Geçen gün, Aydınlık gazetesinde keyifli bir haber okudum.
Kahramanmaraşlı Kipaş grubu, Aydın’ın Söke ilçesinde büyük bir kağıt fabrikası kurdu. Büyük derken, Avrupa’nın tek çatı altında en büyük üretim tesisi gibi büyük.
Son derece güzel bir haber, bu yatırımın ülkemize kazandırılmasında emeği geçen herkesi tebrik ederim.
Önce haberdeki birkaç kalem bilgiyi özetleyelim, sonra “istihbarat kıymetlendirmesi” yapalım ve öneriler sunalım.
• İlk etapta 1000 kişi istihdam, 1700’e kadar yolu var
• 730 bin ton/yıl kağıt üretimi (2000 ton/gün den başlayıp 3500 ton/güne çıkacak)
• İlk etapta 550m USD’lık yatırım, ikinci makine ile 700m USD’a çıkıyor. 25% öz kaynak kullanılmış
• Hammadde olarak 100% atık kağıt kullanacak
• Kağıt/karton hammaddenin 25% kadarı ithal, 75% kadarı yerli kaynaktan karşılanacak
• Ülkemizin 300M USD’lık ithalatını ikame edip, 200 M USD’lık ihracat yapacak
• Fabrikanın 29 Ekim 2020’de devreye alınması planlanmış ancak 6 aylık gecikme olmuş
• Tesis, enerjisinin 90% kadarını kendi termik santralinden karşılayacak
• Tesis, bakteri bazlı büyük bir arıtma tesisine sahip
• Tesiste farklı tipte kağıtlar üretilecek, ince beyaz kağıt tipi daha çok ikinci makina yatırımı ile devreye alınacak
• Grup, önümüzdeki yıllarda, tesise komşu bir karton fabrikası kuracak
• Grup, bu sene Kahramanmaraş ta nişasta fabrikası kuracak. Çiftçiden mısır satın alacak, nişastanın bir kısmını kağıt fabrikasında hammadde olarak kullanacak
• Fabrikadaki makinalar 2000 TIR ile taşınmış
Gelelim yorumlar ve sorular kısmına,
• Fabrika üretimini atık kağıttan yapacak. Bu güzel bir haber. Hem ülkedeki atık kağıtlar toplanarak yeniden değerlendirilebilecek, hem de ormandan üretim yöntemine göre atıktan üretimde kullanılan şu ve enerji miktarı daha az olacak.
• Peki 25% ithal kağıt kullanımı gerçekçi bir varsayım midir? Bence değildir. Türkiye, zaten toplayabildiği kağıtların tamamını geri dönüşüme sokmakta, üzerine de Avrupa’dan on binlerce ton atık kağıt ithal etmektedir. Yani, Söke’deki fabrika 75% yerli atık kağıt kullanacak ise, demek ki diğer üreticilerin kağıt ithalatı artacaktır. Yani Türkiye atık kağıt toplama miktarını artıramadığı durumda, Söke fabrikasının kullanacağı yaklaşık 800 bin tonluk atık kağıdın tamamının farklı firmalar tarafından dahi olsa Avrupa’dan ithal edileceğini öngörmek pek yanlış sayılmaz.
• Yaklaşık 10 dakika önce, her Salı akşamı yaptığım gibi çöpleri evin önüne çıkardım, yarın sabah belediyenin anlaşmalı çöp firması gelip toplayacak. İngiltere’deki tüm evlerde yapıldığı gibi 3 adet çöp kovası çıkardım. Büyük siyah, büyük mavi ve küçük siyah. Küçük siyah ’ta organik atıklar var. Muhtemelen belediye bu atıkları biyogaz yapıyor veya gübre yapıyor. Büyük Mavi’de geri dönüşebilen atıklar var. Karton ve plastikler. Karton kutular genelde internetten satın alınan ürünlerin kutuları. Bu kutuyu ayrı bir çöp kamyonu gelip alıyor. Atıklar bir merkezde ayrıştırılıp plastik ve karton olarak Türkiye başta olmak üzere çeşitli ülkelere tam konteyner bazında ihraç ediliyor. Atık kagit ve kartonlar, Söke’deki gibi tesislerde geri dönüşüme girerek kağıt türevlerine dönüşüyor. Plastik olanların bir kısmı sanıyorum geri dönüşüyor fakat önemli bir kısmı gömülüyor. Geri kalan büyük siyah kutu ise genel atıklar ve küçük siyah kutu ile beraber aynı çöp aracının farklı bölümlerinde toplanıyor. Türkiye’ninde buna benzer kaynağında ayrıştırma usullerine geçmesi değerlendirilebilir.
