Ülkemizin ekonomik fotoğrafına baktığımızda ne görüyoruz? Birincisi yıllardır üretime yatırım yapanları yaptığına pişman ettik. İkincisi dış ticaret açığımızdan da anlaşılacağı üzere mamul yapımızda ithalat girdisine bağlı büyük bir problem var. Üçüncüsü de tüccar kafası, sanayici kafasını ezdi.
Yıllar içinde finansın bol ve nispeten daha ucuz olduğu süreci kaçırıp, şimdi iç ve dış piyasaların sıkıştığı, paranın da kıtlaştığı bir ortamda yapısal reformları konuşmaya başladık. Sürekli tüm bakanların dilinde, ‘katma değer, inovasyon, ar-ge, teknolojik ürün’ lafı dolaşıp duruyor. Geç de olsa doğru mu; doğru.
Fakat eylemlere baktığınızda insan gücünün yetiştirilmesinden yeni bir ürün üretmek için salt babayiğit aranmasına kadar geniş bir yelpazede, ekonominin temelini halen finans piyasalarına dayandırma zorlaması da eklendiğinde ders alınıp, alınmadığı tartışılır. Arada dile getirdikleri reel sektörü ise inşaattan ibaret görüyorlar.
Yani işin özü yıllardır kast edilen yapısal değişimin, iktidarın ortaya attığı yapısal reformlarla alakası yok. Niyet ve söylem doğru, pusula ve hedef yanlış. Çünkü kafa, toplumu bozmayı ekonomi zannederken, kolay para ile de kirlenmiş.
Halen katma değer denilince rant anlıyorlar. Bunun uzun bir yolculuk olduğunun, finansmanın azalması nedeniyle daha pahalı hale geleceğinin, başarının da planlı ekonomi ve eğitime bağlı olduğunun farkında değiller.
En güzel kanıtı bugün dünya çapında, özellikli sektörlerde markalar yaratmayı başaran Güney Kore’dir. Cismin ışınlanmasını ya da elektriğin kablosuz iletimini çalışan, NASA’daki tedariklerinde kendi KOBİ’lerine öncelik tanıyan ABD’den örnek vermiyorum bile…
Zaten sıkıntıları olan eğitim sistemimizi 13 yılda tarumar ederek, insan kaynağı yerine kalabalık ve ucuz çalışan yaratan bu yaklaşım, yaratıcılığı ve sorgulamayı en büyük düşman belledi.
Nitekim bunun sonuçlarını önümüzdeki yıllarda daha çok göreceğiz. Ama bugünden sağlamasını yapabiliriz. İnsan kaynakları alanında tanınan bir internet sitesi, istatistikleri üzerinden 2015 yılında en çok istihdam sağlanan sektörleri raporlaştırdı.
Sonuç şu: Yılın en çok istihdam sağlayan üç sektörü güvenlik, hizmet ve gıda… Son 5 yılın rekortmeni ise inşaat sektörü… Tablo bu… Eğer insanlara bu alanda iş buluyorsanız, tüketim ekonomisi tercihiniz sürüyor demektir. Çünkü bu sektörlere ekonomiyi bağladığınız anlamına gelir.
Bütün işler kutsaldır, buna lafım yok. Ama ülkece kalkınmayı, inovasyon yapmayı düşünüyorsanız, bu fotoğrafı sorgulamanız gerekir.
Kafa buyken de, yeni ve katma değer yaratacak, ileri teknoloji ürünü ihracat oranını arttıracak ekonomiyi, tuğlaların arasında, yerleri süpürürken, öğle yemeğini hazırlayanlarla birlikte güvenlik personeliyle yaratırsınız.
Çetin Ünsalan