UEFA Final karşılaşması 29 Mayıs’ta İstanbul Atatürk Olimpiyat Stadında oynanacak. Finalde iki İngiliz takımı karşılaşacak. Chelsea ve Manchester City.
Evet, bu maç Türk Ekonomisi’ne güzel para bırakabilir.. Stada 70.000 taraftar turist gelse, her biri Türkiye’de 400 pound harcasa, 28 milyon pound. Fena mı? Hiç değil.. Malum işler kesat..
İstanbul’daki maç seyircili oynanabilecek mi? Virüsün bu durumunda biraz zorlama bir karar olacaktır ama belki belirli kurallar getirilerek düşük kapasite ile mümkün olabilir..
Peki 70.000 İngiliz gelebilecek mi? Gelirlerse İngiltere’nin son aldığı kırmızı liste uygulaması ile İngiltere’ye geri dönebilecekler mi? Gelebileceklerinden hiç emin değilim ama gelebilseler dahi büyük eziyet olacağı ve giriş çıkışlardaki virüs testleri, karantina uygulamaları, ilave maliyetler filan işin keyfi son derece kaçacaktır.
Lafı uzatmayalım…
Bu maç Türkiye’de oynanmamalıdır.
Evet Pound hesabı yapınca Türkiye’de oynanması ağır basıyor.. EUR veya USD hesabı yapınca da aynı sonuç çıkıyor.. Ama bizim sportmenlik hesabı yapıyor olmamız gerekli. Sportmenlik hesabında açık ara farkla maçın oynanması gereken yer İngiltere’dir.
Spor müsabakaları,hele ki futbol müsabakaları, hem ülkemizde hem Dünya’da sportmenlikten iyice uzaklaşıp tamamen bir business haline geldi.. Ama bunu kabul etmemeliyiz.. Evet, belki kendi futbol ligimize, takımlarımıza, klüp başkanlarımıza, federasyonumuza, futbol basınımıza, sahada oynanan oyuna bakınca pek gurur duyamıyoruz.. Pek sportmenlik de hissetmiyoruz kabuledelim.. Ama haydi bu işi değiştirelim. Bir yerden başlamak lazım.. Neden UEFA finalinden başlamayalım? Herkese gösterelim.. Futbolun temeli para değil sportmenliktir. İki İngiliz takımı finale kalmış, Dünya virüs pandemisinden kavruluyor, bu konjonktürde “haydi geleceksiniz, sıra bizde, hak bizim, seve seve bizim stadımızda oynayacaksınız oyununuzu”… Bu mudur bize yakışan?
Elbette değil…
Son dönemde İngiltere ve Türkiye arasındaki doğru yöne doğru ilerleyen ilişkileride hatırlatmak gerekli.. Doğu Akdeniz’de bize karşı İngiltere hiçbir tehdit sinyali vermedi… Nötr kaldı ve hatta bizimle tatbikat yaptı. ABD,Fransa, Yunanistan, İsrail eksenli ittifaka katılmadı… “Kıbrıs Türk Cumhuriyeti” konusunda , her türlü insan haklarına aykırı olan, neredeyse 50 senedir devam eden ambargoların kalkması fikri eminim Londra’da kulağa kötü gelmiyordur. Serbest Ticaret Anlaşmasını yaptık ve önemli miktarda ticaret fazlası veriyoruz.
Şimdi durum buyken, futbolun beşiği olan İngiltere’nin iki önemli takımı, bırakalım da maçlarını efendi gibi ülkelerinde yapsınlar… İngiltere pandemi sorununu büyük ölçüde çözdü, aşılama oranları yüksek, publar, restoranlar, dışarıda oturma kaydıyla açıldı..Futbol müsabakalarının seyircili oynanma durumu bu ay açılıyor.. Bu insanlara eziyet etmenin anlamı var mı?
Biz bu final maçını jest yapıp İngiltere’ye bırakmazsak belki UEFA karar alıp yapacak.. Bu durumda zaten jestfırsatı kaçmış olacak…
Bu jesti İngiltere’ye yaparsak, İngiltere’nin bize iade-i jest yapması uzun sürmeyecektir.. Turizm sezonu geliyor.. Biz de kırmızı listedeyiz.. Turist adetlerini hatırlamamız lazım… Mevcut gidişata ve virüs durumuna göre bu sene herhalde turizm patlaması yaşayacak olan ülke İsrail olacak… Belki iade-i jesti Doğu Akdeniz politikalarında alırız, belki servisler sektörünü de kapsayacak genişletilmiş ve avantajlı bir STA’da alırız, belki TL’nin stabilitesini koruyacak şekilde merkez bankaları arasındaki bir işbirliğinde alırız veya turizmde alırız.. Yani işbirliği alanı çok fazla..
Ayrıca bu seneki özel şartlar sebebiyle yapacağımız jestin karşılığını UEFA’da verecektir. Virüs döneminde final karşılaşmasına ev sahipliği yaparak, yarım yamalak bir turizm geliri elde etmektense, bu hakkımızı virüsün olmadığı bir seneye ertelememiz daha akıllıca olmaz mı?
Finale sayılı günler kaldı, bu organizasyon işi zaman isteyen bir konu, bu yüzden derhal kararımızı alıp organizasyonu İngiltere’ye bıraktığımızı açıklamamız bize yakışan davranış olacaktır.