Kalkınma Bakanı Lütfi Elvan, Ar-Ge ve İnovasyon Zirvesi’nin ikincisinde Ar-Ge’ye 20 milyar TL ayırdıklarını söyledi. Beyanatı esas alırsanız bunun yarısını kamu, yarısını da özel sektör harcıyor.
Şimdi elbette küçümsemek yanlış. Meseleye bir sıfırdan büyüktür diye yaklaşmak, bu tip girişimleri de desteklemek lazım. Ama meseleyi değerlendirirken de sınırlarını bilerek konuşmak, mütevazı olmayı elden bırakmamak şart.
Çünkü Bakan Elvan yaptığı konuşmada sınırları zorladı. 2023 hedeflerine ulaşmaktan bahsetti. Ne kadar büyük bir iş yapıldığını anlattı. Yapılan işi küçümsemiyorum, aksine bu payın da arttırılması gerektiğini savunuyorum, ama ‘dünyaları ben yarattım’ gibi bir konuşmayı da tasvip etmem mümkün değil.
Kendimizi dev aynasında görmekten bir türlü vazgeçemiyoruz ve her seferinde de bu yüzden dayak yiyoruz. İnsanların aklıyla alay etmeye kimsenin hakkı yok. Zira bakanın ifade ettiği rakam, yani 20 milyar TL, bugünkü kurdan hesaplarsanız 5,8 milyar doların biraz üzerinde seyrediyor. Hadi ben bunu abartayım ve 6 milyar dolar diyeyim.
20 milyar TL’yi avro cinsinden de hesaplarsak mukayesemiz kolaylaşacaktır. Yine bugünkü kurdan karşılığı 4,8 milyar avro. Hadi zorlayalım 5 milyar avro. Dünyadaki mukayese gitmeden önce Türkiye’ye bakalım. TÜİK’in verilerine göre 2015 yılında Türkiye’nin Ar-Ge harcaması 7,6 milyar dolar. 1,19 pariteden hesapladığınızda da bu da 6,3 milyar avro yapar.
Yani sadece Türkiye rakamlarını bile dikkate alsanız, ayrılan kaynak bakımından gerilediğimiz gözüküyor. Bakan Elvan’ın ‘göğü yere indirdik’ tavrından önce bunun gerekçelerini açıklaması gerekmiyor mu?
Gelelim bizi kıskanan dünya ülkelerine… Hatta ülkeleri bir kenara bırakıp, o ülkelerin şirketlerinden bazılarının Ar-Ge için yaptıkları harcamalara bakalım. 2015-2016 rakamları esas alındığında:
Ar-Ge’ye en çok harcama yapan 2 bin 500 şirketinin ilk sırasında 13,6 milyar avro ile Alman Volkswagen geliyor. Hani şu bizi kıskananlar… İkinci sırada kim var? 12,5 milyar avro ile Güney Koreli Samsung…
PricewaterhouseCoopers verileri esas alındığında ise sıralama dolar bazında da değişmiyor. Volkswagen 13,2 milyar dolar; Samsung 12,7 milyar dolar. Bunları 5 Amerikalı, 2 İsviçreli, 1 Japon firması takip ediyor. 18. sıraya geldiğimizde 6 milyar doları bir İngiliz firmasında buluyoruz. Tüm bunlar şirket; biz ülkeden bahsediyoruz.
Sadece bu fotoğraf bile ekonomideki, bağlantılı olarak da siyasetteki ağırlığımızın sağlamasıdır. Üstelik sadece bugün için değil; yarına ilişkin de fikir veriyor. Demek ki Türkiye’nin bir şeyleri değiştirmesi gerekiyor. Önce de anlayışını.
TÜBİTAK’ın reddettiği projelerin dünya çapında ödüller aldığını, otomobil üretiminin babayiğit seviyesinde tartışıldığını ve hoşafın buluş olarak kabul edildiğini düşünürseniz tablo pek parlak değil.
Bu arada hoşaf meselesinde de bir hakkı teslim edeyim. Ben bu projenin de önemli olduğunu ama sadece endüstriyel bir başarıda ibaret olduğunu düşünüyorum. Küçümsememek ve bunu yapana da destek vermek gerekir.
Ama şanssızlığı tıp tabanlı, insan odaklı bir projeye karşı tercih edilmiş olması. Bu sadece bir yarışma ve nedenini orada jüri üyelerinin çapsızlığına bağlayabiliriz. Fakat ülkenin genel fotoğrafının da bundan farkı yok ki. Bilimi reddedip, tek kişinin helikopterle imar yaptığı bir ülkede yaşıyoruz.
O zaman da Bakan’a sorarlar: Yere göğe sığdırılamayan ve aslında gerilediğimizin itirafı olan 20 milyar TL ya da 6 milyar doları hoşafa mı yatıracağız? Üzgünüm ama seviye bu.
Çetin Ünsalan