Fenerbahçe Spor Kulubü, ülkemizin acı günler yaşadığı bu karanlık süreçte, Cumhuriyet'e, Atatürk'e ve O'nun değerlerine en sadık kurum olduğunu, sözde değil, özde tavır ve eylemleri ile ispat etti. Ayrıca, kulübün kitlesel tepkisine; yönetim kurulundan kongre üyelerine, sporcularından (birisi hariç!) taraftarlarına kadar tüm Fenerbahçeliler ortak oldu.
Hatırlayalım, Fenerbahçe'nin ikinci ligde oynama çıkışına taraftarları büyük destek vermişti. Bu meydan okuma, bu güzide kulübümüzün sportif başarılar dışında da değerleri olduğunun en güzel göstergesidir.
Fenerbahçe bu görkemli duruşunu iki olayda sulandırdı. Birincisi, kulüp tarihinde iz bırakan 5-6 sporcu arasına giren Brezilyalı Alex ile yolların ayrılması oldu. Kulüp yönetimi, Alex'in gönderilme şeklinin birlik ve beraberliği bozabileceğini, çatlaklar oluşturacağını öngörmeliydi. Çünkü Türkiye'nin çağdaş tüm değerlerine sahip çıkan, örnek bir kişiliği ve aile yaşantısı olan Alex'i; vefakar, sağduyulu ve bilinçli Fenerbahcelilerin bir kaç maçlık kötü performans nedeniyle terk edeceğini düşünmek kendini kandırmak ile eş anlamlıydı.
İkinci büyük hata ise Ersun Yanal'in gönderilmesi oldu. Yanal'a Fenerbahcelilerin fazla ısınmadığını biliyorum ama ayrılış zamanı ve yöntemi büyük bir hayal kırıklığı yarattı. Fenerbahçeliler sessiz ve vakur bir biçimde ne olup bittiğini anlamaya çalışıyorlar. Umarım fırtına öncesindeki sessizlik değildir!
Fenerbahçe, duruşu ve değerleri ile ülkenin göz bebeği olmuşken, şampiyonluk coşkusu sürerken, birdenbire anlaşılmaz bir şekilde "skorları-tabelaları" yeniden ön plana çıkarmaya başladı! Hem de en Arabesk ve kahve dedikodusu bile olamayacak bir üslupla! 13 Ağustos 2014 tarihli Hürriyet gazetesi, bu konuda oldukça ilginç bir haberle okuyucularının karşısına çıktı:
- • Adam (Yanal) bayan arkadaşına göre antrenman programı yapıyordu. (Ancak dedikodu yazarlarının ilgi alanına girebilir.)
- • Bir bilgisayardır tutturmuş gidiyor. Bilgisayarla şampiyonluk falan olmaz! (Doğru, ama şampiyonluk yolundaki önemli verileri derleme ve analiz etme fırsat yaratır.)
- • Şikayetlerini (futbolcular) tek tek sıraladılar. (Yöneticiler futbolcularla birlikte Hoca'yı hedef alan dedikodu çarkı mı kurdu?)
- • Futbolcularımız kadar, Galatasaray'ın kötü gidişi de bizi şampiyon yaptı. (Fenerbahce'nin başına çoraplar örülmeseydi, Santos'lar, Emenike'ler kalsaydı, GS, Terim'li ilk sezonunda şampiyon olabilir miydi?)
Bu sürecin sonunda İsmail Kartal Teknik Direktörlüğe getirildi. Yeni hocanın yetenekleri tartmak bana düşmez ama kabul etmeliyiz ki Fenerbahçe gibi bir dünya devinin tarihindeki en silik teknik adamdır. Ancak Başkan ve futbolculara dayanarak, taraftarlara şirin görünerek ayakta kalabilir. Fenerbahçe şampiyon olsa bile asla onun hesabına yazılmaz!
Önce bunu bir kenara yazalım, sonra Hürriyet'in haberinin ortaya koyduğu çıplak gerçeği yazıya geçirelim. Fenerbahçe'de yöneticiler, futbolcular ve yardımcı antrenör; Ersun Hoca'ya karşı sinsi ve gizli bir faaliyet yürütmüştür. Takımın şampiyon olması son darbeyi geciktirmiş, hazırlık maçlarındaki kötü sonuçlar bahane edilerek Hoca'nın ipi çekilmiştir.
Ersun Yanal, sporun içine bilimi sokmaya gayret eden, mesleğinde aşama yapmaya çalışan iyi niyetli bir spor adamı, bir Türk çocuğudur. Bir denizcilik dergisine, kendi teknesinde verdiği mülakatı okumuştum. Tuzlu su aşığı bir deniz tutkunudur. Doğaya ve onun mavi yansıması olan denize sığınan insanlar hep mert olur!
Geleceğimizi aydınlatan güneş olan Fenerbahçe, basının gündemine daha asil ve toplumu kucaklayan faaliyetleri ile gelmelidir. Türkiye'de yıkılmayan tek kale olan Fenerbahçe'nin, sadece kendi taraftarlarına değil, tüm Türk toplumuna karşı sorumlulukları vardır. Efsane, direkten dönen bir topla yıkılmamalı!
Amiral Soner Polat
ulusalkanal.com.tr