Suudi Kral Selman Bin Abdülaziz Türkiye’ye geldi. Geldi gelmesine de sanırım bu garip ziyaretin en güzel fotoğrafını Beştepe’de bulunan kaçak saraydaki görüntüler verdi. Ziyarete garip diyorum, zira toplantı konusu Suriye…
Garip olan ne? Türkiye ve Suudi Arabistan yönetimlerinin müdahale istediği biliniyor. Peki, başka kim istiyor? İsrail ve ABD… Hiçbir komşumuz istemiyor. Sizce de tutulan safta bir gariplik yok mu?
Gelelim ikinci garipliğe… Suudi Arabistan görünürde Suriye’de ne istiyor? Demokrasi… Hatta hatırlayacaksınız krallıktan yapılan açıklamada, Esad’ın halkına daha demokrat davranması gerektiğini söylenmişti. Kraldan demokrasi tavsiyesi… Kavram her tarafından dökülüyor.
Elbette kast ettikleri Irak tipi bir demokrasi ise anlaşılabilir. 1,5 milyon insanın ölümü ve tecavüzüyle sonuçlanan bir demokrasinin tavsiyesini de ancak bir kral verebilirdi. Peki, aslında ne isteniyor? Esasen istenen hiçbir şey yok, sadece birilerine taşeronluk yapılıyor.
Gelelim üçüncü garipliğe… Beştepe’deki karşılama komitesine bakıyorsunuz; hepsinin gözünde dolar işareti var. Dünyadan para umudunu kesmiş bir Türkiye, Suudi Arabistan’dan gelecek paranın ümidiyle çok acınacak bir fotoğraf verdi.
Bu para gelmez, gelse de yatırım olmaz. Neyin parası olduğunu ise sanırım herkes biliyor. Umarım Suriye üzerinden bir çılgınlığa imza atılmaz. Atılırsa da kefenini giyip yollara dökülenler önden buyursun. Çünkü bu bir vatan savunması değil; işgalcilik.
Gelelim dördüncü garipliğe… Para beklenen Suudi Arabistan’ın ekonomisi petrol fiyatlarından dolayı yerlerde sürünüyor. İlk kez borçlanma yoluna gittiler ve IMF’nin açıklamalarına bakılırsa, petrol fiyatlarının böyle seyretmesi durumunda 5 yıla kadar iflas tehlikesi ile karşı karşıyalar. O zaman sizce parayı nereden bulacaklar?
Gelelim beşinci garipliğe… Petrol fiyatlarındaki olumsuzluk nedeniyle bu kadar zorlanan bir ülke, eğer ki petrol üreticisi ise ne yapabilir? Üretimi durdurur ve fiyatların toparlanmasını ümit eder. OPEC toplantılarında üretimin kısılmasına ilk karşı çıkan kim? Suudi Arabistan… Bir insan ancak ülkesini kendi yönetmiyorsa, bu kadar gayri ekonomik bir tavır sergileyebilir.
Gelelim altıncı garipliğe… Suudi Kral, ülkesindeki yetkili kesimlere tasarruf emri vermiş. Herkes bütçesini yüzde 5 oranında azaltacak, harcamalarını kısacak. Sonuç: Türkiye gelen kral için 600 adet araç kiralanıyor; Ankara’da ihtiyaç karşılanamayacağı için diğer illerden destek alınıyor ve 500’e yakın oda kiralanarak geliniyor.
Tasarruftan anladıkları buysa doğru adresteler. Gırtlağına kadar borca batmış memleketin borç parayla yaptırdığı sarayda ağırlandılar.
Peki bu kadar çelişki içerisinde ortaya siyasi ve iktisadi açıdan nasıl bir hedef ve politika çıkıyor? Bunun yanıtını bulmak isteyenler ise tarihe dönüp baksınlar ve Arabistanlı Lawrance’nin hikâyesine göz atsınlar.
“Britanyalı arkeolog, asker ve diplomat. 1916 - 1918 yılları arasında Arap ayaklanması, Sina ve Filistin cephesi gibi olaylarda Osmanlı İmparatorluğu hakimiyetine karşı üstlendiği rol ile ünlüdür. Buradaki rolü nedeniyle Arabistanlı Lawrence olarak tanınmıştır. Seçkin Hizmet Rütbesi ve İngiliz Yüksek Şövalye Nişanı sahibidir.”
Kaderin cilvesine bakın ki, bizim çakma Osmanlıcılar’la, çakma Lawrence, kaçak bir sarayda buluşuyor. Peki ne konuşuyor? Ne konuştuklarını bilemem, ama görülen şu ki, herkes bir adama dolar olarak bakıyor. Sahi neden Riyal değil de, dolar. Bunun yanıtı da zaten Suriye konusunu açıklığa kavuşturuyor.