Politika ve strateji sanatının ilk ustalığı öncelik belirlemektir. Tehdit için de bu kural geçerlidir. Acil ve öncelikli tehdidi göremeyenler ayaklar altında ezilir. Televizyonlarda sık sık duyuyoruz. Ballandıra ballandıra, kasıla kasıla anlatıyorlar: “Efendim, Türkiye vizyonu geniş bir ülkedir. Biz NATO ile, AB ile, ABD ile, Rusya ile, Çin ile, İslam dünyası ile, bütün dünya ile açılımlar yapıyoruz. Türkiye’yi kimse bir bölgeye hapsedemez. Biz bir dünya ülkesiyiz!” Bu yorumda hiçbir hikmet, en küçük bir zekâ kırıntısı bile yoktur. Hiçbir eğitim almayan sıradan bir kişi de kolaylıkla böyle bir yorum yapabilir. Burada maharet, öncelikler vererek bütün bunları sıralamaktır.
SURİYE’DE ÖNCELİK
Suriye için strateji kurarken de bir öncelik belirlenmeliydi. Uzun yıllardır devam eden, emperyalist boyutu da olan Türkiye’ye yönelik PKK tehdidi dikkate alındığında, ülkemiz için öncelik, sınırlarımıza yapıştırılan terör devletinin, her hal ve şartta dağıtılması olmalıydı. Suriye’nin toprak bütünlüğünün sağlanması da hem aynı amaca dolaylı olarak hizmet ediyor hem de ülkemiz için çeşitli kapıları kendiliğinden açıyordu. Her ne kadar kâğıt üzerindeki tehdit PKK gözükse bile, asıl tehlike ABD, İsrail ve onların peşine takılan diğer emperyalist ülkelerden kaynaklanıyordu. Strateji sanatı böyle bir güce karşı bir ittifak sistemi kurulmasını öngörüyor.
Eğer Suriye Devlet Başkanı Beşar Esat’ın devrilmesi öncelikli hedef olarak belirlendiyse, bu yolun sonu çıkmaz sokaktır. Çünkü böyle bir durumda, kaçınılmaz olarak bir terör devletini size hediye edecek olan ABD, İsrail ve müttefikleri ile buluşmak zorunda kalırsınız. “Ben dünya ülkesiyim, öncelik falan tanımam, terör devletini de, Esat’ı da yok ederim!” derseniz, pinpon topu gibi masanın bir o yanına bir diğer yanına savrulursunuz! Strateji olmadığı için Membiç’te ABD, Rusya ve bütün devlet ve devlet dışı aktörler karşımıza çıktı. Ders alınmadığı için İdlib’te de sıkışıp kaldık! İnce bir kıvraklıkla halledeceğimiz sorunu büyük bir mesele haline getirdik!
MİLLİ ORDU
Türkiye’nin denetiminde, İdlib’te “Ceyş El Vatani (Milli Ordu)” adlı ordunun kurulduğunu hayretle okudum. Bu konuda yazdığım makalenin daha mürekkebi kurumadan İdlib’in güneyinde iki milli ordu birbirine silah çekti. Bütün nehirlerin denize akması gibi bu gelişme son kerte doğaldı. Bunda şaşılacak hiçbir şey yok! Şaşıranlara şaşmak gerekiyor! Suriye milli ordusu İdlib’in güneyinde 60 yerleşim merkezini ele geçirdi. Kritik önemdeki Ebu El Duhur havaalanına 3 km. yaklaştı. Ceyş El Vatani kuzeye çekildi. Şimdi Rusya ve İran’dan, “Suriye ordusunu durdurmasını” talep ediyoruz. Rusya ise, “İdlib güneyinden kalkan dronların iki askeri üssünü hedef aldığını ve tedbir alınmazsa ciddi bir zayiat ile karşı karşıya kalacağını” ileri sürüyor.
Stratejideki esneklik prensibi devreye sokulsaydı, önce saldırıya uğradığını ileri süren Rusya ile özel ve gizli görüşmeler yapılırdı. Bütün dünya ayağa kaldırılmazdı! Çünkü basında yer alan haberlere göre, daha önce bu tür bir saldırıda Rusya 7 uçağını kaybetmişti. Eğer İdlib’te ABD’nin açık ya da örtülü şekilde desteklediği ılımlı (!) muhalif gruplar varsa ve bunlar Rusya’yı hedef alan dron uçuruyorsa, bu konular somut verilerle masaya yatırılırdı. Astana ve Soçi ortaklığı güven esasına dayandırılmış olurdu. Eğer gerçekten Rusya’yı hedef alan bir sorun sahası varsa İdlib planı üç ülke ile birlikte sessizce revize edilirdi! Bu kadar mesafe kat edilmişken, önemli başarılar kazanılmışken, büyük bedellerle yürütülen bir süreç riske edilmezdi.
DERS ALINMAZSA,
Ne yazık ki sistemdeki strateji eksikliği Türk devletinin devasa gücünü sınırlıyor. Kolaylıkla çözülebilecek sorunlar için büyük bedeller ödeniyor. Koca bir devlet strateji ustaları arıyor. Kazanma şansı olmayan ya da büyük kayıplarla elde edilebilecek hedefler Türkiye’nin önünü tıkıyor. Hâlâ ders alınmazsa, terör kantonlarında ABD ve müttefikleri, Fırat Kalkanı bölgesinde Rusya ve müttefikleri ile baş başa kalırız. Öncelikleri belirleyecek kararları alma cesaretini gösteremeyenlerin başarı şansı yoktur!
Amiral Soner Polat
ulusal.com.tr