Sadrazam

Çetin Ünsalan Yazar ulusalkanaliletisim@gmail.com

Cumhurbaşkanı Danışmanı Yiğit Bulut, Merkez Bankası’nın kararının ardından konuştu. Anlattıklarını uzun uzun analiz edecek değilim. Çok da ciddiye alınmayacak ölçüde, her tarafa mesaj yollayan, içi boş bir söylem.

Herkes biliyor ki, bu kadar borç yükü ve finansman ihtiyacı olan bir ülkenin FED’in kararlarından etkilenmemesi mümkün değil. Fakat Bulut öyle bir anlatıyor ki, sanki FED bize gıcıklığına bu kararları alıyor. Oysa ABD sadece kendi ekonomisinin ve varlık balonu tehlikesinin derdine düşmüş vaziyette.

Öbür tarafta Rusya’ya dönüyor; oraya bir şeyler söylüyor. Ne söylediği belli de değil. Tarihten örneklerle, bugün içinde bulunulan açmazı ‘biz güçlü olduğumuz için başımıza bunlar geliyor’ cinsinden söylemlerle anlatmaya çalışıyor.

Merkez Bankası’nın daha da faiz düşürmesi gerektiğinden söz ediyor. Ama piyasa faizlerinin Merkez Bankası’nın beyanlarını esas almaksızın, çok çok üzerinde uygulandığını anlatıyor. Dedim ya çok fazla detaya girip de, zaman harcamaya gerek yok.

Ben asıl Danışman’ın bu sadrazam merakına takıldım. Daha önce de söylemlerinde sürekli bir sadrazam örneği verip duruyor. Danışmanlık yaptığı makamın Türkiye Cumhuriyeti olduğunun farkında değil mi acaba? Çünkü sadrazamlık tarifi şöyle:

“Sadrazam, diğer bir deyişle Vezir-i Azam, Osmanlı devlet işlerinde padişahtan sonra gelen en yetkili kişidir. Padişahın kendisine verdiği yetkiyle devlet işlerini yürütür, seferlere çıkar.

Sadrazamlık makamı Osmanlı Devleti ilk kurulduğunda henüz yoktur.

Sadrazamlık ya da Vezir-i Azamlık makamından önce sadece vezirlik makamı vardı. Devletin büyümesine paralel olarak zamanla vezir sayısı artmış, ardından Vezir-i Azamlık makamı Osmanlı Devlet kurumunda yerini almıştır.”

Bizde sadrazamlık yok; olmayacak da… Tıpkı padişahlığın olmayacağı gibi… Kendisi hangi hayalin içinde bilmiyorum ama Anayasa’nın değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek 2. Maddesi’nde de belirtildiği üzere:

“Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk devletidir.”

Bugün bu kavramlarda aşındırma telaşı olabilir. Fakat halen geçerlidir ve geçerli olmaya da devam edecektir. Bu sadrazam takıntısından vazgeçmesini öneririm. Çünkü insanın aklına ‘bir beklenti içine mi girdi’ sorusu geliyor.

Beştepe’nin de acilen bu yaklaşıma bir ‘dur’ demesi gerekiyor. Ekonomik ve siyasi analizleri çok ciddiye alınmayabilir; ama bu ülkenin en tepesindeki makama danışmanlık yapıyorsanız; günümüze dönün; Osmanlı döneminde değiliz. Ve burada hamaset değil, Atatürk’ün manevi mirası olan akıl ve müspet ilim geçerlidir.

Tüm yazılarını göster