• Peki bu tesisin yaratacağı kamyon trafiği ne kadar olacaktır? Kamyon ve TIR ayrımını pratik olması için yapmayalım ve kabaca 20ton/kamyon dan hesap yapalım. Tesis 1,5 sene sonra ikinci makinayı devreye aldığında günde 3500 tonluk kağıt mamulü çıkışı olacak. Atık kağıtta 10% fire olacağını varsayarsak 3800 tonluk atık kağıt girdisi olacak. Termik santralde muhtemelen atık kağıt artıklarının yanında kömür kullanılacak. Ayrıca, tesisin kimyasal hammadde girdisi de olacak. Kabaca günde 2000 tonda bunlara saysak, tesis maksimum kapasitedeyken, günde 9000 tonluk kamyon hareketi olacak. Yani her gün 450 kamyonluk hareket. Kabaca kamyon seferi basına 700 TL nakliye ücreti hesaplarsak, tesis kaynaklı yıllık 115 milyon TL bir nakliye ücretinin oluşmasından bahsediyoruz.
• Peki böyle bir tesisin kurulması planlanırken kimsenin aklına neden demiryolu bağlantısının yapılması gelmedi? Veya tesis neden demiryolu olan bir bölgeye kurulmadı? Demiryolu için yeterli hacimler sadece bu tesiste dahi sağlanabiliyor. Kaldı ki, ilgili OSB de başka sanayi tesisleri de var. Tesisin atık kağıdının geleceği yer belli, en yakın konteyner limanına gelecek. En yakın liman sanıyorum İzmir’deki konteyner limanı. İzmir Limanı’na zaten demiryolu bağlantısı var. Söke’deki OSB’ye çekilebilirse, her gün limandan gelecek onlarca kamyon yerine bir adet trenin gelmesi yeterli olacak idi. Tesisin yıllık yaratacağı 115 milyon TL nakliye ücretinden demiryolu vasıtası ile 35% tasarruf sağlanabilse idi yılda 40 milyon TL tasarruf oluşacaktı.
• 40 milyon TL tasarruf, kaba bir hesap olmakla beraber, olaya bütünsel bakmak gerekli. Bu tesise demiryolu bağlayabilirsek ne kazanmış olacağız?
o Yollarda daha az kamyon olacak ve daha az trafik kazası olacak.
o Aynı ekonomiyi daha az kamyon ile çevireceğiz, yani kamyon üretiminde ithal girdiler, finansman gideri, işletme sırasında yurtdışına ödenen petrol giderleri, ithal yedek parça maliyetleri, ithal lastik giderleri vb. hesaba kattığımızda demiryoluna geçmenin ülkede yarattığı katma değer artışı 40 milyon TL’nin hayli üzerinde olacaktır.
o Bu tesis vasıtasıyla demiryolunu Söke OSB’ye getirmiş olacağız ve bölgedeki genel nakliye kaynaklı giderleri düşürmüş olacağız, yani Büyük Menderes deltasında tarım yapan çiftçinin gübre nakliye gideri, hayvancılık yapanların yem nakliye gideri ve üretilen tarımsal ürünlerin limanlara ve şehirlere taşınması gibi giderlerin hepsini ucuzlatabilmiş olacağız. Çiftçinin cebinde hasat sonunda daha çok para kalmasını sağlamış olacağız.
