Türkün çöp ayrıştırma ile imtihanı

Metin Akgerman Yazar ulusalkanaliletisim@gmail.com

Türkiye, çöp ayrıştırma performansı konusunda dünyada son sıralarda yer alıyor. Arama motorunda ‘worst trash recycling countries’ olarak arama yaptığınızda çıkan kaynaklara göre plastik geri dönüşümünde dünyanın en kötüsü Şili sonraki ülke Türkiye. Dünyada 200 civarı ülke içinde sondan ikinci sırada olduğumuza ben inanmıyorum ama muhtemelen son 20%’lik dilimde olduğumuz ve toprağa en çok atık gömen ülkeler arasında olduğumuz doğrudur.

Aynı aramayı, en iyi performanslı ülkeler olarak yaptığınızda ilk sıralarda Almanya, Avusturya, Güney Kore, Galler, İsviçre gibi ülkeler çıkıyor.

Zengin ülkelerin çöp ayrıştırma performansının yüksek olması bir tesadüf müdür? Üstelik bu ülkeler petrol ve doğal kaynak zengini ülkeler değil. İşçilik maliyeti yüksek olan, yüksek verim ve teknoloji seviyesindeki ülkeler.

Toplanan bir ton atık kağıt, metal, plastik veya cam Almanya’da da aynı para, İsviçre’de de aynı para Türkiye’de de az çok aynı para. Ton başına global piyasalarda dolarla fiyatlanan ve ticareti olan hurda hammaddeler bunlar. Konteynere dolduruluyorlar ve dünya piyasalarında ticarete sokuluyorlar.

Peki nasıl oluyor da asgari ücretin 2000 USD civarında olduğu ülkelerde bu atık toplama işi yerel yönetimlerde ve taşeron firmalarda on binlerce personel tahsis edilerek yüksek oranlarda yapılabilirken asgari ücretin 500 USD civarında olduğu Türkiye’de yapılamıyor? Sonuçta üretilen hammaddenin piyasa değeri aynı. Toplama prosesi, kamyonu, mazotu az çok aynı. Acaba Türkiye’de işsizlik sıfıra indi bu yüzden bu konuda çalıştıracak işçi mi bulamıyoruz? Veya Almanlar, İsviçreliler geri zekalı mı? Topladıkları hammaddenin piyasa değerinin, toplama işçilik maliyetinden düşük olduğunu ve toplama işinden zarar ettiklerini hesaplayamıyorlar mı?

Ortada yapılması gereken, ekonomik, toplum sağlığı ve çevre açılarından büyük faydalar sağlayacak atık toplama ve ayrıştırma işi var. Bu işleri yapabilecek işçilerimiz de var. Neden yapılması gereken işler ve yapacak işçiler buluşamıyorlar?

Endüstrinin Büyüklüğü

Atık yönetimi endüstrisi global olarak 2 trilyon dolar civarında ve yılda 5-6% büyüyor. Türkiye dünya ortalaması kadar dahi bir performans sergilese, nüfus ve ekonomik büyüklüğümüz ile orantılı şekilde bu pazarın 1,5% kadarını oluştursak, yılda 30 milyar dolar bu işten Türkiye’nin katma değer üretmesi gerekir. Yani bu işin Türkiye’de 100 binden fazla istihdamı yaratabiliyor olması beklenir. Oysa bizim seçtiğimiz gömme yöntemi en ilkel yöntem. Değer yaratmıyoruz, değeri toprağa gömerek hem ekonomiye, hem çevreye, hem sağlığımıza zarar veriyoruz. Ülke işsizlikten kırılırken, on binlerce kişinin iş imkanını toprağa gömüyoruz. Mevcut atık yönetimi politikaları Türkiye’yi fakirleştiren politikalardır.

Esas

Peki işin esasına gelelim. Tam olarak yapmamız gereken neyi yapmıyoruz? Tam olarak yapmadığımız konu şudur. Türkiye’deki her haneye ( yani oturulan eve) bir büyük plastik tekerlekli atık kutusu verilmesi gerekli ve bu kutunun 2 haftada bir ayrı bir kamyon networku (normal çöpleri toplayan araçlar değil, sadece bu kutuların toplanması için tasarlanmış kamyonlar) tarafından toplanması gerekli. Bu kadar. Yani elbette bu kadar değil ama temel sorun bu. Bunu yapamadığımız için gerisi zaten gelmiyor. İşin ABC sinde kalıyoruz.

