Eski lunapark kültürünün, biraz da kumar kokan oyunudur bu. Bul karayı, al parayı… El çabukluğuyla oynayanın sürekli kaybettiği ve karanın bir türlü bulunamadığı bir özelliği vardır. Yani kasa, hep kazanmaktadır. Bir yanıyla bizim ekonomideki vatandaş iktidar ilişkisi gibi…
İşte Türkiye’nin de fotoğrafı buna benziyor. Ülkede işsizlik problemi ortaya çıkıyor; suçlusu iş bilmez işverenler ya da kadınlar veya iş arayanlar… Kredi kartları başta olmak üzere borç patlıyor. Hane halkının borcunun payı 2001’de yüzde 4 iken, yüzde 60’lara çıkıyor; suçlusu tüketim bilinci olmayan vatandaş.
Marmaray arıza yapıyor, hızlı tren yolda kalıyor; suçlusu Geziciler. Sıcak para FED’in açıklamalarından ve uygulamalarından sonra hızla eve dönüş hareketine geçiyor; suçlusu faiz lobisi…
Ortadoğu kan gölüne dönüyor; suçlusu Esad… IŞİD denen terör örgütü burnumuzun dibinde katliam yapıyor; sorumlusu muhalefet… Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde hukuksuzluk örneği sergileyerek sürekli mahkûm oluyoruz; suçlusu başvuranlar.
Ülkede ordunun, aydınların, gazetecilerin, siyasetçilerin, bilim insanlarının esareti yaşanıyor. Göz göre göre hukuk katliamı yapılıyor. En önemlisi adalet duygusu dinamitleniyor; suçlusu emri alıp uygulayanlar. PKK eylem yapıyor; suçlusu mücadele eden Mehmetçik.
Casusluk soruşturması yürütülüyor; ama kozmik odaya girenlere arka çıkanlardan kimse söz etmiyor. Çakma suikast ihbarlarından söz açılıyor; suçlusu askeriyenin mutfak görevlileri… İktidar, başta Başbakan olmak üzere bir gün başka, ertesi gün tam tersi yönde başka konuşuyor; suçlusu bu çelişkiyi ortaya koyanlar oluyor.
Yolsuzluk iddiaları ortaya atılıyor; dönemin Bakan’ı Bayraktar bizzat Başbakan’ın sorumlu olduğunu söylüyor; suçlusu bunun haberini yapanlar ilan ediliyor. Ülkenin otoyolları teröristlere terk ediliyor; utanmasalar suçlusunu şehitler ilan edecekler.
Dünya suçlu; ülkedeki muhalefet suçlu; gerçekleri yazıp, çizenler suçlu; aslında herkes suçlu. Sadece Başbakan masum… Gerektiğinde bakanlar bile suçlu bulunabiliyor, ama Başbakan asla suçlu olmuyor.
Ekonomide, dış politikada, hukukta, eğitimde ve aklınıza gelebilecek her konuda skandal üzerine skandal patlıyor; suçlu bulunuyor. Cemaat bu işin sorumlusu… Doğruluk payı var mı? Aksini söyleyen çarpılır. Ama bir sorun da var. O zaman 12 senedir bu ülkeyi siz mi yönetiyorsunuz, cemaat mi? Birilerini kullanmış olabilirsiniz, ama sorumluluk ve ehliyet eş değerlidir.
Yetkilerinizi birilerine devredip, onların kullanımına verdiyseniz, bunun adı iktidar için ortaklık ya da koalisyon, milli irade açısından da emanete ihanettir. Yani suçu, işbirliği yaptığınız birilerine atıp, her konuda masummuş gibi davranamazsınız. Bire bir tüm yaşananlardan bu iktidar sorumludur.
Dönersek başa; neydi oyunumuzun adı? Bul karayı al parayı… Yakında kara paranın aklandığı ülke olarak da damga yersek, ki çok yakın gözüküyor; işte o zaman yapbozun eksik parçası da tamamlanacak. Ve değişmeyen kural yine işleyecek: Kasa kazanacak; faturayı ödemek de yine millete kalacak.
Çetin Ünsalan