Türk reel sektörünün fotoğrafını çekebilmek adına son derece faydalı bir çalışma yapıldı. Çalışmayı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı gerçekleştirdi.
Çalışmak çok güzel ama ortaya çıkan sonucun böyle olduğunu söyleyemeyeceğim. Çünkü Türkiye’nin en hızlı büyüyen ilk 100 şirketinin tespit edildiği bu araştırmanın neticesinde ‘herkes gider Mersin’e biz gideriz tersine’ durumu ortaya çıktı.
Öncelikle şunu söylemem gerekir ki bu şirketler çok kıymetli. Zira gerek kazanç gerekse de büyüme noktasında Türkiye ekonomisinin çok üzerinde sonuçlar elde ettikleri görülüyor. Bakan Pekcan’ın da katıldığı bir toplantıda bunun hakkı verildi.
Fakat ben Bakan’ın yerinde olsam, bu toplantıdan çıkıp evime gittiğimde, şapkamı önüme koyar; uzun uzun düşünürdüm. Bir başarı elde edilmesi ve ayakları yere basan şirketlerimizin olması güzel. Bu şirketler açısından da alkışlanacak bir tablo.
Peki siz bir Bakan iseniz bununla yetinebilir misiniz? Dünyada ilk 10 şirket sıralamasına baktığınızda teknoloji şirketleri öne çıkıyor. Yani dünya ekonomisinde başka bir faza giriliyor. Ağır sanayi şirketleri bile geriye düşerken, başka bir tartışmanın ortasında kalınıyor.
Bizde ilk 100 şirketin ağırlığı ne? Toptan ticaret... Yani üretim ekonominin ağırlığını oluşturmuyor. Buna da tamam. Peki bu toptan ticaret şirketleri elektronik ticaret pazarının neresinde? Yoklar...
Gelelim fiziki ticarete... Bu şirketler AB, ABD gibi yüksek katma değerli pazarların büyük alıcısı, yani toptancısı konumundalar mı? Mesela gıda sektöründe Yunan vatandaşlarının musluğun başını tuttuğunu görürsünüz. Yoklar... Yani büyüyorlar, ama yine pazarı domine edecek bir yapıya sahip değiller.
Dönelim işin üretim boyutuna...En çok büyüyen şirket yem konusunda faaliyet gösteriyor. Türkiye’de tarım sektörü unutulmuş ve ithalata bağımlı hale getirilmişken, üzerinde düşünmemiz gerekmez mi?
İkinci sırada proje yönetimi şirketi var. O zaman Türkiye neden projelerle dolu bir öykünün baş kahramanı değil. Üçüncü sırada ise yenilenebilir enerji alanında bir şirketin en hızlı büyüyen 100 şirketin başındakilerden biri olduğuna şahit oluyoruz. O zaman niye bu alana yatırım yapmak yerine, nükleer tartışması yapıyoruz?
Hakkını yemeyelim yazılım ve mühendislik şirketleri de alt sıralardaki yerlerini almışlar. Peki Türkiye’nin ekonomik anlamda buna yönelik bir projeksiyonu var mı?
Laftan başka ortada bir şey olmamalı ki, 91 bin mühendisin işsiz kaldığı ülkede, 24 bini yurtdışına gitmek için başvuru yapmış. Yazılım şirketleri de umudunu yitirip, yurtdışında yerleşmeye çalışır hale gelmiş.
Dediğim gibi bu şirketlerin tamamını ve bu araştırmayı yapan kurumları kutluyorum. Ama Bakan bunu bir övünç meselesi yapıp, eve gittiğinde uzun uzun düşünmediyse, hiçbir işe yaramaz diyorum. Çünkü araştırma gösteriyor ki, Türkiye ters yolda hız yapıyor. O da motorunun gücünün yettiği kadar.
[email protected]