Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın açıkladığı paketin tutar tarafı var mı, derseniz; hayır yok. Zaten kimsenin de tatmin olmadığını biliyoruz. Gerçekten çözüm ve dönüşüm anlamında yapılacaklar ‘cek – cak’tan öteye gitmiyor.
Fakat bir tarafta içi boş hayali söylemler dururken, öte tarafta kaynak yetersizliği ve sorunların büyümesinin, geri adım atılan noktalarda öne çıktığına şahit oluyoruz. Bu da nedense geniş kitlelerin haklarının gaspı olarak önümüze geliyor.
Bunlardan ikisi de kıdem tazminatı ve zorunlu bireysel emeklilik sistemi... Her ikisi de ciddi anlamda tartışılırken, ikisini birleştirdiğinizde, sorunu ortadan kaldırmıyorsunuz. Sadece tartışılacak daha büyük bir şey yaratıyorsunuz.
Kıdem tazminatının fona devredilmesine dair karşı çıkışlardaki en temel neden, hükümetlerin bu tip fonları kötü ve amacı dışında kullanması. Yasayla sınırları net çizilen deprem fonlarının, işsizlik fonlarının dahi istismar edilmiş olması kıdem konusundaki endişelerin temelini oluşturuyor.
Yani bugünkü durumda kamu hakem olabilse, belki de işveren de çalışan da meseleye karşı çıkmayacak. Ama herkes çok iyi biliyor ki, o para o kasaya girerse, tekrar çıkması zor. Nitekim 5 yıldan önce dokunamamak başta olmak üzere, emareler de bunu doğruluyor.
Diğer başlıksa ise, dünyanın en tartışmalı konularından biri olabilecek, özel sektöre ait bir ürünün, vatandaşa zorla satılması... Zorunlu BES’ten bahsediyorum. İnsana zorla tasarruf yaptırmayı amaçlayan bir sistem.
Tasarruf dediysem hemen kavramın arkasına sığınıp, farklı düşüncelere geçmeyin. Maaşınızdan geçinip geçinemediğinize bakılmaksızın kesiliyor. Bu durum nitekim sürenin kısıtlı olduğu ortamda hemen çıkışları da beraberinde getirdi. Buna önlem olarak da çıkışı neredeyse olanaksız hale getirecek metotlara gidildi.
Şimdi geldiğimiz noktada ise, her ikisi de tartışmalı olmasına rağmen, birleştirip, inşaat sektörünü fonlayacak yeni bir yöntem buluyorlar. Mesela kıdem ile ilgili tartışmaları hatırladığınızda ev almak şartıyla zamanından önce fondaki parayı kullanmaya izin veren yaklaşımları hatırlayın.
Ama Bakan Albayrak’ın deyimiyle, en önemlisi yeni açıklanan pakette, fonda biriken kaynakların reel sektöre destek olacağına dair madde. Bu iktidarın reel sektörden ne anladığını biliyoruz.
Salt inşaat sektöründen ibaret bir reel sektör anlayışı içerisinde, biriken bunca yapı stoku varken, anlaşılan o ki, bu parayı da kullanıp sıkışan müteahhitlerini, bundan dolayı sarsılan bankaları ve tıkanan kendi algıladıklarını iç piyasayı kurtarmanın derdine düştüler.
Peki tüm bunlar ne zaman açıklanıyor? IMF – Dünya Bankası toplantılarının hemen öncesinde... Gerçekten de tesadüf olduğunu sanmak güç. Çünkü çok IMF kokan hareketler bunlar.
Çetin Ünsalan