Ankara’da yaşanan üzücü tren kazası hepimizin malumu. Açıkçası bu konuda sıcağı sıcağına bir şey yazmayı doğru bulmadım. Acılar tazeyken, kulaktan dolma bilgilerle yorum yapmanın çok doğru olmadığını düşünüyorum. Bu konuyla ilgili net bir rapor çıkınca elbette ayrıntılarıyla kaleme alacağım.
Lakin bu süreci beklerken yapılan bir açıklama can sıkıcı bir yaklaşım sergileyince bunu dile getirmekte fayda gördüm. Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Mehmet Cahit Turhan’ın ‘sinyalizasyon zaten çok da önemli değil’ tarzındaki yaklaşımı, üzerinde çokça durulması gereken bir özellikte.
Zira bu yaklaşım daha önce Soma’daki fıtrat izahından öte bir kıvamda değil. Bir tarafta bir şeyleri aceleye getirmenin, öte tarafta bir olumsuzlukta doğalmış gibi davranmanın açıklanabilir bir yanı yok.
Oysa sade bir vatandaş olarak bile sinyalizasyonun önemli olduğunu biz dahi görebiliyoruz. Hele ki sürücüsüz metroların devreye girdiği, otonom araçların kullanıldığı bir çağa ve teknolojiye giderken bu yaklaşım, bilimsel gelişmelerin ne kadar uzağında olunduğunun göstergesidir.
Aslında konuyu Ankara’daki üzücü kazanın dışına çıkarıp genel pencereden bakarsak, diğer konularda da farklı bir fotoğraf görmeyiz. Bugün bölgede zamanında yönetemediğimiz bir sürecin mülteciden sınır tehdidine kadar karşımıza nasıl bir dizi sorunu getirdiğini görüyoruz.
Ekonomide sinyalizasyon olarak nitelendirebileceğimiz planlamanın ne denli uzağına düştüğümüze, günü birlik yaklaşımlarla nasıl büyük açmazlarla boğuştuğumuza şahit oluyoruz.
Bir ekonominin gidişatında kontrolü elde çıkarınca sinyalizasyon anlamı taşıyan ve uyarı niteliği taşıyan rakamlarla, istatistiklerle oynamanın, tren hattında sinyalizasyonu önemsememekten çok farkı var mı?
2019 senesine damga vuracak işsizlik gerçeğini besleyecek konkordatolar, iflaslar, ödeme problemlerini görmeden, tüm trenleri aynı anda yola çıkarırcasına, Mart ayındaki seçimi atlatmak uğruna gerçeklere gözlerini kapatmanın reddetmekten başka bir anlamı olabilir mi?
Netice itibariyle sonuçları üzücü olmakla birlikte kaza dünyanın her yerinde olabilir. Fakat bu kazanın neticesinde gerekli ders çıkarılıyorsa, aksayan yönleri ortadan kaldırmak adına bilime sığınılıyorsa, bu olay gerçekleşirken ihmaller normalmiş gibi aktarılmıyorsa onun adı kaza olur. Diğerine işbilmezlikten bilimi reddetmeye kadar geniş bir yelpazede istediğiniz ismi koyabilirsiniz.
Tren kazası çok üzücü. Ama inanın bu hata örtme yaklaşımı, hata yapmadan önce ‘ben yaptım oldu’ cinsinden tavır, cin olmadan adam çarparak kısa vadeli kazançların peşinde koşacak bir eda, vukuu bulan üzücü olayın da ötesinde sıkıntılı bir durumdur.
Neticede sinyalizasyon önemlidir. Tren işletiminde de, ekonominin işleyişinde de, dış siyasetin yönetiminde de... Bunu önemsemiyorsanız yaşanana kaza demek de güçleşiyor.