Türkiye’de üretilen mal ve hizmetlerle ilgili tüm bildiklerinizi unutun. Elbette hiçbir şey sıfır noktasında değil. Şüphesiz belli bir noktaya doğru ilerliyoruz. Fakat bu noktada günün sonunda elinizde ne kaldığına bakmadan meseleye yaklaşıyorsanız, ancak kendinizi kandırıyorsunuz demektir.
Sattığınızdan daha fazla malı, üretebilmek için ithal etmek zorundaysanız; yeni ekonomide kendi değerleriniz üzerinden yaratıcılığınızı kurgulamıyorsanız; en önemlisi yerli malına samimi olarak inanırken bile, neyin size gerçekten para kazandıracağı konusuna bakmıyorsanız meselenin içinden çıkamazsınız.
Ben Türkiye’de tüm sektörlerin doğru bir planlama içinde, kısa dönemde yazılım, tarım ve turizm üçgenine kurgulanarak, orta ve uzun vadeli projeksiyonda da tüm sektörleri yerli yazılımla örtüştürerek, ülkenin büyük bir ivme yakalayacağına inanıyorum. Adnan Dalgakıran’ın yıllardır yakındığı konuyu tekrar hatırlatayım.
“Tüm dünyaya makine satıyoruz; ama makine sattığımız ülkelerden, yerli ürünü gözardı edip, makine alan yabancı hayranlığıyla başa çıkamıyoruz.” Bu sektörün Türkiye’de kendi envanterini yapmış tek sektör olduğunu da hatırlatırım. Geçenlerde Adnan Dalgakıran’a sordum: ‘Var mı bu kadar yıl sonra kendi envanterini çıkaran bir başka sektör’ diye... Ne yazık ki aldığım yanıt; ‘hayır’dı.
Makine, yani üretim teknolojimiz böyle de diğer sektörler farklı mı? Israrla ve usanmadan söylüyorum ki Türkiye’de çok kaliteli yazılımcılarımız var ve bunların ne yaptığını bakmamız; bir kalkınma modeli oluştururken de onların yeteneklerine uygun olarak sektörlerimizi dijital ekonomiye adapte etmemiz gerekiyor. Tarımdan sanayiye, ticaretten hizmetlere kadar her sektörümüzü yerli yazılımcının çözümleriyle örtüştürmemiz şart.
Geçtiğimiz hafta bu konuda önemli bir örneği inceleme fırsatım oldu. Başarsoft firmasının Mapinfo Kullanıcı Konferansı’nı yakından takip ettim. Bakın bir ürün ya da hizmet üretirsiniz; ama bu hayata geçmiyorsa ya da bilinen tabirle endüstriyel olmuyorsa kıymeti yoktur; sadece güzel bir fikir olarak kalır.
Bu nedenle bu kullanıcı konferansında, bizzat kullanıcıların söylediklerini önemsiyorum. AFAD’tan Harita Genel Müdürlüğünü’ne, İçişleri Bakanlığı’ndan İGDAŞ’a kadar bir çok firma, yeni nesil 112 hizmetinden AYDES’e, servis maliyetlerinin çözümünden pazara doğru girişe kadar birçok hizmetle yerli bir yazılım şirketinin kamu ve özel sektör nezdinde neler başarabileceğini bana gösterdi.
Herkesin Rusya’dan ABD’ye kadar farklı menşeideki hizmet yazılımlarına, aslında yerli bir şirketin nasıl olmazsa olmaz hizmetler verdiğine tanık oldum. Açıkçası kamunun bu konudaki hassasiyeti ve kullanım eğilimi beni mutlu etti. Hatta bu şirketin ABD pazarına da girip, orada da uluslararası oyuncu olmak adına hamle içinde olması önemli bir vizyon ortaya koyuyordu.
Fakat yetmez; bu ve benzeri şirketlerin sunduğu yerli çözümlerin reel sektör ve tüketici nezdinde de kabul göreceği bir ekonomi politikası uygulamamız gerekiyor. Akıllı tarımdan endüstride dördüncü devrime, verimli hizmet üretiminden neyi, nasıl ve ne oranda katma değerli oluşturacağımıza kadar her konuda Türk yazılım sektörüne güvenmemiz gerekiyor.
Eski ve bilinen, hatta sonuç alınamayan metotların peşinde koşmak, bununla dünyadaki gelişmelere direnmek yerine, 1923 – 1938 döneminde başardığımız Milli Kalkınma Projesi’ndeki yöntemi, çağın gerekliliklerine uygun olarak yazılımcılarla omuz omuza, sektörlerimizi yarına hazırlayacak bir model haline getirmenin üzerinde tartışmalıyız.
Aksi takdirde kimse gerçekten katma değer beklemesin. Sadece keçi boynuzu kemirir gibi üretim ve ticaret içinde yer alır; ama filmin sonunda üretmek, tüketmek ve teknolojiye ulaşmak adına sürekli ithal paraya ihtiyaç duyar konumda kalırız.
Artık ‘ben yaptım oldu’ mantığından vazgeçip, bu ülkenin yerli beyinlerine, yaratıcılığına güvenmeli, farklı fikirlerin zenginliğine inanmalı, düşman aramak yerine, kalıcı olanın devlet olduğunun farkına vararak, Türk insanının üretimlerine yüzümüzü dönmeliyiz.
Şayet bunu yapmazsak, emin olun, dünyada gelişen teknoloji ve yeni ekonomi karşısında açılacak fark, kapatılması olanaksız seviyelere gelecek.
Çetin Ünsalan
ulusal.com.tr