin siyasi hedefine hizmet ediyorsa, etiketi ne olursa olsun o ülke ya da ülkelere aittir. Bir an için düşünelim: “Haşdi Şabi olmasaydı, Türkiye Irak’ta ne gibi siyasi ve askeri sonuçlarla karşı karşıya kalırdı?” Kabul etmeliyiz ki Haşdi Şabi’nin askeri eylemleri Türkiye’nin siyasi hedeflerine de önemli katkı sağlamıştır. Bazı olumsuz gelişmeler söz konusu olabilir. Ama bunların hepsi taktik düzeydedir. Haşdi Şabi, stratejik düzeyde Türkiye’yi rahatlatmıştır.
Muktedir ve muharebe kabiliyeti yüksek bir Irak ordusu Türkiye’nin stratejik çıkarlarına hizmet eder. Kaldı ki Irak’taki sorunların Irak Hükümeti tarafından çözülmesi Türkiye’nin yükünü ve sorumluluklarını azaltır. Ayrıca unutmamalıyız ki Irak’ta ancak askeri güçle çözülebilecek, PKK’nın tasfiyesi, Kuzey Irak ile Suriye arasında terör koridorunun kapatılması gibi bazı sorunlar hâlâ karşımızda durmaktadır.
SONUÇ
Başta ABD olmak üzere kötü niyetli devletler tüm bu yalın gerçekleri bildikleri için Haşdi Şabi’yi hedef tahtasına oturtmuştur. Çünkü amaçları Irak’ı askeri olarak zayıflatarak denetim altında tutmaktır. Türkiye’nin bu hassas konuda strateji sanatının bir milim dışına bile sapma lüksü olamaz! Irak’ı askeri yönden zayıflatacak her girişim Türkiye’ye ağır bir fatura çıkarır. Türkiye, Irak’ın askeri yeteneklerini geliştirecek girişimlere her türlü desteği vermek zorundadır. Bugün için Irak’taki siyasi çıkarlarımızı savunmanın en ucuz yolu budur.
Amiral Soner Polat
ulusal.com.tr