Neden Olmuyor?

Peki bu işi neden yapamıyoruz? Çünkü belediyelerimizde bunu yapabilecek maddi kaynak yok. Belediye normal çöpleri zar zor topluyor, ayrı bir toplama networku demek neredeyse belediyenin çöp toplama bütçesinin iki katını harcaması demek. Doğru mu? Evet doğru. Peki bu işin bir kolayı var mı? Bu bütçeyi harcamadan bu işi kotarabilir miyiz? Hayır yok. Bu kaynağın belediyelere aktarılması gerekli ve bu işin yapılması gerekli. Kestirme yol yok.

Ne yapmalıyız? Belediyelerin çöp toplama bütçesinin iki katına çıkartılmasını sağlamalıyız. Bu iş için Türkiye çapında gerekecek on binlerce personelin ve on binlerce kamyon/kamyonetin geri dönüştürülebilir atıkların toplanmasına, yerel depolarda ayrıştırılmasına ve sanayiye hammadde olarak sokulmasına tahsis edilmesini sağlamalıyız.

Topladıktan Sonra?

Peki on binlerce personeli, kamyonu aldık, milyonlarca plastik atık kutusunu evlere dağıttık ve hanelerden plastik, kağıt ve camları toplamaya başladık. Sonra ne olacak? Sonrası kolay. Bunların alıcısı var. Camın alıcısı başta Şişecam. Atık kağıtların alıcısı Türkiye’deki kağıt fabrikaları. Metallerin alıcısı Erdemir veya daha doğrusu hurdadan üretim yapan Çelik firmaları. Plastiği ise Petkim, SASA benzeri kurumlar alacak. Yani müşteri hazır. İşin zor kısmı belediyelere toplama için gerekli kaynağı tahsis edebilmekte.

İşin Ekonomisi

Bu işin ekonomisini şöyle anlatalım. Toplanan atığın değeri 100 TL olsun, bu atığı toplamak için 200 TL harcadığımızı varsayalım. Bu işi özel firma yapar mı? Yapmaz. Bu işi kamu yapar mı? Evet yapar. Neden? Çünkü 200 TL yurtiçi transferi karşılığında 100 TL ekonomiye kaynak yaratmış oluyoruz. Sonuçta harcanan para yurtdışı şirketlere değil kendi vatandaşımıza ( hatta en yoksul kesime) iş imkanı ve maaş olarak gidecek, bu yüzden bu işin ekonomiyi büyütücü ve ülkeyi zenginleştirici etkisi vardır. Yani ülkemizdeki işçilere 200 TL ödeyerek, 100 TL ithalatı önlemek ile eşdeğer bir ekonomik etkidir bu. Bu yüzden bu işin maliyetine bakmadan neyse gereken bütçenin sağlanması ve operasyonun en verimli şekilde devreye alınması gerekir.

Nasıl Uygularız?

Bu işi en hızlı nasıl hayata geçirebiliriz? Çevre Bakanlığımız diyecek ki: “her belediyeye atıkların toplanması için kullanabilecekleri bir destek kanalı açıyorum”. Bu kaynak başka bir amaç ile kullanılamayacak. Misal belediyeye nakit vermek yerine kuponlar ( veya senet) verilebilir ve toplama şirketleri işlerini yaparlar, belediyeden hizmet karşılığı kuponu alırlar ve parayı bakanlıktan kupon karşılığında tahsil ederler. Maksat belediye ilave bütçeyi çarçur edemesin. Elbette suistimalleri önlemek için, yani sahada verimli bir operasyon yapılmadan paranın tahsilini önlemek için gerekli süreç kurulmalı. ( toplama araçlarına uydu takip sistemleri, akaryakıt fatura kayıtları, günlük onaylı faaliyet belgeleri, personel telefonlarına ve belki müşteri telefonlarına özel aplikasyonlar, geri dönüşüm tesisleri mal kabul kantar kayıtları vs.).

