2014 yılının sonuna ‘muhatap’ tartışması damgasını vurdu. Aslında yaşananlar bir anlamda, TÜSİAD’ın 22 Ocak’taki Genel Kurulu öncesinde neden koltuğa başkan bulunamadığının ve Dinçer’in de neden görevi bırakacağının tercümesiydi.
TÜSİAD Başkanı bir soru üzerine, Cumhurbaşkanı’nın devletin başı olduğunu ve muhataplarının da esasen Başbakan, yani yürütme olduğu söyledi. Burada rencide edici hiçbir şey yok. Ama devleti kendinden ibaret zanneden Sayın Erdoğan, alınganlık gösterdi.
Hemen arkasından ‘madem muhatap değiliz, biz de organizasyonlarına gitmeyiz’ dedi. Buraya kadar da çok büyük bir problem yok. İki taraf da görüşlerini ortaya koydu. Cumhurbaşkanı alınganlığını belirtti, TÜSİAD ise Başkanı aracılığıyla, güçler ayrılığına dikkat çekti.
Elbette bu tartışmanın 19 Ocak’taki tartışmalı Bakanlar Kurulu’nun öncesine gelmesi de manidâr… Çünkü yürütme ile Cumhurbaşkanlığı arasında çıkan çatlağın boyut almış haliydi. İş dünyasının ilk 500 listesindeki patronu, icra makamı olduğu için yürütmenin esas olduğuna vurgu yapıyordu.
Fakat güçler ayrılığının rafa kalkmış ülkemde, tek bir adam tarafından yönetilme düşüncesinin ihtirasına kapılanlar olayın boyutunu büyüttü. Zira bakış açısı ‘bitaraf olan bertaraf olur’ düşüncesindeki Sayın Erdoğan’ın gerçek yaklaşımı, ‘benden taraf olmayan bertaraf’ olurdu.
Yılın başlangıcına ise iktidarın konuya taraf olması damgasını vurdu. Önce Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş sahneye çıktı. Dedi ki: “TÜSİAD Cumhurbaşkanı’nı tanımıyorsa, Cumhurbaşkanı da TÜSİAD’ı tanımaz.” Oysa açıklamada böyle bir şey yoktu.
Ama dünün muhalifi, bugünün müstakbel Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş anlaşılmaz bir şekilde topa girdi. Oysa konunun görünürde kendileri ile hiçbir ilgisi yoktu.
Ardından koltuktaki hakimiyeti tartışmalı olduğundan, bir türlü rüştünü ispat edemeyen Başbakan Davutoğlu bombayı patlattı. Bu açıklama, TÜSİAD’ın yeni (!) Türkiye’yi anlamakta zorluk çektiği anlamına geliyormuş.
Bitmedi; ‘Gezi sendromu’ tekrar hortladı ve ilgisiz yerlere atıfta bulunarak kendisinin de TÜSİAD Genel Kurulu’na gitmekten vazgeçtiği açıklatıverdi. İşte bu da resmen bir Başbakan’ın bittiği andı.
Hakkında 23 Nisan’da koltuğa oturan çocuk mizahıyla espriler bile üretilen, ama açıktan herkesin performansını merak ettiği Davutoğlu bu saatten sonra ‘yürütme’nin başı olmadığını itiraf etmiştir. Artık ne yaptığı açıklamalarda, ne de gittiği törenlerde kimse ne dediğine bakmayacak.
Temsil ettiği makamın tüzel kişiliğini, ilgisi olmayan bir konuda, partizanca davranarak topa sokan Davutoğlu’nun şu saat itibariyle hem Başbakanlık ağırlığı, hem de siyasi hayatı noktalanmıştır. Kendisi için acı ama, gerçek. Davutoğlu eleştirileri haklı çıkarmıştır.