MÜSİAD Başkanı Nail Opak, Bursa’da yaptığı bir konuşmada, TL bazında tasarruf yapmamız gerektiğini söyledi. Fikren ve ilke olarak ben de altına imza atarım. Ama hayatın gerçekleri öyle değil işte.
Ekonomi, temennilerden çok gerçeklerle hayat bulan bir sistem. Önce Türkiye’deki tasarrufların niye artmadığına bakalım. En açık neden, insanların ağırlıklı olarak borçlu olmasıdır. Borçlu, güçlükle geçinebilen bir insanın zaten tasarruf yapma olanağı yoktur.
2002 yılında kişi başına düşen dış borç bin 895 dolar iken, 11 Ocak 2017 itibariyle bu rakam 5 bin 375 dolara ulaştıysa, zaten o ülkenin neden tasarruf yapamadığı fazla soruya gerek bırakmayacak kadar açıktır.
Dönelim tasarruf yapma kabiliyeti olanlara… Düşük faiz hepimizin temennisidir. Fakat Türkiye’de faizler düşse de, ‘sor alma’ kredilerini bir kenara bırakırsak, üretim ekonomisine ciddi bir kaynak aktarılmadığını biliyoruz.
Aktarılan kaynakların da, Türkiye’de faaliyet gösteren yabancı ortaklı bankalar tarafından, yine Türkiye’de faaliyet gösteren kendi şirketlerine ya da ortaklık yapısı içinde kendi ülkelerinden payı olan firmalara yönlendirdiğini de sağır sultan bile duydu.
Krediler bugüne kadar tüketim odaklı verildi ve oradan da finans kuruluşlarının iyimser yaklaşımla son birkaç yıldır geri çekildiğini biliyoruz. Çünkü kredilerin geri ödenmesiyle ilgili ciddi sorunlar var.
Bir de bunlara el konulan şirketlerin hem borcunu ödemeyip, hem de kredi verilirken sunulan teminatlarına el konulması gerçeği var. Bu yüzden yeni para gelip de Türkiye’de yatırım yapmıyor; olanı da kaçırıyor.
Dönelim tekrar elinde parası olanlara… Başka bir tabirle yastık altındaki paraların ekonomiye kazandırılmasına. Bu öyle, telkinle, temenniyle yapılabilecek bir iş değil. Eğer sizin ülkenizde enflasyon, doğru bir hesaplama ile faizlerin üzerinde seyrediyorsa, orada tasarruf yaratamazsınız.
Aksini iddia edeceksek, benim Sayın Opak’a bir çağrım var. Cebindeki tüm parayı bankaya yatırsın ve 10 birim verdiği parayı, yılsonunda 9 birim olarak alsın. Bunu kabul eder mi? Bildiğim kadarıyla elektrik malzemeleri alanında faaliyet gösteren bir işadamı.
Muhtemelen de ithal ürün de satıyor. Borçlu olduğu şirketlere TL üzerinden ödeme yapmayı önersin. Bakalım ne cevap alacak? Hatta şirketin parasını da TL mevduat hesabına en az bir yıllık yatırsın. Döviz bazında malzeme fiyatıyla karşı karşıya iken, TL bazındaki gelirinin nasıl eridiğine şahit olsun.
Bu süreçte faaliyet kârının elde kalması bir yana, özsermaye erimesiyle karşı karşıya kalacağı açık. Tüm bunları alt alta koyduğunuzda bence de insanlar TL’ye sahip çıksın. Ama iş bunu söylemekle bitmiyor.
Çünkü kimsenin anlamak istemediği gerçek şu: Dolar ya da Avro değer kazanmıyor. TL değer kaybediyor. Demek ki daha başka şeyleri tartışmaya ihtiyaç var. Sivil toplum kuruluşlarının başındaki isimlerin de, temennileri bir kenara bırakıp, gerçekçi çözüm önerileri ve durum tespitleriyle ortaya çıkması gerekir. Aksi takdirde, ilk kulaklarını çınlatacak olan, temsil ettikleri kesimin üyeleri olur.
Çetin Ünsalan