Kıbrıs’ta kaçak güreş olmaz!

Soner Polat Yazar ulusalkanaliletisim@gmail.com

Siyasette hiçbir şey tesadüf değildir. Tesadüf gibi görünenler, önceden yapılan kurgunun başarılı şekilde hayata geçirilmesinden ibarettir. Bu nedenle Kıbrıs’a her zamankinden daha dikkatli bakmalıyız. Birleşmiş Milletler (BM) aniden Kıbrıs Özel Temsilciği için Amerikalı bir bayan diplomat görevlendiriyor. Aynı dönemde Mustafa Akıncı, en kabul edilmeyecek belge referans alınarak müzakerelerin yeniden başlaması için girişimde bulunuyor. Bu sinsi atağını KKTC’nin bütün Anayasal kurumlarından gizliyor... Birdenbire Yunanistan’a ulaşan Doğu Akdeniz Doğal Gaz Boru Hattı’nın krokileri gazete sayfalarını süslüyor. Burada da Türkiye ve KKTC’nin hükümranlık hakları ayaklar altına alınarak çiğneniyor. Doğru soru şudur: “Akıncı, garantörlük ve askerlerin adadan çekilmesi konularını kapsadığından ülkemizi de yakından ilgilendiren bu konuda Türkiye’den onay almış mıdır?” Bu sorunun cevabı, Kıbrıs’ın geleceği için hayati önem taşımaktadır.

İSVİÇRE’DE NE OLDU?

Akıncı’nın atağından sonra Türk Dışişleri Bakanlığı bir bildiri yayımladı. Ancak bu bildiride genel ve muğlak ifadeler kullanıldı. Akıncı’nın Türkiye’nin onayını alıp almadığı konusu ortada bırakıldı. Dışişleri Bakanı Mevlut Çavuşoğlu, şimdiye dek izlenen süreçlerde Akıncı ile birlikte hareket ettiği izlenimi yarattı. İsviçre müzakereleri Türkiye açısından hiç de iç açıcı sonuçlar doğurmadı. Toprak tavizi içeren harita BM ve Avrupa Birliği (AB)’nin kasasına konuldu; garantörlük sulandırıldı; asker indirimi ciddi ciddi görüşüldü. Yunan-Rum basınından sızan bilgiler, büyük bir felaketten kurtulduğumuzu gösteriyor... Birçok kişi ve kesim Tanrı’nın Türk dostu olduğunu düşünmeye başladı.

YERLİ VE MİLLİ OLANLAR NİÇİN SESSİZ?

Yerlilik ve millilik konusunda her Allah’ın günü kıyamet koparanlar Akıncı’nın bu sinsi girişiminden sonra derin bir sessizliğe büründü. Konu Hükümet Sözcüsü’nün gündemine girmedi. Fasulyenin faydaları konusunda bile yorumlar yapan Saray danışmanları ve sözcüleri sırra kadem bastı. AKP kadroları da Akıncı konusunda hiçbir beyanda bulunmadı. Bu durum ise Akıncı’nın ülkemizi ters köşeye düşüren atağı sonrasındaki kuşkuları artırıyor... Önümüzde bir büyük seçim varken, Kıbrıs gibi önemli bir milli meselede takınılan bu tavır, bu atalet, bu kayıtsızlık fırtına öncesindeki sessizliği çağrıştırıyor.

Bu durumda iki ihtimal akla geliyor. Birincisi, Akıncı’nın Türkiye’nin bilgisi ve onayı ile böyle bir girişimi başlatmış olduğudur. Bu ihtimal son kerte üzücü, düşündürücü ve vahimdir. Çünkü yaptıklarını Türk milletine anlatamayan ve Akıncı adlı şahsın arkasına saklananlar ülkenin hiçbir sorununu çözemez. Suriye dâhil her yerde süratle mevzi kaybeder... İkinci ihtimal ise Akıncı’nın, Türkiye’yi takmadan böyle bir girişimi başlatmış olmasıdır. Bu durum belki de birinci ihtimalden daha da vahimdir. Çünkü böyle bir ihtimal, Türkiye’yi devre dışı bırakacak uluslararası tertiplerin kurulduğunun bir emaresidir. Bu durum ise sessizliğin ötesinde Türkiye’nin çok daha ciddi tedbirleri hayata geçirmesini zorunlu kılar!

KIBRIS’I BİLMEYENİN SİYASETTE NE İŞİ VAR?

Önümüzde Cumhurbaşkanı ve milletvekili seçimleri var! Türkiye seçim sath-ı mailine girdi. İşte size yerlilik ve millilik için test niteliğindeki bir konu: Kıbrıs! Cumhurbaşkanı adayları, Siyasi Partiler, milletvekilleri ve bu dönemde siyasete soyunacak olanlar bu konuda sessiz kalamaz! Böylesine hayati bir konuda söyleyecek sözü olmayanlar niçin siyasete soyunuyor? Kıbrıs’ın Türkiye için önemini kavrayamayanlar, bakkal dükkânı bile işletemez! Bu konuda Türk milleti adaylardan soyut ve muğlak açıklamalar değil, net ve açık bir duruş bekliyor. Çünkü Kıbrıs’tan dışlanan Türkiye anavatanda da tutunamaz!

Yazımızı şu soruları tekrarlayarak bitirelim: “Akıncı son girişimi öncesinde Türkiye’yi bilgilendirip onay aldı mı?” “Eğer almadıysa, bu adamı nasıl durdurmayı planlıyorsunuz?”

Amiral Soner Polat

ulusal.com.tr

Tüm yazılarını göster