Sadece Türkiye değil bütün dünya bir gerçeği çok iyi öğrendi. Siyasi İslam her ülkede iflas etmiştir. Bu kesim değil bir ülke, küçük bir işletmeyi bile yönetecek birikimden yoksundur. Iktidara ancak iki koltuk değneği ile tutunabilir. Birinci koltuk değneğini emperyalizm, ikincisini ise ülke içindeki oligarşi uzatır. Karşılığında, emperyalizme ülkenin ulusal çıkarları, oligarşiye ise vatanın ekonomik kaynakları peşkeş çekilir. Bunun sonucunda hem vatan hem de millet kaybeder. Siyasi İslam'a destek veren yoksul halk kitlelerinin satın alma gücünü yıllara sari olarak incelediğinizde, bu kitlelerin giderek daha da fakirleştiğini net olarak görürsünüz. Vatan ise bölünmeye kadar varan onlarca tehdit ile karşı karşıya kalır.
Öyle bir noktaya gelinir ki siyasi İslam'a koltuk değneği uzatan çevreler bile ürkmeye başlarlar. Çünkü sömürü için uygun ve uysal bir varlık gerekir. Bu varlığın bütün dengeleri alt üst edilmişse, çözülme başlamıştır. Tıpkı kimyada olduğu gibi, kararsız bir yapı arz eden sosyal bir varlık, fitili çekilmiş el bombasına benzer. Nerede, ne zaman ve kime patlayacağız belli olmaz! Ayrıca çöken ekonomik alt yapı sömürü olanaklarını ortadan kaldırdığı gibi, borçların tahsilinde sorunlar çıkarır. Tüm dünyada siyasi İslamcılar, ülkelerinin ve yurttaşlarının felaketi üzerinden kendilerine gelecek inşa ettiler. Ama artık deniz bitti. Onları iktidara taşıyan ve koltuk değneği ile orada tutan güçler, bu yükü kaldıramayacaklarını anladılar.
Emperyalizmin en büyük yeteneklerinden birisi de seçenek yaratabilmesidir; bütün yumurtaları aynı sepete koymaz! Ülkemizde de muhalefeti yeniden yapılandırmış, uysallaştırmış ve kendi tekerine çomak sokmayacak bir iktidar seçeneği olarak sahaya sürmüştür. Ancak bu muhalefet o kadar çapsız ve beceriksiz çıkmıştır ki kimyadaki gibi katalizöre (hızlandırıcı) ihtiyaç doğmuştur. Hizmet hareketi 17/25 Aralık soruşturmalarında olduğu gibi, katalizör olarak devreye sokulmuş, ancak istenilen sonuç alınamamıştır. Hükümet, dört bakanını istifa ettirecek şekilde şiddetle sarsılmış, ancak düşürülememiştir. İki muhalefet partisinin de Hizmet hareketi ile olan gönül ilişkileri kamuoyunda şaşkınlıkla karşılanmaktadır. Oysa bunda şaşılacak bir şey yoktur. Hepsini paralel rotaya sokan ve hizaya getiren emperyalizmdir.
Ortaya çıkan ve ülkemiz için çok büyük bir üzüntü kaynağı olan sonuç şudur: "TBMM'de temsil edilen partilerin tamamı ya doğrudan ya da dolaylı olarak Batı'nın denetimi altındadır. Bu nedenle, Batı'nın talebi dışında politika izleme şansları yoktur. Halbuki küresel düzeydeki ekonomik sorunlar nedeniyle Batı giderek tıkanma noktasına gelmektedir. Ayrıca, ülkemizdeki devasa sorunlar, ancak milli politikalar izlenerek çözülebilir. Bu ise yepyeni, ezber bozan ve gücünü halktan alan bir partinin öncülüğünde gerçekleştirilebilir.
İşte bu olağanüstü zorlu koşullar altında ortaya çıkan Vatan Partisi, gönüllü olarak ateşten gömleği giymek istiyor. Mevcut bütün partilerden farklı, çünkü çürümüş sisteme cepheden meydan okuyor. Bu yönüyle Meclis içi ve Meclis dışında Türkiye'deki tek parti! Bu nedenle rakibi sadece iktidar partisi değil! Muhalefet partileri ve bu bozuk düzenden beslenen başta oligarşi olmak üzere tüm çıkar çevreleri karşısına dikilecek! Emperyalizm, Vatan'ı tökezletmek için şeytanın aklına gelmeyecek senaryoları art arda sahneleyecek! Hatta Cumhuriyetçi görünümündeki kesim bile ince ince bindirmeler yapacak...
Vatan, sağına soluna bakmadan, kalpleri bu vatan için çarpan herkesi Vatan Cephesinde buluşturmak istiyor. Dünyaya ve çevre ülkelere Türkiye'den bakıyor. Türkiye'yi 1950'li yıllardan itibaren ilk kez yeniden Türkiye'den yönetmek için ayağa kalkıyor. Yıllardır kullandığımız miyop gözlüğünü fırlatıp atarak, yerine ulusal gözlük takıyor. Ulusal sorunlarımızı ve çözüm yollarını biliyor. Muhtaç olduğu şeyi Waşhington'da, Brüksel'de değil, Türk'ün asil kanında arıyor. Bereketin yolunun borsalardan değil, tarla ve fabrikalardan geçtiğini görüyor. Üretim gücümüzün önüne konulan mayınları tek tek temizlemek istiyor.
Vatan bir menfaat örgütlenmesi değil, fedakarlar buluşmasıdır. Vatan'da almak yoktur. Burada ölesiye mücadele edilir ve liyakat esasına göre hizmet dağıtılır. Yegane kazanç, vatanın gözyaşları dinerken ve insanlarımız mutluluk içinde gülümserken, hissedilen sevinç ve kıvanç duygularıdır.
Vatan şu anda bile ülkemizi savunan en büyük kaledir. Vatana yönelen her gerçek tehlike, risk ya da tehdit önce bu kalenin yamaçlarında karşılanmakta, sonra kalenin burçlarında püskürtülmektedir. Hangi siyasi partinin ulusal bir konuda kükrediğini gördünüz? "Kıbrıs, Ege" diyen bir parti hatırlıyor musunuz? Hem uluslararası ortam hem de ulusal koşullar düzen partilerinin yaşam alanlarını sınırlamaktadır. Olası bir ekonomik kriz bu partileri ya siyaset sahnesinden silip atacak ya da marjinal bir çizgiye getirecektir. Vatan, günümüzün partisidir ama daha çok geleceğin partisidir. Vatan hızla yükselecek ve çığ gibi büyüyecektir.
Vatan, aynı zamanda öngörülemeyen bir krizde ülkemizi savunacak en dinamik ve en etkili örgütlenmedir. Vatan, bu toprakların ortak aklıdır; geçmişten gelip geleceğe uzanan milli hasletlerimizin odak noktasıdır.
Vatan'ı savunmak, vatanı savunmaktır!
Amiral Soner Polat
ulusalkanal.com.tr