Paris'teki mizah dergisine saldırı ya da muhakeme yeteneğini kaybeden insanlık!

Soner Polat Yazar ulusalkanaliletisim@gmail.com

Deniz Kuvvetleri Komutanı’nın Özel Sekreteri idim. Odamda CNN televizyonu açıktı. Gözlerim ekrana adeta kilitlendi.Göğe yükselen iki kule yıkılıyordu. Kuvvet Komutanı ile ABD’ye resmi ziyaret yaptığımızda bu kulelerin enkazını da gördük. Tüm dünyadan ABD’ye destek mesajları geliyordu. Bu olaydan 25 gün sonra ABD, Afganistan’a saldırdı.

Çünkü ABD, dünyanın selameti için (!) El Kaide’nin merkezde olduğu küresel terörle insanlık adına savaşmak zorundaydı! Aynı zamanda ABD içinde “ulusal güvenlik” örtüsü altında öylesine yasalar hayata sokuldu ki böyle düzenlemelere en baskıcı polis devletlerinde bile rastlanamazdı. İnsanların nefes alışları bile izlenmeye başladı.

Zaman geçtikçe 9/11 olayının (Olay, 11 Eylül 2001 günü meydan geldiği için ABD’de bu isimle anılıyor.) perde gerisi aralanmaya başladı. Terörist saldırı (!) resmi açıklamanın kalıpları içine sığmıyordu. Hayatın olağan akışına uygun olmayan yüzlerce ayrıntı bilimsel ve mantıksal olarak izah edilemiyordu. Bugün ABD derin devletinin jeopolitik analistleri bile “ABD halkının yüzde sekseninin, en kibar deyimle bu konuda devletin açıklamalarına itibar etmediğini” söylüyor. Olayı sorgulayan “LooseChange” adlı belgesel film 50 milyon kişi tarafından izlendi.

Paris’teki Charlie Hebdo mizah dergisine saldırı da birçok boyutuyla 9/11’i akla getiriyor.

Twitter ve Facebook’tan art arda gelen tehdit mesajlarına rağmen binada hiçbir güvenlik tedbiri alınmıyor!

Görüntüleri lütfen dikkatle izleyin! 2011 yılında dergi bombalı saldırıya uğramış! Ama teröristler,kimsenin gelmeyeceğinden emin bir şekilde, rahat hareket ediyorlar. Film gibi, bir tek yönetmen ve senarist belli değil!

Burası son kerte önemli, bir terörist (ya da her kimse!) yerdeki yaralı polisin kafasına ateş ediyor ama ne kan görülüyor ne de blast tesiri fark ediliyor; silah sesi de duyulmuyor! Dikkatle bakın!

9/11’de olduğu gibi, terörist olay esnasında kimliğini düşürüyor!

Kıstırılan teröristler, olayın perde arkasını aydınlatmak için sağ yakalanacağına, öldürülüyor! Söylenen bu, gerçekte ölü var mı, onu kimse hiçbir zaman bilmeyecek!

Ayrıntılarına girmiyorum; polisin bir dediği diğerini tutmuyor, başta sona çelişkilerle dolu açıklamalar yapılıyor.

Olayı soruşturan komiser ölü bulunuyor; intihar ettiği söyleniyor! Acaba, bir takım sorular mı sordu?

Dört rehine öldürülüyor; olağan koşullarda bu tür başarısız bir operasyonda güvenlik güçleri topa tutulur ama garip ve sıra dışı bir şekilde alkışlanıyor!

Tüm Batı ülkelerinde basın yayın organları ilk andan itibaren olaya kilitleniyor ve konuyu dozajı da artırarak sürekli olarakgündemde tutuyor.

Fransız makamları, Cumhurbaşkanı da dâhil, olayı aydınlatacak bilgiler yerine, konu ile ilgisi olmayan siyasi mesajlar veriyor!

Dergi, İslam’ı ve Hz. Muhammet’i düşünce özgürlüğünü kapsamında eleştirdiğine içtenlikle inansa da, polemikten ve kutuplaşmadan beslenerek büyük tirajlar yapıyor ve iyi para kazanıyordu. Ama aynı zamanda, kabul edilse de edilmese de dinler arasındaki mesafeyi açarak, kin ve nefret tohumları ekiyordu!

Dergi, bu yönü ile farkında olmadan belirli bir istihbarat operasyonu için uygun koşullar yaratıyordu!

Terörist eylem (veya her neyse) yapıldı ve bitti ama sonuçları itibarı ile bu olay aşağıdaki gelişmelere gebedir.

Batı kamuoyunda çok güçlü bir İslam karşıtı hava yaratmıştır. Bu güçlü akım politik liderlerin ikiyüzlü mesajları ile durdurulamaz. Eninde sonunda politik bir karşılık bulacaktır.

Yaratılan İslam düşmanlığı ekseninde Avrupa, aralarındaki sorunları erteleyerek bir araya getirilecek ve daha sonra düşmanların kapsamı genişletilecektir.

Batı dünyasında sadece Müslümanlar değil, kendilerinden olmayan tüm etnik gruplar baskı altında tutulacak, gelişmelerini engelleyecek, yaşantılarını kısıtlayacak yasal ya da dolaylı önlemler alınacaktır.

Batıda hükümetler örtülü olarak ırkçı politikalar etrafında toplanacak ve AB’yi bu kulvara doğru itecektir. Böylece Avrupa’da yükselen ve AB’yi tehdit eden milliyetçi partilerin önü kesilecektir.

Ulusal güvenlik gerekçeleri ile baskı yasaları art arda çıkarılarak, Avrupa’da düşünce özgürlüğü ve örgütlenmenin alanı daraltılacak ve böylece finans kapitalin izin vermediği partilere hayat hakkı tanınmayacaktır.

Filistin’i bir devlet olarak tanıyan Avrupa bu kararını gözden geçirmeye zorlanacaktır.

Yeni yapılacak düzenlemelerle, finans kapital ve silah sanayinin denetiminde ABD normlarına yaklaşacak AB, Avrupa-Atlantik ittifakına daha da sıkı bağlanacak ve güvenlik politikaları için daha fazla kaynak ayıracaktır.

Birlikte hareket edecek ABD ve AB, küresel düzeyde gerilimi tırmandırarak, her türlü siyasi, ekonomik ve askeri vasıtayı kullanacak ve Uzak Asya merkezli Avrasya’nın yükselişini durdurmaya çalışacaktır.

Terör hiçbir zaman sadece terör değildir; hedefini vurduğunda kirli siyasetin ideal bir aracı olur. Paris’te teröre kurban düşen günahsız insanların aileleri acı içinde kıvranırken, bu işi kotaranlar dünyaya daha büyük acılar vermek için ellerini kovuşturuyorlar… Toprakları bol olsun; hayatlarını kaybeden mizahçılar, asla böyle sonuçların doğmasını istemezlerdi!

Ünlü Alman filozof İmmanuel Kant (1724-1804), “Aydınlanmayı, insanlığın aklını kullanma cesaretini göstermesi!” olarak tanımlıyordu. Acaba, bunca badireler atlattıktan sonra insanlık, olguları alt alta koyarak, herhangi bir toplumsal olayı sağlıklı olarak analiz edebilme yeteneğine kavuştu mu?

İnsanlığın yarattığı tüm değerlere düşman 3-5 kurnaz, yazdıkları ucuz senaryolarla, devletleri, halkları ve tüm insanlığı istedikleri şekilde gütmeye devam mı edecek?

Amiral Soner Polat

ulusalkanal.com.tr

Tüm yazılarını göster