Monolog diyarı Türkiye’de, ülkenin belki de en kritik konusu Edirne’de tartışıldı. 2017 yılına girerken ekonomiye bakış… Herkesin üç maymunu oynadığı bir süreçte Edirne Genç İşadamları Derneği’nin yaptığı bu organizasyon, sadece konuşulanlarla değil, zamanlaması ve cesaretiyle de kayda değerdi.
EGİAD Başkanı Hakan İnci, paneller serisi başlattıklarını ve her partiyle, farklı bakış açılarıyla bu konunun tartışılmaya devam edeceğini, zira ülkenin gerçek ve can yakan gündeminin ekonomi olduğunu söyledi.
Panelin konuşmacıları CHP Genel Başkan Yardımcısı Çetin Osman Budak ve CHP Tekirdağ Milletvekili Faik Öztrak’tı. Biri reel sektör, diğeri Maliye kökenli iki farklı ismin bakış açılarıyla, resmi rakamlarla, dünyadaki gelişmelerle ve güncel meselelerle ilginç bir oturum oldu.
Konuşmacıların söylemlerinden notlara geçmeden önce, farklı sektörlerden temsilcilerin katıldığı dinleyicilerden gelen uyarılara bakmak gerekir. Bilhassa tarım sektöründeki açmazlar, turizme yönelik beklentiler sıkıntıların sinyal vermenin ötesine geçtiğini gösteriyordu.
Ayrıca tek bir kişinin Edirne’deki tarım arazilerinden 250 bin dönümü topluyor olması da önemli bir yakınma konusuydu. Bu haliyle rahatlıkla önümüzdeki süreçte bir tekel riski ortada duruyor. Milletvekilleri konuyu araştıracaklarını söylediler. Bakalım ne çıkacak?
Panelistlerin sunumlarına gelirsek; ortadaki tablo hiç de hoş değil. Kişisel fikirlerin ötesinde resmi rakamlarla ortaya konulan tezlerde yaşananlar da yaşanacaklar da tüm çıplaklığıyla görülüyor. Not defterime düşen çok sayıda başlık var. Ama dikkat çekici olanların üzerinde durmak gerekirse, en çarpıcı iki başlık şöyleydi:
Çetin Osman Budak, Türkiye’nin 2023 hedeflerine ilişkin durum tespitini paylaşırken manşeti attı: ‘Rakiplerimiz sabit kalırsa ve biz geri kalan yıllarda yüzde 18 büyürsek hedeflere ulaşmak mümkün.’ Elbette bunun imkânsızın başka bir tercümesi olduğunu anlamak için ekonomist olmak gerekmiyor.
Ortaya çıkan şartlar, açmazlarımız ve dünya ekonomisinin durumunu göz önüne aldığınızda, OECD verilerine göre ilk 10 ekonominin içine girmek teorik olarak dahi mümkün değil. Budak, aksine gidişatın yakın bir süreçte bizi ilk 20 ekonominin de dışına iteceğini gösterdiğine dikkat çekti.
Dünyanın dördüncü sanayi devrimini tartıştığı bir süreçte, önce eğitimi tartışmamız gereğine dikkat çeken Budak, nitelikli beşeri sermayenin kaçtığını belirtti. Türkiye’de 100 çocuktan 36’sının yatağa aç girdiğinin resmi rakamlarla sabit olduğunu ifade ederken orta gelir değil, vasatlık tuzağı ile karşı karşıya olduğumuzu vurguladı.
Ortaya konulan hedeflerinin tamamının orta ve uzun vadeye yönelik nitelik taşıdığını söyleyen Çetin Osman Budak, bu kadar büyük sorunlar varken rejim tartışmasının anlamsız olduğunu ifade etti ve ekonomiyle ilgili yapılacak ilk işin demokrasiye dönüş olduğunu, aksi takdirde hiçbir projenin hayat bulmayacağını söyledi.
Tekirdağ Milletvekili Faik Öztrak ise dünya ve Türkiye değerlendirmesini yapıp, riskleri ortaya koyduktan sonra cari açık ile ilgili bir klişeyi alt üst etti: ‘Cari açıkla ilgili her ortamda Türkiye’nin yüzde 74’lük enerji alımı üzerinde duruluyor. Güney Kore’nin ithalatındaki enerji payı yüzde 82. Ama 2015 sonu itibariyle verdiği cari fazla yüzde 6. Demek ki bizde başka türlü bir sıkıntı var.’
211 milyar dolarlık reel sektör borcuna ve yetişkin fertlerin 2002’deki 470 dolarlık borcunun 2016’da 6 bin 80 dolara çıkmış olmasına dikkat çeken Öztrak, dokuz yılda dokuz seçim geçiren Türkiye’nin şimdi referandumdan bahsettiğini söyleyip ‘Bunu hiçbir ekonomi kaldıramaz’ dedi.
Döviz kurunun borçluluk nedeniyle faizden daha önemli bir hal aldığını vurgulayan Öztrak 35 milyar dolarlık net rezervle Türkiye’nin iki aylık ithalatını bile karşılayamayacak noktada olduğunu hatırlattı. Döviz kurundaki her bir kuruşluk farkın, reel sektöre 2,1 milyar dolar ek maliyet çıkardığına dikkat çeken Faik Öztrak, verimsiz bir görüntü veren ülkemizin bu haliyle enflasyonu da düşüremeyeceğini vurguladı.
Elbette konuşmalarda benim de zaman zaman burada hatırlattığım riskler ve tespitler vardı. Ama Öztrak’ın şu çağrısı da bence toplantının ikinci manşetiydi:
“Türkiye yönetilemiyor. Bakanlar ve eylemleri tutarsız. Döviz çağrısı, döviz gelmeyeceğinin ve yönetilemediğimizin en açık itirafıdır. TL’yi özendirmekten bahsediliyor. Oysa soru şu: Vatandaş neden TL’den kaçıyor? Çünkü TL’yi yönetene güvenmiyor. Merkez Bankası’nın bağımsız hareket etmediği izlenimini verdiğiniz anda dövizi tutamazsınız. En somut önerim şu: Yönetemiyorsunuz; gelin bu darboğazdan çıkmak için birlikte çalışalım.”
Aslında toplantıda ekonomiyle ilgili kaçınılmaz başlıklar olan, küresel risklerden hukuk eksikliğine, başkanlık söylemlerinden OHAL’e kadar bir dizi konu da ele alındı. Ama dedim ya toplantının iki manşeti vardı:
Budak’ın geri kalan yıllarda, her sene yüzde 18 büyümüyorsak, hedeflerin gerçekleşmesinin olanaksız olduğu tespiti ve Öztrak’ın ‘birlikte çalışalım’ çağrısı. Bu çağrı karşılık bulur mu; şüpheliyim. Kabinede bakanlar bile arasında anlaşamazken, ekonomide mutabakat ekibi, bu yapı için çok lüks ama bir o kadar da kaçınılmaz. Düşünün derim; zira işler iyice sarpa sarıyor.
Çetin Ünsalan