CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile eski Bakan Kemal Derviş bir araya geldi. Elbette herkes herkesle görüşebilir ama bu görüşmenin türü mevki söz konusu olduğunda ülkeyi ilgilendiren bir hal alıyor.
Kemal Derviş’in, olası bir CHP iktidarında Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcılığı görevine, dışarıdan getirileceği ifade edildi. Aslında ikilinin konuşmalarına baktığınızda çok da itiraz edilecek bir nokta yok.
Türkiye’nin önümüzdeki dönem teknoloji tabanlı bir büyüme modeli uygulaması gereğine, bunun eğitimle desteklenmesinin zorunluluğuna dikkat çekildi. Bunlar güzel; ama resmi böyle okumak yanlış olur.
Bence bu ikilinin görüşmesi ve ekonominin başının teklif edilmesi kendi içinde bazı analiz ihtiyaçlarını da beraberinde getiriyor. Şimdi bir kaç başlık altında bunlara bakalım: Birincisi olası bir iktidar halinde dışarıdan bir kurmay atama ihtiyacı, CHP açısından handikaptır. ‘İçeride bu göreve layık kimse yok mu’ sorusunu gündeme getirir.
CHP’nin içinde bu görevi üstlenecek değerli isimler olduğunu biliyoruz. ‘Karma ekonomiye inanan, konunun uzmanı, Atatürk’ün bugün dünyada yıldızı parlayan çözümlerine hakim isimler tercih edilmiyor’ diye mi anlamalıyız?
Onlar devre dışı bırakıldığına göre, o zaman bu tercihin olası nedeni ikinci başlığı tartışmaya açar. Ana muhalefet partisinin ekonomiye bakışının, AKP’den farkı var mı? Kemal Derviş özelinden gidilirse, sıcak para ekonomisinin devam edeceğine mi inanılıyor? Yani ana muhalefet ‘sorun AKP’de ve onlar giderse kaynak gelişi sürer’ düşüncesinde mi?
Eğer durum buysa vay halimize... Çünkü dünya ekonomisindeki gelişmeleri hiç analiz etmiyorlar demektir. Hatta kendi milletvekillerine bile kulak tıkıyorlar anlamına gelir. Bu iktidar gitse bile, gelecek bir para yok. Şayet bu gerçeği göremiyor ve bundan medet umuluyorsa durum fena. Zira para gelmeyecek gerçeği üzerinden çözümleri konuşmak gerekiyor.
Kemal Derviş tercihi ise ancak dünya ekonomisine entegrasyonun (!) yeni kapılarını aralar. Oysa Türkiye’nin bu kritik sürecinde mandacılık da, halvet olmak kadar yanlış... Çözüm Türkiye’nin gerçeğiyle yüzleşmesi ve kendi doğrusu ile politik çözümler üretmesidir.
Dünyaya kapıları kapatması değil, dünya ile masaya onurlu oturup, onurlu kalkması esas olandır. Yoksa diğer seçenekleri zaten mevcut iktidar başarıyla yerine getiriyor. Burada eleştirdiğim Derviş’in kişiliği değil, temsil ettiği düşünce biçimi.
Kişisel olarak tanımıyorum. Çok iyi bir insan olabilir; ama yanlış bir tercih. Üstelik Türkiye’ye yine sahte rüyalar görme potansiyeli getireceğinden felaketin boyutunu büyütüp, çözüm zamanının kaçırılmasına da neden olabilir.
CHP, MHP ya da hangi parti olursa olsun özgün ve gerçekçi politikalarla ortaya çıkmazsa, bu ekonomik rezaletin sorumlusu AKP’yi gösterip, ‘ben daha iyi yaparım’ savını kanıtlayacak fotoğraflar da verirse, bu bir ihtimal seçim kazandırabilir. Ama Türkiye’ye kaybettireceği açık…
Türkiye’nin mevcut iktidarın uzantısına ihtiyacı yok. Türkiye’nin ‘Bir Millet Uyanıyor’ demeye ihtiyacı var. Ve bu hamle, onun yanıtını vermiyor. Gerisi mi? Her siyasi partinin kendi tercihidir. Yapar ve sonuçlarını görür.
Gazeteci olarak bize düşen, sadece gerçeği söylemek... Gerçek de şu ki CHP eskiye sırt çevirdikçe, yenilendiğini zannederek hüsran yaşamaya devam eder.