• Bu tesisin müjdesi ne zaman verildi? 2017 Mart’ında ekonomi bakanımız Nihat Zeybekçi müjdeyi verdi. 2018 sonunda yatırımın devreye gireceğini söyledi. Öte taraftan, her açıdan bu derece büyük yatırımların devlet nezdinde çok daha iyi planlanmasını beklemek vatandaş olarak hakkımız. Acaba ulaştırma bakanlığımızın aradan geçen 4 sene içinde bu OSB’ye demiryolu bağlanması ile ilgili bir çalışması olmuş mudur?
• Sn. Bakanın bahsettiği gibi bu tesis 2018 sonunda devreye girebilseydi, dış ticaret açığımız bugüne kadar yaklaşık 1,2 milyar USD daha az oluşacaktı ve bu kaynak ile ülkemizde ilave binlerce kişiye iş imkanı sağlayabilmiş olacaktık.
• Kağıt üretimi tesisleri yüksek miktarda su ve enerji tüketen tesislerdir. Bu tesiste enerji konusu kurulan termik santral ile çözülmüş ve su konusu da yanı başındaki Büyük Menderes’in kollarından sağlanan su ile çözülmüş. Yaz aylarında yeraltı sularından besleme yapılması planlanmış. Tesis, hem nehirden çektiği suyu arıtıp kullanıyor, hem nehire geri verdiği suyu arıtıyor. Son teknoloji ile kurulan bu tesisin su ve enerji açısından verimli olduğunu varsayabiliriz. Su, değerli bir kaynaktır ve Menderes deltasında vahşi sulama yöntemlerini nasıl dönüştürebileceğimizi düşünmeliyiz.
• Biyolojik arıtma tesisi muhtemelen kağıt tesisinin atık sularını yeterli ölçüde arıtacaktır fakat bu konuda oluşabilecek aksamalar sonucunda önemli miktarda tarım alanımızı riske atabiliriz. Bu bağlamda, kamunun bu tür tesislerin arıtma tesislerine kamu idaresi altıda tesislermiş gibi yakın destek olması gerekir. Hatta bu tür arıtma tesislerinin ayrıca şirketleştirilerek kamu ortaklı olarak işletilmesi de etkili bir model olabilir. Kamu genelde sanayi tesislerini çevre mevzuatları kapsamında denetler ve yer yer ceza keser. Sanayicilere karşı kamunun elinde hep bir ceza sopası vardır ve bu gereklidir ancak yeterli değildir. Yeterli olması için kanımca kamunun arıtma tesisleri teknolojileri konusunda daha çok sorumluluk alması, şirketlerinin ve uzmanlarının olması gerekir. Gerektiğinde iş ortağı olarak sanayi tesislerine ve OSB yönetimlerine yaklaşılabilmelidir. Arıtma servisi konularına kamusal bir altyapı hizmeti olarak bakılması çok yanlış olmayacaktır. Ayrıca arıtma tesislerinin sanayi tesisi bazında değil OSB bazında planlanması da ilave tasarruf sağlayacaktır.
• Bu son teknoloji tesisi kim kurdu? Bahsi geçen 700 milyon dolarlık yatırımın muhtemelen önemli bir bölümü alman makina ve mühendislik firmasına ödenmiştir.350 metrelik dev, tam otomatik bir makina.. Bir taraftan atık kağıt besleniyor, bilgisayarın tuşlarına basılıyor ve istenen kağıt makulü makinanın diğer ucundan çıkıyor.. Bu büyük makina siparişlerinden dolayı Alman sanayicilerin bizleri çok sevmesini beklemek herhalde hakkımız. Muhtemelen tesisi almanlar anahtar teslim şeklinde devreye alıp teslim edecekler ve Türk mühendis ve teknisyenleri eğitecekler. Bu noktadan sonra işletmenin tesisi bir mühendislik okulu olarak konumlandırması hem kendi çıkarlarına hem sektörün çıkarlarına olacaktır. Mühendislerimizin önce bu makinaları söküp takmayı öğrenmelerini ve daha sonrada benzerlerini üretmeyi öğrenmelerini beklemeliyiz. İleride benzer tesislerin ve kapasite artışlarının, Alman mühendislik desteği olmadan yapılabiliyor olması gerekir.
