Büyük soygunun ya da bilinen adıyla 2008 krizinin hemen öncesinde bir başarı hikâyesi olarak anlatılıyordu Yunanistan’ın durumu… Hizmet sektörüyle geldiği nokta, halkının refah içinde yaşayan fotoğrafı ve her seferinde önümüze ısıtılıp konulan ‘Avrupa Birliği’ne aynı anda girseydik biz de bu durumdaydık’ söylemi…
Fakat üretmeyen, gelirini tamamen dıştan gelen finansmana, içte de hizmetler sektörüne bağlayan, kazanmadığı kadar harcamayı alışkanlık haline getiren Yunanistan büyük depremde yerle bir oldu. Önce herkes bunun doğal bir etkileşim olduğunu sandı.
Ama işin detayları kurcalanmaya başlanınca, görüldü ki, AB üyesi ve Avro kapsamında olduğu için Almanya’nın standartlarında kredi kullanan Yunanlılar, yüzyıla imza niteliğinde bir Sülün Osman hikâyesi yazmışlar. Rakamlarıyla oynanmış, bütçesi makyajlanmış ve iyi görünümü sayesinde kredi almaya devam etmiş.
Peki bunları kim denetledi? Anlı şanlı kredi derecelendirme kuruluşları ve onunla bağlantılı uluslar arası bağımsız denetim şirketleri… Yani ikinci bir Enron skandalı… Ardından Yunanistan’ın karabasanı başladı. El konulan gelirler, işten çıkarmalar, kemer sıkma paketleri…
Ama olay burada kapanmadı. Şimdi ortaya bir iddia daha atıldı. Atina Savcılığı, Yunanistan’ın eski İstatistik Kurumu Başkanı ve iki yönetim kurulu üyesi hakkında dava açtı. Gerekçe Yorgiu ve üyelerin görevi kötüye kullandığı, kamuya yanlış beyanda bulunduğu yönünde.
Rakamları olduğundan daha kötü göstererek, 2009 bütçe açığını yükselttikleri ve bu sayede IMF-AB yardım kıskacına sokulduğu söyleniyor. Bilhassa kurumda üye konumunda bulunan ekonometri profesörü Georganta’nın bütçe açığını yapay olarak şişirdiği ve GSYH oranla yüzde 12 yerine yüzde 15,4 rakamına ulaşılarak çaresizlik sınırına ulaşıldığı suçlaması var.
Fakat ilginçtir; bunu yapan savcılık, kriz öncesinde rakamları olumlu yönde şişirip, AB fonlarını hortumlayan istatistikçiler hakkında bir şey demiyor. Yine de önemli… Çünkü bu istatistik kurumu adına büyük bir skandalı da beraberinde getiriyor. Aynı zamanda yunan Savcılığı dünyadaki meslektaşlarına da yol gösteriyor.
Diyor ki, rakamlarla oynayıp, memleketi zor duruma düşürmek bir suçtur. Ve dünyadaki istatistik kurumlarına da mesaj yolluyor. Aynı durumda olan varsa, ayağını denk alsın. Olumlu ya da olumsuz rakamlarla oynamanın dava konusu edildiği bir sürece giriliyor.
Bence dünya genelinde istatistik kurumları bundan ders çıkarmalı. Aksi takdirde, Çocuklar Duymasın dizisindeki Dominant Teyze Gönül karakteri ne diyordu? Bilemiyorum yani…
Çetin Ünsalan
ulusalkanal.com.tr