Ülkemizin tarım alanında ezberlerini yeniden bozması gerekiyor. Günübirlik tarım yaklaşımlarıyla, önümüzdeki sürecin en katma değerli ve stratejik alanında yol alamayız.
Mutlaka yeniden yapılanacak, ezberleri bozacak, teknolojiyi üretime katacak ve akıllı yönetimi esas alacak işlere imza atmamız lazım. Kısa süre önce Trakya’daki tarım arazileri üzerine gelişigüzel kurulan sanayi kuruluşlarını ve her fırsatta yaşanan tarla satışlarını hatırlayacaksınız.
Bu konuda gerek dönemin valisinin gerekse Tekirdağ Ticaret ve Sanayi Odası’nın yaptığı uyarıları hatırlayın. Meseleyi EGD’nin ‘Türkiye Ekonomiyi Konuşuyor’ toplantıları kapsamında ağırladığımız Tekirdağ Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Cengiz Günay’a da sordum.
Başkan Günay, gelişmiş ülke istatistiklerinde tarım / sanayi dengesi açısından oranın toplam yüzölçümünün yüzde 9’u olduğunu ve halen Tekirdağ’ın yüzde mertebesinde gezdiğini hatırlattı.
Yani henüz tarımla, sanayiyi entegre edebilmek için önümüzdeki mesafe var. Ama az önce söylediğim uyarıyı yapan isimlerden biri olan Cengiz Günay, bu konuda da mutlaka bir planlama dahilinde gidilmesi gerektiğini de belirtiyor.
Toplantının tek konuğu aynı zamanda TOBB Yönetim Kurulu Üyesi olan Cengiz Günay değildi. Aynı zamanda TOBB Kadın Girişimciler Kurulu Başkanı Nurten Öztürk de vardı.
Bu nedenle ikisini bir arada bulmuşken ortaya koyduğum öneriyi sizlerle de paylaşmak istiyorum. Yeni ekonomi açısından Dijital Trakya Projesi’nin yürütüldüğü bir ortamda tarım ve kadın ile ilişkilenmiş neden yeni bir üs yaratmayalım?
Tarım ürünleri açısından son derece verimli topraklara sahip Trakya’yı, modern tarım ve işletmecilik yöntemlerini kullanarak, teknolojiyi adapte ederek Türkiye’nin Hollanda’sı yapabiliriz.
Burada tarım ve hayvancılık üretimiyle toplamda neredeyse Türkiye’nin ihracatına denk rakamları yakaladığı için Hollanda’yı örnek veriyorum. Kadın nüfusunun sosyal hayata son derece hakim olduğu, girişimciliğiyle dikkat çeken yapısı da göz önüne alındığında Trakya bunun için nefis bir lokasyon.
İstanbul ile Bulgaristan ve Yunanistan’a birer saat mesafede, lojistikten toprak verimliliğine kadar her alanda avantajları olan Trakya, kadın kooperatiflerinin öncülüğünde, kadınların çalışan değil, işveren olarak kurgulandığı bir yapıda, ülkemiz ekonomisi içerisinde yıldız gibi parlayabilir.
Hatta geri kalan sanayileşme açığını da tarıma entegre sanayilerle bütünleştirip, yine kadın girişimciliğin ve kooperatifçiliğin mantığı içinde değerlendirerek çok farklı bir kalkınmayı yaratabiliriz.
Elbette bunun fikirden çıkıp, projelendirilen, kamunun mutlaka desteğini alan, uzun vadeli, sürdürülebilir, gıda ve gıda güvenliğini esas alan ve dünya ölçeğinde işlere imza atan bir projeye dönüşmesi şart.
Almanya veya İtalya’nın gelişiminde bölgesel tercihlerin, konsantrasyonların ve bu yolla kalkınmanın çok etkisi olduğunu görüyoruz. Gelin bu modeli uygulamaya Türkiye’de Trakya’dan başlayalım.
Dijital Trakya Projesi bir yandan yürüyerek yeni bir Amazon yaratma hedefini bozmasın. Ama öbür taraftan da kadın girişimci temelli, dev bir tarım organizasyonu yapalım.
Göreceksiniz ki Türkiye’nin kalkınmasında ve zenginleşmesinde büyük katkılar yapacak, aynı zamanda da gıda güvenliğine dair önemli işlere imza atacaktır. Ne dersiniz? Çok geç olmadan kolları sıvamak gerekmiyor mu?