Eskiden atalarımız Avrupa’ya fetih seferlerine çıkardı! Zamane siyasetçiler Avrupa’da beyaz bayraklarla halay çekiyorlar! Ama Allah’ı var; bayağı da iyi oynuyorlar… Avrupalı izleyicilerden bolca alkış alıyorlar! Lokum, baklava ve Kapadokya’nın yanına Diyarbakır, Urfa, Van’ı da koydular… Türkiye’nin tanıtımına bundan iyi katkı olur mu? Gelin, gelin, batan geminin malları bunlar! Hepsi de gurur duyduğumuz (!) politikacılar… Kıskananlar çatlasın!
İsviçre, Fransa ve Belçika’daki gala gecelerinden sonra Muhteşem Süleyman’ın torunu Dersimli Kılıçdaroğlu Hollanda’da sahne aldı… PKK sorununun çözümü için bulduğu altın formülü (!) Avrupa ve dünyaya sundu… Hani bu biraz da tereciye tere satmaya benziyordu ama o kadar kusur kadı kızında da olur! İnsanın aklına çakma lakost tişörtü 100 avroya Fransız turiste kakalayan uyanık yurdum esnafı geliyor!
Eğer bu dünyadan “cahil” damgası yiyerek göçmek istemiyorsanız, Kılıçdaroğlu’nun dünya siyasetine yön verebilecek nitelikteki tarihi (!) ve yaratıcı (!) açıklamalarını mutlaka okuyunuz: “Bu sorun güvenlik önlemleri ile çözülmez. Bir toplumsal uzlaşma ile çözülür. Sorunun çözüm adresinin de parlamento olması lazım. Öncelikle samimi ve dürüst olacaksınız. Yani “Ben bu sorunu çözerim” diye masaya oturacaksınız. Bunu kendi içinizde tartışacaksınız. Yine sorunun çözümü açısından birinci sınıf demokrasiyi ülkeye getireceksiniz. 12 Eylül darbe hukukunu ortadan kaldıracaksınız. Yüzde 10 seçim barajını ortadan kaldıracaksınız. Eğer Kürt kökenli bir yurttaşınız etnik kimliği dolayısıyla dışlanıyorsa veya kendini dışlanmış hissediyorsa bunun önüne geçmeniz, onun taleplerini yerine getirmeniz gerekir.”
İster istemez insanın aklına, “acaba PKK lideri Cemil Bayık’ın Avrupa Temsilcisi mi konuşuyor?” sorusu geliyor… Biliyorum, Kılıçdaroğlu çok iyi niyetli ama yine de Cemil Bayık’ın sözlerini hatırlayalım: “Kılıçdaroğlu’nun parlamento sorunu çözmeli” yaklaşımı olumludur. Parlamento demokratik anayasa yapacak! Kılıçdaroğlu’nun bunu sahiplenmesi olumludur.
Cemal Bayık devam ediyor: “Parlamento bir komite kursun! Uluslararası güçlerle görüşsünler! Gelip bizimle görüşsünler! Önder Apo ile görüşsünler…” Acaba, bu stratejinin Avrupa’da provası mı yapılıyor?
Karşısında sular seller gibi bir derya (!) gören Avrupalı durur mu, hemen başka bir soru patlatıyor: “Çözüm yeri parlamento” dediniz. HDP 80 milletvekiliyle parlamentoda. Ancak Kürt hareketi içinde İmralı ve Kandil faktörünün de olması, çözümde muhatap sorunu yaratıyor mu sizce?”
Bu soruya Sayın Kılıçdaroğlu, “şapkadan tavşan çıkararak!” cevap veriyor… “PKK’nın, HDP’nin baraj altında kalması için çalıştığını!” vurgulayarak, PKK-HDP savaşını (!) başlatıyor… Ben hayatımda böylesine sağlıklı (!), böylesine esaslı bir muhakeme (!) görmedim! Şapkadan tavşan çıkaramıyorum ama bu derin strateji (!) ve analiz yeteneği (!) karşısında şapkamı çıkarıyorum… Hep birlikte Kılıçdaroğlu’nun muhteşem cevabına göz atalım:
“Bence bu sorunun çözümünü güçleştiriyor. Bence bugün PKK’nın yaptığı terör eylemleri tamamen HDP’yi zor durumda bırakıyor. Ben şahsen HDP’nin baraj altında kalması gibi bir amacı taşıdığını düşünüyorum. Bir anlamda PKK’nın politikası, sarayın (Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın) politikası ile paralel yürüyen bir politika olarak ortaya çıkmıştır.”
Sizi bilmem ama ben ilk fırsatta yeni CHP’ye yazılı olarak müracaat edeceğim… Doktor Haydar Dümen gibi bunların mucizevi formülleri var! Bu sırlara ben de erişmek istiyorum! Bir vatandaş olarak Sayın CHP’nin beni de aydınlatmasını talep edeceğim… Belki acır ve bana da koklatırlar…
PKK silah bırakmıyor! Ülkeye buğday, arpa yerine, mayın, bomba, el yapımı patlayıcı ekiyor… Siz, hem de televizyonun canlı yayınında diyorsunuz ki “emrin olur; tabii ki silah bırakamazsın; sen IŞİD ile savaşıyorsun!” Ama Meclis’te şu kadar küsür milletvekili toplanıyor; kutsal kâseyi Meclis Başkanı’nın masasının yanına koyuyorlar; aynı anda ellerini havaya kaldırıveriyorlar ve sorun pattadanak çözülüveriyor! ABD, AB, İsrail’den çılgınca alkışlar: İşte dünyaya örnek, demokratik, insan haklarına saygılı Türkiye!
Bunun adı, yeni CHP ve Dersimli Kılıçdaroğlu’nun mucizesidir… Her eve lazım!
Ah, kendini çok akıllı sananlar! Ah, emperyalist çetelerin dümenlerini bize politika diye yutturmaya çalışanlar! Ah, Avrupa kapısında el açan çaresizler… Ah, bu büyük milletin tarihinden bihaber kasaba politikacıları! Ah, çözüm sandıkları şeyin çözülme olduğunun ayırdında bile olmayan politika fukaraları…
Aslında ne emperyalizm ne PKK ne o ne şu ne bu Türkiye’yi hırpalayabilir… İmparatorluk geleneği olan bu asil millet hepsini kâğıt gibi buruşturup çöpe atar! Türkiye’nin birlik ve bütünlüğüne yönelik en büyük tehdit içimizdeki bu kafalardan gelmektedir… Mücadelenin başlangıç noktası da içimizdeki İrlandalıları önce teşhir etmek, sonra da söküp atmak olmalıdır…
Herkesi kör, âlemi sersem mi sanıyorsunuz! Bu büyük milletin sabrının da bir sınırı vardır… Oralara kadar gitmişken, hayranı olduğunuz Avrupa kültürünün bir parçası olan şövalyelerin zırhlı elbiselerinden birer takım edinin! Kurulacak bir demokrasi müzesi için muhteşem bir dekor olur…
Amiral Soner Polat
ulusalkanal.com.tr