Sistemin çalışması için milyonlarca ilave plastik kutunun yerli plastik firmaları tarafından üretilmesi gerekir. İlk büyük teslimat partisinden sonra yenileme siparişleri için uygun bir kamu firmasının bu işi devralması daha sağlıklı olur. ( Veya kutunun tasarımı ve plastik enjeksiyon kalıpları kamunun olur, sözleşmeli firmalara Türkiye genelinde üretim yaptırılır). 240 Litrelik dayanıklı sert plastik kapaklı tekerlekli, saplı kutular bunlar. Her belediye farklı renkte yaptırabilir. Misal bu kutuların maliyeti 400 TL ise vatandaşa 100 TL gibi makul fiyattan verilmesi uygun olur. ( Hane başı 1 adet sınırlı olmalı, ilave istenirse maliyet ödenmeli, bedava verilmemeli yoksa israf olur). Kutular standart olmalı ki toplama ekibi ve kamyon tasarımları ile hızlı, güvenli, verimli operasyona izin versin. Her hane evinin, dairesinin numarasını kutusunun üzerine yazmalı ki karışma ve çalınma olmasın.

Kutuya Ne Atılır?

Bu değerli atık kutularına vatandaş ne atacak? Cam ve plastik şişeleri atacak. İnternet alışverişi ile gelen kraft ambalaj kutularını atacak, metal meşrubat şişesi atacak, süt kutusu, pizza kutusu vs. atacak.. Yani kağıt, cam, metal, plastik ne varsa atacak. Gıda teması var ise temizleyip atacak veya atmayacak. Pratikte en çok plastik şu şişesi ve karton ambalaj atılıyor. Bu kutular 2 hafta hatta 1 ay toplanmasa dahi sorun olmuyor çünkü akan kokan bir durum yok. Bozulma ve koku yapacak malzeme yok. Bu yüzden toplama organizasyonu daha kolay oluyor. Siteler ortak büyük kutulara atıyor, müstakil evler kendi kutularına atıyor. Ne atılmayacak? Gıda atıkları atılmayacak. Kolay mı? Kolay.

Bu işi becerebilirsek toprağın altına gömülen ve toprağı ve yeraltı sularını kirleten çöp dağlarını azaltmış olacağız. Bir kısmı yakılacak. Amaç toprağın altına sıfır gömü olmalı.

TUİK

Ülkelerde bu atık toplama performansı konusunda detaylı istatistikler tutuluyor. Hangi belediye ne oranda atık topluyor gibi belediye bazında yayınlar yapılıyor. Türkiye’de de tarafsız kurumlar tarafından ( TUİK? Çevre Bakanlığı ? ) belediye bazında atık toplama konusunda ölçümler yapılmalı, istatistikler yayınlanmalı)

Planlama

Toplama planlaması nasıl işleyecek? Misal Sarıyer’in mahallelerinden örnek verelim. 2 haftada bir Pazartesi günü Çayırbaşı mahallesinde bu atıkları anlaşmalı firma ( veya belediye) toplayacak. Salı günü aynı firma Maden mahallesinde toplayacak, Çarşamba Büyükdere’de, Perşembe Tarabya’da vs. İki hafta sonraki Ptesi tekrar Çayırbaşı’nda toplanacak. Ortak kutular ve müstakil evlerdeki kutular toplama günü öncesi geceden gerekiyorsa yol kenarına çıkartılacak ve toplama sonrasında tekrar yerine çekilecek.

Elbette toplama frekansı ve kutu tipleri, ilgili mahalle özelliğine, belki mevsim şartlarına göre değişecektir. Önemli nokta bu atıkların normal çöp kadar sık toplanmasının gerekmemesidir.

Ayrıştırma

Atıklar toplandıktan sonra ilgili belediyenin deposunda ayrıştırılacaktır. Bu da hayli basit bir prosestir çünkü zaten atıklar temiz. Normal çöp gibi değil. Birkaç tip atık ayrıştırılacak, kamyona, trene, gemiye, neyse yüklenecek ve ilgili firmaya gönderilecek.

Hane halkını bu sisteme alıştırmak için atık kutusuna yanlış malzeme atanların kutuları toplanmayabilir veya Türkiye şartlarında gerekli uyarı, eğitim ve cezalar devreye alınabilir.

