Cumhurbaşkanı Erdoğan son Fransa ziyaretinde Makron ile Türkiye’nin Avrupa Birliği (AB) serüvenini de tartıştı. Mealen, “Yalvaracak değiliz!” dedi. Türkiye jeopolitik nedenlerle AB’ye hiçbir zaman tam üye olamaz. Aslında Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki (TBMM) tüm partiler bu yalın ve çıplak gerçeği çok iyi bilmektedir. Ancak bu partiler AB’nin sömürüsünden pay alan gayrimilli ekonomik çevrelerin çıkarlarını savunduğundan bu konuda üç maymunu oynamaktadır. Diğer taraftan tüm üye ülkeler Türkiye’nin AB’ye alınmayacağının farkındadır.
BREXIT VE TÜRKİYE
Alman Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel’in son açıklamasına kulak kabartalım: “Türkiye-AB ilişkilerinde alternatif yollar aramalıyız. Önümüzdeki yıllarda Türkiye’nin de Ukrayna’nın da AB’ye üye olabileceğini düşünmüyorum. İngiltere’nin AB’den ayrılması Türkiye ve Ukrayna için bir model olabilir. Türkiye ile daha sıkı bir gümrük birliğine gidebiliriz.” (Hürriyet, 27 Aralık 2017)
Bulgaristan 10 Ocak 2018’den itibaren AB Dönem Başkanlığını yürütecek. Hazırladığı programda Türkiye’yi tamamıyla dışladı! Sofya, Türkiye’ nin AB sürecine ilişkin tek bir cümle kullanmazken, Batı Balkanları AB genişlemesinin odağına yerleştirdi. Bulgaristan Başbakanı Boyko Borisov katıldığı TV programında, “Türkiye’nin AB’ye üye olacağı konusunda ikiyüzlülüğü bırakalım. En iyisi, oturalım ve Türkiye ile özel bir anlaşma yapalım.” dedi. (Hürriyet, 27 Aralık 2017)
JEOPOLİTİK MESELE
AB için her aday ülkenin topluluğa girişi öncelikle jeopolitik bir meseledir. Tanık olduğum bir olay üzerinden konuyu açmak istiyorum: 2006 senesinde bir görev için Ukrayna’ya gittim. Kiev’de kalmakta olduğum otelin çevresini Soros’un mali olarak desteklediği on binlerce gösterici doldurmuştu. Akşam Ukrayna televizyonunda AB’nin üst düzey bir yetkilisiyle yapılan basın toplantısını izledim. Ukraynalı gazeteciler sitemkâr ifadelerle ısrarla soruyorlardı: “Bizi niçin AB ve NATO’ya almıyorsunuz?” AB yetkilisinin cevabı oldukça ilginç ve dikkat çekiciydi: “Biz, sizi, sizin iyiliğiniz için ne AB’ye ne de NATO’ya alırız. Eğer alırsak bölünürsünüz!”
AB jeopolitiğin doğasını biliyordu. Ukrayna, Rusya için herhangi bir yer değil, jeopolitik olarak yaşamsal bir alandı. Ukrayna’dan koparılan Rusya, Avrupa’dan sökülerek Asya’ya atılmış olurdu. Rusya, Ukrayna için her türlü riske göze alırdı. AB yetkilisi Ukraynalılara işte bunları anlatmak istiyordu. Jeopolitiğin sırlarını bir türlü kavrayamayan Ukrayna darbe üstüne darbe yiyor. Alman Bakan’ın 12 yıl sonra “Ukrayna’nın AB’ye alınmayacağını” yinelemesi, AB’nin jeopolitik konulardaki tutarlılığını gösteriyor.
Tıpkı Ukrayna örneğinde olduğu gibi AB için Türkiye de jeopolitik bir meseledir. Avrupa, Yunanistan’ı kurdurarak 1832 yılında güneydoğu sınırlarını belirlemiştir. Bu sınırlar, hem siyasi hem coğrafi hem kültürel hem de stratejik sınırlardır. Almanya Şansölyeleri (Helmut Schmidt, Helmut Kohl) ve Fransa Cumhurbaşkanları (François Mitterrand, Nicolas Sarkozy) Türkiye’nin AB karşısındaki konumunu açıkça ifade etmişlerdir. Bu konudaki temel parametreler şunlardır:
1.Türkiye hiçbir koşulda AB’ye giremez. Çünkü böyle bir durumda AB, İran, Irak, Suriye, Ermenistan’a komşu olur ve Avrupa olmaktan çıkar.
2.Ancak Türkiye jeopolitik konumu nedeniyle, stratejik çıkarlarımız için mutlaka AB’nin yörüngesinde tutulmalıdır.
3.Türkiye’nin tüketme alışkanlığı olan genç nüfusundan iktisaden istifade etmeliyiz.
SONUÇ
AB’nin Türkiye politikası başından beri açıkladığım temel parametreler çerçevesinde şekillenmektedir. Türkiye tam üye yapılmamakta, kendi bağımsız rotasında seyretmesine izin verilmemekte ve gümrük birliği ile açıkça sömürülmektedir. Ancak bu maskeli balonun artık en azından toplum nezdinde Türkiye’de müşterisi kalmamıştır. AB Türkiye’de ciddi olarak sorgulanmaktadır. Bu nedenle AB, özel bir anlaşma ile sıraladığım üç temel parametreyi sağlama almak istiyor. Alman Bakan, Bulgar Başbakan işte bunu söylüyorlar. Bu anlaşmanın bir sömürge anlaşması olacağını bilmem söylemeye gerek var mı? Böyle bir anlaşmayı imzalayan Türkiye, Fildişi Sahilleri olur.
Amiral Soner Polat
ulusal.com.tr