TOKİ, 2016 – 2016 döneminde 500 bin konut yapacağını açıkladı. Hangi gezegende yaşıyorlar bilmiyorum ama birilerinin dünya ekonomisinin yeni bir faza girdiğini TOKİ’ye hatırlatması gerekiyor.
Çok ciddi bir atıl kapasite sorunu yaşanan, üretilenin çoğunun stok yapıldığı, bu nedenle ekstra maliyetlerin üstlenildiği, asgari ücrette bin 600 TL tartışmasıyla, yeni bir işsizlik tartışmasının başladığı, bankacılık sektörünün sorunlu kredilerinin arttığı bir ülkedeyiz.
Dünyada korumacılık rüzgârlarının estiği, daralmanın yaşandığı, ciddi oranda firma kapatmalarının önümüzdeki sürece damga vuracak bir yapıyı ortaya çıkarttığı, dolayısıyla işsizlik sorunun büyüyeceği bir süreçteyiz.
Finansın evine döndüğü, faizlerin göstermelik olarak düşürülse de kredilerin verilemediği, tasarruf açığı olan ülkemizde, Merkez Bankası’nın matbaayı çalıştırmaya niyetlenmesinin sadece birkaç aylık geçici sanal refah yaratacağı, ardından enflasyondan faize, dolardan iflaslara kadar birçok konunun sorun olarak önümüze geleceği bir dönemdeyiz.
Türkiye’nin yurtdışı pozisyon açığının 390 milyar dolara dayandığı, doların her geçen gün kırdığı rekorlarla 3,37 seviyesinin üzerinde seyredip, her artışında sermaye ve firma erittiği, ülkemizin turizmden ihracata en büyük müşterisi konumundaki Avrupa ile kavga ettiği, gelişen pazarların bugün başlansa 5 yıldan önce sonuç vermesinin zor olduğu bir ortamdayız.
Perşembe günü sanayicilerle bir aradaydım. Kendilerine asgari ücrette bin 600 TL’nin hükümet düzeyinde telaffuz edildiğini hatırlattım. Yorum şuydu: Birçok sanayici anahtarı bırakıp, gider. Diğer taraftan insanların bu parayla geçinemediği de ortada. Yani sorun büyüyor.
İnşaat sektöründe stoklar şişmiş, yapılan projelerin ‘satılıyor’ haberleri göstermelik olmaktan öteye gitmiyor; inşaat sektöründeki yurtdışı borçluluk oranı, ortalamada yüzde 30 iken yüzde 70’lerde geziyor ve TOKİ böyle bir ortamda hedef büyütmekten bahsediyor.
Bundan önceki yıllarda sadece rakamı tutturmak için rastgele, plansız bir biçimde her ile konut diken, sonra elinde kalanları ihaleyle satmaya çalışan kurum kendisine gelmeli. Çünkü ne ekonomik konjonktür, ne de finans ihtiyacımız, böyle bir çılgınlığı besleyecek düzeyde değil.
İkinci bir Emlak Bankası fiyaskosuna, bunun üzerinden oluşturulan banker krizi benzer bir yapılanmaya bu ülkenin tahammülü yok. Fakat bu açıklamanın bir anlamı var. Siyasetin seçim malzemesi olarak kullandığı bu alan yeni bir seçimin habercisi gibi…
Yine bu açıklama, bankacılık sektörünün üzerinde, gayrimenkulü kredilendirme baskısının artacağının sinyali gibi… Elbette kıt kaynaklar buraya aktarılınca da, reel sektöre yine tek kuruş kredi imkânının kalmayacağının itirafı gibi…
Yıllarca bu sistem üzerinden ekonomi yönetenler bilmeli ki, denizin suyu bitti ve artık iki gün sonra değerleri çakılacak binalar yapıp, toprağa milyar dolarlar gömme lüksümüz yok. Biri TOKİ’yi durdursun.
Çetin Ünsalan