Türkiye’de Merkez Bankası Başkanı meselesi tam bir yılan hikayesine döndü. Rasyonel olmayan bir zorlamayla düşük faiz talebinin bizi getirdiği yüksek maliyetli ortamın içinde yaşıyoruz.
O kadar ki 20 ayda dört Başkan değiştirip, beşincisini de tartışmalı hale getirdik. Daha da ilginç olan ise, her birinin yaptığı işler birbirinden farklıyken, tamamının görevden alınması da akılları karıştırdı.
Biri söz dinlemiyor, sonraki yeterince başarılı olamadığı için, diğeri faizleri çok düşürdü doları patlattı, son görevden alınan da faizleri yükseltti diye gönderildi. Şimdiki Merkez Bankası Başkanı ise ısrarlara dayanamayarak, ekonomik temelleri zorlayarak ve zorlama gerekçeler yaratarak faizleri düşürüp, doları ve maliyetleri patlattığı için tartışılıyor.
Ama günün sonunda gerçekçi bir gerekçesi olmasa da yüzde 3 ya da 300 baz puan faiz düşüren bir Merkez Bankası Başkanı söz konusu. Şimdi tüm bu tartışmaların gölgesinde, dünya yükselen enflasyonları, azaltılacak varlık alımlarını ve yükseltilecek faizleri konuşurken ilginç bir şey oldu.
Berat Albayrak’ın başarısız ekonomi politikalarının sonucu ülke ekonomisini getirdiği yere müdahale etmesi için göreve atanan, 128 milyar dolar meselesini sorgulayan, faizleri yükseltince de görevinden alınan Naci Ağbal, ekonominin patron koltuğuna doğru yanaştırıldı.
Kendi yaptığı açıklamadan anlıyoruz ki Hazine ve Maliye Bakanlığı Bakanlık Müşaviri oldu. Yani Merkez Bankası Başkanlığı’ndan alınmasına karşılık, ekonominin dümenindeki noktanın danışacağı, politikalara etki edebilen insan olarak atandı.
Çok garip değil mi? Yaptığı uygulamaları hatalı bulup, nezaketsizce görevden aldığınız bir ismi, onun da entegre çalışması gereken, ama ekonomi yönetiminde yetki / sorumluluk ve seçilmişlik ilişkisi içinde daha üst kademesi olan Bakan’a müşavir olarak atıyorsunuz?
İşin ilginç yanını bir kenara koyarsak ve meseleyi ekonomi üzerinden okursak bu ne anlama geliyor? Elbette işin iç yüzünü bilmek mümkün değil. Ama görünen resmi yorumlarsak, yeniden faiz artışı noktasına döndüğümüzü tahmin edebiliriz.
Çünkü zaten dünyadaki ekonomik göstergeler faiz düşüşüne çok izin vermiyor. Saçma bir gerekçeyle düşürülen faiz nedeniyle de zamlardan dolar kuruna kadar her türlü sorun arka arkaya dizildi.
Ağırlaşarak ortaya çıkan maliyet, faiz arttırma konusunda ekonomi yönetimini köşeye sıkıştırıyor. Zaten bu işin en başında düşürdüklerinin en az 3 katı faiz arttırmak zorunda kalacaklarını belirtmiştim.
Şimdi Ağbal’ın bu göreve gelmesi tekrar faiz yükseltileceği anlamı taşıyorsa, yüksek kur, yüksek faiz, yüksek enflasyon demektir. Filmin buraya geleceği zaten ilk hamlede belliydi. Ama niye Ağbal? Mevcut Bakan ve Merkez Bankası Başkanı’na ne olacak?