Zafer, zafer midir?

Çetin Ünsalan Yazar ulusalkanaliletisim@gmail.com

Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük bayramındayız. Tüm ulusumuza kutlu olsun. 96 yıl önce yapılan bir istiklal mücadelesinin başarıyla sonuçlandığı o kutlu tarihteyiz. Ne mutlu bize... Övünelim, gurur duyalım; ama gurur duyarken de o günün koşullarını unutmayalım.

Askeri olarak sınırlarına dayanmış ve iktisaden gelir idaresi dahil her şeyi yabancılara geçmiş bir memleket. Neticede sürdürülemeyen bir süreç. İktisaden güçlü olmamanın getirdiği siyasi acziyet ve parçalanma süreci.

O sürece geçilirken ortadaki durumu da hatırlamak gerekiyor. Hem de yarına ilişkin uyarılar içeren, ama bir yandan da yapılan hataları ortaya koyan Atatürk’ün sözleriyle:

“İstikbalde dahi seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahili ve harici bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklâl ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir.

İstiklâl ve cumhuriyetine kasdedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.

Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri şahsi menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler.

Millet, fakr-ü zaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.”

Aslında her şey o kadar açık ki... Şu sözlerden daha fazla meseleyi anlatacak bir ifade tanımıyor. Koca bir imparatorluğun ne duruma düştüğünü anlattığı gibi, yarın aynı hatalar yapılırsa, hangi duruma düşüleceğini de söylüyor.

Peki geldiğimiz noktada yaşadıklarımıza, konuştuklarımıza, yaptıklarımıza bakalım. Sizce gerçekten ders almış gözüküyor muyuz? Zaten ders almadığımız için o zamanın itilaf devletleri farklı yönlerle aynı talepleri önümüze koymuyor mu?

O zaman Atatürk’ü daha çok anlamaya çalışmalıyız. Ne yaptığına daha iyi bakmalıyız. Eğitimden sanata, sanayileşmeden tarıma, finansmandan teknolojiye kadar her alanda ortaya konulan tavrı iyi okumalıyız.

Aksi takdirde yine Atamız’ın söylediği gibi askeri zaferler ne kadar büyük olursa olsun, ekonomik zaferlerle taçlandırılmazsa kalıcı olamaz.

Ben bu bayram 94 yıl aradan sonra herkese bir vicdan muhasebesi, akıl ve bilim içeren bir yaklaşıma ermeyi öneriyorum. Yoksa sonucun ne olacağını Atatürk çok net anlatıyor. İyi bayramlar Türkiye...

ulusal.com.tr

Tüm yazılarını göster