Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek konuştukça hem sorunların farkında olduğu, hem de konuşamadığı ortaya çıkıyor. Türkiye’nin döviz ihtiyacı bakımından büyük bir sorunla karşı karşıya kaldığını Başbakan Yardımcısı’nın bildiğini anlıyoruz.
Lakin bir yanlışı örtmeye çalışırken, ortaya konulan tezler, hayattan ve reel sektör gerçeklerinden kopuksa, ciddiyetten de uzaklaşıyor. Aslında tüm bu komik duruma düşen açıklamaların tek nedeni sahadan kopukluk değil.
Gerçekten problemleri masaya yatırmaya kalktığınızda, iktidarın son 15 yılda yaptığı dramatik hatalar ortaya çıkacak. Uygulanan büyüme modelinden para kullanma biçimine, üretime olan yaklaşımdan para odaklı bir dünya üzerine kurgulanmış sahte başarılara kadar hepsinin boyası dökülecek.
İşte Başbakan Yardımcısı’nın bazı konuları değerlendirirken boşa düşmesinin temel nedeni bu. Eski politikalarının son derece hatalı olduğu açık. Ortada ciddi bir başarılı ekonomi palavrasının dolaştığının ise anlaşılmaması gerekiyor.
O yüzden şekerden dolara kadar ortaya gelen her meselede bahane üretme mekanizması gibi bir tavır içine giriliyor ve elbette bir yanda komik duruma düşülürken, öte yandan çözüm diye dillendirilenlerin hiçbirinin gerçekçi olmadığı anlaşılıyor.
Geçmiş yıllarda bu durum farklıydı. Çünkü herkesin gücüne göre eleştirileri parayla susturulabiliyordu. Fakat artık musluğun suyu kesildi. Bu da insanların zaten gördükleri ve bildikleri yanlışları daha çok dillendirmesine ortam hazırladı.
Şimşek nezdinde iktidarın bu bahanemsi açıklamaları ise, eskisi gibi kabul görmediğinden sıkıntı yaratıyor. Zira herkesin canı yanıyor. Örneğin Mehmet Şimşek dövizle borçlanmamayı, gelir birimiyle aynı finansman kullanmayı öneriyor. Hatta bu konuda kısıtlamalara gidileceğini de biliyoruz.
Normal şartlar altında yemin etseniz başınızı ağrıtmayacak doğru bir yaklaşım. Fakat eğer reel sektörden vatandaşa insanlar bu denli gırtlağına kadar borca batmamış olsaydı. Şu an borçlanma ihtiyacının nereden kaynaklandığına bakmak lazım.
Firmalar döviz talebini yatırım yapmak için mi ortaya koyuyor, yoksa dövizle borçlu olduklarından, ödemelerini de dolar ile yapmak zorunda olduklarından mı dolar toplamaya çalışıyor? Elbette ikincisi... Siz bu gerçeği görmezden geldiğiniz gün frene sert basarsanız, Türk reel sektörü camdan çıkar. Aynı daha önce kredi kartları konusunda sergilenen yanlış politikayı fark edip, birden bire frene bastığınızda tüketicinin camdan çıktığı gibi...
Şimşek’in bir tezi de TL değer kaybedince, reel sektöre avantaj olarak yansıyormuş. Teknik ve kitabi olarak baktığınızda olması gereken bu. Lakin bugünün koşullarında yurtdışı alıcılar, Türk tedarikçilerle ya yeniden masaya oturuyor ya da daha ucuz fiyattan mal alımını teklif ediyorlar.
Zaten korumacılığın arttığı, pazarın da daraldığı bir ortamda üreticinin de çok büyük bir kaçış şansı olmuyor. Elbette Mehmet Şimşek’in bundan haberi yok ya da yok gibi davranıyor.
Benim önerim Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı biraz sahaya insin ya da yerli yersiz konuşmasın. Çünkü söylediklerinin hayatın gerçeğiyle uzaktan yakından ilgisi bulunmuyor.
Elbette daha kolay bir yol da var. Bu başarılı ekonomi palavrasını dillendirmekten vazgeçip, hatalarla gerçekten yüzleşip, işin içinden nasıl çıkabileceğimizi tartışırız. Çünkü fatura öderken kimin yaptığına bakmıyorlar.
Ama orada da 2019 seçim hesapları devreye giriyor. Sahi söylesenize arada seçim gündeminden fırsat bulup, ülkeyle de ilgilenecek misiniz? Hayır sahada yangın var da; ben onun için söylüyorum. Şüphesiz sizin için önemliyse...
Çetin Ünsalan