Sonraki Aşamalar

Bu sistemi oturttuktan sonraki aşamada organik atıkların normal çöp kamyonu networku tarafından ayrıca toplanması sistemi devreye alınabilir. Bunun için normal çöp araçlarında organik atık için ayrı bölüm açılmalı. Ayrıca organik atıklar için evlere küçük ( 7 L ) kapaklı standart plastik kutular dağıtılmalı. Organik atık konusu komposto konusu ile de ilintili, konuyu dağıtmamak için organik atık konusuna girmeyelim.

İşin ABC’sini çözdükten sonra DEF’yi konuşacağımız aşamada ise elektronik atıklar, kullanılmış tekstil ürünleri gibi atıkların da ayrıca ilgili (aynı) firmalar tarafından toplanması konusu sisteme eklenebilir.

Örnek

Bu yaz gözlemlediğim iki örneği paylaşayım. Yer Sarıyer’de bir aile yakınımın oturduğu site. Site sakinleri, site yöneticisinin organizasyonu ile geri dönüşebilir atıkları ayrı toplamak için organizasyon yapıyor. Belediyenin bu iş için anlaşmalı aracı ( veya kendi aracı) varmış, belediye ayarlanıyor ve sistem ( sözüm ona) başlıyor. Araç, toplama işini daha ilk seferlerde aksatıyor, atıklar birikiyor, bir süre sonra etrafta fareler görülmeye başlanıyor ve sistem iptal ediliyor. Bugün itibariyle tüm cam şişeler, kartonlar normal çöp poşetine atılıyor. Çok idealist olan bir iki tane site sakini arabalarının bagajında şişeleri toplama noktalarına götürüyorlar.

Başka bir örnek vereyim. Yer Arnavutköy ilçesinde ahbapların oturduğu bir konut kooperatifi site. Belediye zaten geri dönüşümlü atık toplama hizmeti taleplere rağmen vermiyor ve siteye bu amaç ile kutu, konteyner koymuyor. Site sakinleri kararlı. En azından cam şişeleri çöpe atmamak için sitenin bir köşesinde toprağın üzerinde biriktirmeye başlıyorlar. Site görevlisi normal çöpleri topluyor ama dini hassasiyetten ötürü şişelere dokunmuyor çünkü boş şişelerin bir kısmının içine alkol teması olabilirmiş. Haliyle site sakinleri kendileri şişeleri çimenlerin üzerinde biriktiriyorlar ve asla toplanmayan bir şişe dağı bugün itibariyle toprağın üzerinde oluşmuş durumda.

Belediyeler

Milletimizde cam şişenin ayrı toplanması konusunda bilinç daha yüksek ama karton, plastik ve metallerin ayrı toplanması konusunda uygulama son derece sınırlı. Bu işi belediyeler sağa sola koydukları küçük kutular ile konu komşuya “biz çevreciyiz” mesajı vermeye çalışıyorlar. Bu sistemin çalışması için her haneden belirli bir günde toplama servisi yapılması ve bunun için gerekli personel ve kamyonların devreye alınması gerekli. Bunun dışındaki çözümler hikaye.

Atık toplama networku ile beraber belediyelerin çöp toplama bütçesi ikiye katlanacak dedik. Tam olarak bu doğru değil. Hanelerden toplanan çöp ve değerli atık tonajı değişmiyor ancak tek toplama networku değil iki network kullanılıyor. Yani geleneksel çöp toplama networkunun ton x KM kaynaklı maliyetleri azalacak. Muhtemelen ilk senelerde gerekecek yeni koltuk altı depo yatırımları veya kiralamaları ile iki katını bulacak olan maliyet, birkaç sene içinde ilave 50% ve hatta belki ilave 25% lara kadar düşecek.

