Alacaklar yeraltına mı indi?

Çetin Ünsalan Yazar ulusalkanaliletisim@gmail.com

Türkiye ekonomisi adına son derece tartışmalı bir veri açıklandı ve ne yazık ki gerçek anlamda kimsenin gündeminde yok. Açıklamayı yapan bir anket şirketi değil, Türkiye Bankalar Birliği (TBB) Risk Merkezi... Ne diyor?

2017 Ocak – Ağustos döneminde karşılıksız işlemi yapılan çek tutarında yüzde 37,5, adedinde de yüzde 42,4 oranında azalma yaşandı. Son derece büyük ve tartışmalı oranlardan bahsediyoruz. Bunun Türkiye’nin gündeminde tartışılmıyor olmasını ise hayretler içinde izliyorum.

Çünkü istatistik bazında erişilen bu oranların, reel piyasaların gerçeğiyle örtüşmediğini biliyoruz. Piyasada çok ciddi bir nakit sıkıntısı ve tahsilât problemi yaşanmaya devam ediyor. Gerçek bu iken, karşılıksız çeklerdeki bu düşüşün sorgulanması gerekmez mi?

Daha iki ay önce Dünya Gazetesi’ne röportaj veren Zeynep Bodur Okyay, piyasadaki nakit sıkıntısından şikâyet ederek, barter tekliflerinin gündeme geldiğini söylemedi mi? 500 bin TL cirolu tesisatçıların bile takas talebiyle ortaya çıktığından dem vurmadı mı?

Hangi sektöre bakarsanız bakın; zaten büyük bir ödeme problemi yaşandığını biliyoruz. Geçtim sektörleri Maliye ya da SGK bile alacaklarını tahsil edemediğinden yapılandırmaya yapılandırma yapmadı mı? Buna rağmen tahakkuk/tahsilât oranlarının yetersiz kaldığı bilinmiyor mu?

Çok kısa bir süre önce TESK Başkanı Bendevi Palandöken, yapılandırmalarda ödeme kolaylığı için, öteleme istemedi mi? O halde böylesine net bir düşüşte niçin kimse bunu sorgulamıyor; anlamakta güçlük çekiyorum.

Rakamları ve oranları ilk gördüğümde aklıma Rahmetli Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in bir sözü geldi: “Meseleleri mesele etmezseniz; ortada mesele kalmaz.” Görüyorum ki durum tam da bu söze uygun bir şekilde hayat buluyor.

Oysa çok iyi biliyoruz ki ödeme problemi, artarak devam ediyor. O zaman bu oranlar nasıl çıktı? Bir ihtimal, karşılıksıza önlem olarak getirilen kare kod uygulaması nedeniyle piyasadaki çekin tercih ağırlığı azaldı.

Diğer bir ihtimale göre çek yerine senet tercih edilmeye başlandı. Zira TBB Risk Merkezi’nin bu kayıtlarına baktığınızda, 2017 Ocak – Haziran döneminde protesto edilen senet tutarında, yani üzerinde yazılı meblağ esas alındığında yüzde 16’lık artış dikkat çekiyor.

Yine bir ihtimal KGF güvencesiyle sunulduğu belirtilen kredilerle, bu ödemelerin bir kısmının yapılmış olma olasılığı. Çok küçük bir olasılık da olsa, orada da yatırım için verilen kredinin borç ödemeye kullanıldığı riski gündeme geliyor. Fakat dediğim gibi, bunu çok gerçekçi bulmuyorum.

Bence en kuvvetli iki ihtimal öne çıkıyor. Reel sektör çok uzun zamandır zaten karşılıksız olan çekleri, yeni ve daha uzun vadelerle değiştirerek bir yöntem uyguluyor. Bu da zaten istatistiklere yansımıyor.

Fakat olasılıklardan birincisi vadelerdeki uzama. Zaten 12 ile 24 ay arasında değişen vadeli alımlarda, ortalama 18 ay vade uygulayan sektörler, belki de ortalamayı 24 aya doğru ilerletti. Bu da riski büyüterek ötelediğimiz anlamına gelir.

İkinci ihtimal ise tekrar piyasanın açık hesap sisteme geçmiş olabileceğidir. Bu hem kayıtdışı ekonominin tetiklenmesi sonucunu doğurur; hem de alacak problemlerinde çek-senet mafyasının hortlamasına neden olur.

Bu açıdan bakınca önemli bir problemin ayak seslerini duyar gibiyim. Fakat görüyorum ki herkes kendi yaşadığı gerçekle bile bağdaşmayan oranların büyüsüne kapılmayı tercih ediyor.

Yetkililerin bir an önce istatistiklerdeki uyarıyı algılayıp, konuyu mercek altına alması gerekiyor. Aksi takdirde çok üzücü olaylar yaşamamız, daha önceki tecrübelerimiz ışığında işten bile değil.

Çetin Ünsalan

Tüm yazılarını göster