• Avrupa da bazı sanayi tesislerinde deşarj suları ile balık besleme havuzları yapılıyor böylece sanayici kamuoyuna ne kadar temiz su deşarjı yaptığını ispat etmiş oluyor. Su, belirli bir kirlilik seviyesinde ise balıklar yaşayabiliyor fakat çoğalmıyorlar. Çoğalan balıkların olması o suyun gerçekten çok temiz ve güvenli olduğu anlamına geliyor.
Belki buna benzer uygulamaları Türkiye’de ileride görebiliriz.(Kağıt tesisi bu tür uygulama için pek iyi bir örnek olmayabilir).
• Tesis Ege bölgesinden maksimum miktarda atık karton/kağıt toplamaya çalışacaktır. Atık kartonların ancak belirli miktarda taşınması ekonomik olabilir, yüzlerce kilometre öteden atık kartonun taşınması ekonomik olmayacaktır. Atık karton toplama konusu özel tesislere bırakılmamalıdır ve kamu bu işe milli bir tasarruf projesi olarak bakarak özel programlar devreye almalıdır. Bu tür atıkların hızlı taşınmasına gerek yoktur, belirli bölgelerde depolanması ve deniz yolu veya demiryolu ile taşınması daha ekonomik olacaktır. Türkiye’de nüfus ve tüketim kıyılarda olduğu için kıyı bölgelerindeki oluşan geri dönüşüm malzemelerinin kıyı gemiciliği ile (koster) belirli kıyıdaki tesislerde veya limanlara aktarılması ve demiryolu ile son tesise nakli toplam tasarruf miktarını artırıcı bir uygulama olabilir.
• Acaba Menderes deltasında tesisin işleyebileceği plantasyonların oluşturulması fizibl midir?
• Acaba bu tesisin faydalanabileceği, İzmir Limanı’ndan daha yakın bir konteyner limanı Ege bölgesine kazandırılabilir mi?
• Bu tür büyük tesislerin Borsa İstanbul’da halka arz olmasında fayda olabilir. Misal, bu tesise demiryolu getirerek veya başka kamusal kaynaklar tahsis edilerek tesisin karlılığını artırmak mümkün ve dolaylı olarak bu kar artışından kamunun menfaati olabilir ancak bu ilave kazanç direk olarak kamunun değil özel sektörün kazancı olacaktır oysa kamu kaynaklarının aktarılması ile bu ilave kazanç sağlanmış olacaktır. Bu tür durumlarda, sağlıklı bir çözüm yolu, sağlanan kaynak kadar şirket hissesinin kamuya transferi olabilir. Ayrıca, başta emeklilik fonları olmak üzere ülkenin sanayi tesisi vb. değerlerinin kazançlarının daha geniş kesimlere dağıtılması için İstanbul borsası etkin şekilde kullanılabilir.
• Tesisteki makinelerin 2000 TIR ile taşındığı belirtilmiş. Almanya dan 2000 TIR’lık yük, sevkiyat başına 2200 EUR’dan , 4,4 milyon EUR yapar. Doğrusu bu devirde Almanya’dan hala bu türlü tesis taşımalarının demiryolu ile yapılamıyor olmasının sebeplerini düşünmemiz lazım.
Söke’deki kağıt tesisi dış ticaret açığımızı yılda 500 milyon USD azaltacaktır ve dolaylı olarak binlerce kişiye iş imkanı sağlayacaktır. Son yıllarda Türkiye’nin kağıt üretimi kapasitesindeki artık mutluluk vericidir ve yıllarca ihmal edilen bu sektörümüze can suyu verilmiştir.
Bu örnek ile fabrika yer seçimi, demiryolu bağlantısı gibi konularda merkezi planlamanın önemine vurgu yapmaya çalıştık. Ayrıca, atık kağıtların ekonomiye kazandırılmasının Türkiye’nin dış ticaret açığını ve tasarruf miktarını kağıt fabrikaları üzerinden direk etkilediğini vurgulamak istedik.
Bu konularda politika yapıcıları göreve davet ediyoruz.