Lojistik Sistem Tasarımı Esasları

Yeni lojistik sistem nasıl tasarlanmalı? Koltuk altı depoları nerelerde olmalı? Bu aslında kısıtları ve parametreleri gayet iyi tanımlı, akademi dünyasında çokça örneği olan bir karbon salınımı minimizasyonu ( veya maliyet minimizasyonu) problemi. Kurulacak matematik modelde ton x KM minimizasyonu yapılacak. Endüstri mühendislerinin, Operasyon Yönetimi branşının teorisini bildiği bir konu. Kabaca çok atık olan yoğun yerleşimi olan bölgelerde daha sık koltuk altı ayrıştırma depolarının olması gerekiyor ve olabildiğince depoların ve aktarma merkezlerinin tren istasyonu ve liman kenarında kurulması gerekiyor. Bu sistemin verimli çalışması için karayolu ile yapılan ton x KM nin en az olacak şekilde tasarlanması lazım. Demiryolu ve denizyolu ile yapılan tonaj oranının maksimumda tutulması gerekli.

Genelde bu tür problemlerde şöyle bir ikilem ile karşılaşılıyor: Ya sistemin ilk kurulum / yatırım maliyeti yüksek tutulacak ve çok miktarda koltuk altı deposu ile ton x KM minimum sağlanarak işletme maliyetleri ( karbon emisyonları) minimuma çekilecek veya az sayıda koltuk altı deposu yapılacak, kurulum maliyeti düşük olacak ama ton x KM yüksek ve yıllık işletme maliyeti yüksek olacak. Bizim zoru seçmemiz ve uzun vadeli karbon emisyonlarını en aza indirecek networku kurmamız gerekli.

Elbette ilgili uzmanlar, şehir, trafik, yol parametrelerini çalışmalı, sistemin sanal ortamda simülasyonları kurulmalı ve senaryo analizleri üzerinde çalışmalı ancak muhtemelen gelinecek nokta bize Marmara bölgesinde toplanan büyük miktarda değerli atığın, bölgede kurulacak onlarca küçük iskeleden römorklar ile çekilen yüzen mavna tipi vasıtalar ile bölgeden alınmasını gösterecek. Muhtemelen bu mavna yüklerinin bir kısmı Bandırma ve/veya İzmit civarında demiryoluna aktarılacak, bir kısmı ise denizden taşınarak İskenderun’a kadar farklı limanlarda endüstri tesislerine teslim edilecek. Belki bu master plan ile uyumlu yerlerde, daha büyük ölçekli plastik atıkları türlerine göre ( PET, PVC, PP, PS, HDPE vs) ayırma, bir kısmını yakma vs. tesislerini de zaman içinde kurabiliriz.

Zamanlama

Bu sistem Türkiye’de her yerde aynı anda kurulabilir mi? Çevre bakanlığı ölçek ekonomisi gereklilikleri doğrultusunda gerekli ekipmanları, prosesi, standartları, yazılımları, eğitim planını, master planı ve maddi kaynağı hazırlarsa ve belediyelere sadece uygun personel ve uygun araç tedariği işi kalırsa bu iş çok başarılı şekilde birçok bölgede aynı anda devreye alınabilir. İşi zaten iflas etmiş belediyelerin üzerine yığarsak sonuç alamayız. Bu konu Ulaştırma Bakanlığı ile de en az Çevre Bakanlığı kadar ilgili. Yeni iskeleler, iskelelerde yeni mavna yükleme hizmetleri, demiryolu entegrasyonu, TCDD gibi kurumlar bu işin içinde olmak zorunda. İşi tamamen kamyon ve karayolu altyapısı üzerinden de kurabiliriz ancak karbon salınımı hayli yüksek olur ve sistemin ürettiği fayda azalır.

Bu tür operasyon yönetimi projelerinde sürekli iyileştirmelerin sonu gelmez ve gelmemelidir de. Gelişen teknoloji şartları, değişen şehircilik hayatı ile ekipmanlar, prosesler, otomatizasyon seviyeleri, master plan vs. değişiklikler olacaktır. Bugün için önemli olan bir yerden başlayabilmek ve işin ABC sini kurabilmektir.

Bu sistemi Türkiye şartlarında nasıl daha verimli kurgulayabiliriz?

1) Değerli Atık toplama işini başarılı yapan ülkelerdeki örnekler incelenerek tecrübe ve uzmanlıklardan faydalanılabilir.

2) Hane halkının değerli atık toplanması konusunda davranışlarını değiştirmek üzere kamu spotları, gazete, broşür yayınları vs. devreye alınabilir.

3) Özellikle inşaat atıklarının değerli atık kutuları ve genel çöp kutularına atılması önlenmeli ve belediye web sitelerinden inşaat atıkları için ev hanesinin önüne indirilecek şekilde konteyner servisi alınabilmeli.

4) Çevre ve atık yönetimi konusunda İngilizcede Türkçe karşılığı olmayan birçok terim devreye girdi. Türkçenin bu tür sektörel jargonların devreye alınması konularında geri kalmayacak şekilde geliştirilmesi gerekli.

5) Belediye web sitelerinden değerli atık kutusu siparişi verilebilmeli.

6) Lojistik sisteminin verimli tasarlanması, matematik modelin ve simülasyonun kurulması konusunda üniversitelerin endüstri mühendisliği bölümleri ile çalışılabilir. Bu bölümlerin yararlı sonuç üretebilmesi için trafik durumu, hane nüfusları hakkında uzun dönemli saha verilerinin ve şehir ulaşım ağının dijital kopyasının paylaşılması gerekecektir.

7) Koltuk altı depoları konusunda özellikle Marmara bölgesinde istimlak işlerinin hızlı yapılabilmesi gerekecektir. Bu çalışmaları kolaylaştıracak kanuni düzenleme de gerekebilir.

8) Adalar Denizi’ndeki Yunan adalarındaki nüfusa da Türkiye’deki geri dönüşüm altyapısı kullandırılmalıdır. Yunan adalarının Yunan anakarasına uzaklığından dolayı bu konuda Türkiye ile yapılacak işbirliği ile iki ülke de ticari, turistik ve çevresel faydalar elde edebilir. Türkiye atık ithalatı konusundaki kısıtlamalarını, Yunan adaları özelinde, kaliteli ayrıştırılan değerli atıklar ile sınırlı olmak üzere esnetebilir.

9) Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne en üst standartlarda değerli atık toplama sistemleri kurulmalı ve ilgili atıklar satın alınarak Türkiye’deki sanayi tarafından değerlendirilmelidir.

10) Değerli atıkların toplanmasının yanında özellikle plastik atık üretiminin azaltılması konusunda çalışmalar artırılmalıdır. Örneğin birçok ekonomik ve sosyal göstergede Türkiye’nin gerisinde olan Fas, 2016’dan beri tek kullanımlık plastik poşetleri tamamen yasaklamış durumda. Marketlerde doğal lifler ile üretilen poşetler kullanılıyor. İngiltere’de marketlerde 10p civarı ücret karşılığı kullanılabilen naylon poşetler bu ay sonunda birçok market zincirinde tamamen kaldırılıyor. Parasını ödeyerek dahi tek kullanımlık plastik poşetler alınamayacak. Çin’de kompost edilemeyen plastik poşet kullanım yasakları kademeli olarak bölgelerde devreye alınıyor.

11) Türkiye’nin Avrupa’dan atık plastik ithal etmesi konusu son dönemlerde tartışıldı ve politika değişiklikleri yapıldı. Özellikle atık plastikler sanayide kullanılabildiği ölçüde değerli aksi durumda toprağa gömülmek üzere atık ithalatı uygun olmaz. Her durumda yerli atık hammaddelerin toplanmasına öncelik verilmelidir.

12) Alkol temaslı ambalajların da el ile toplanmasında dinen bir sorun olmadığı ilgili otoriteler tarafından açıklanmalı.

Sonuç

Bu konuların hayata geçirilmesi için kamuoyu baskısı önemlidir. Belediye başkanlarını ve Çevre Bakanlığı gibi kurumları bu konular ile ilgili ne kadar sorumlu tutabiliyoruz? Medyamız bu konulara ne kadar ilgili? TUİK bu konularda bölgesel istatistikleri yayınlıyor mu? Siyah çöp torbalarına, gıda atıkları ile karışık atılan kartonlar, cam şişeler, metal konserve kutuları, pet şişelerin atılması, dünya istatistiklerinde bu alanda son sıralarda olmamız belediye başkanlarımızın, politikacılarımızın yüzünü 21. yüzyılda hala kızartmıyor mu?

Türkiye, değerli atıkların kaynağında çöplerden ayrıştırılması konusunda acilen gerekli politikaları devreye almalıdır.

Tüm yazılarını göster